Mimarlığın sanatla değil, matematikle çok daha fazla ilişkisi olduğunu düşünen Yüksek Mimar Gülfem Karaer, "Ben mimariye sorun çözmek ve matematiksel boyutuyla bakıyorum" dedi
Mar Mimarlık’ın kurucu ortağı Yüksek Mimar Gülfem Karaer, mimarlığın en çok matematikle ilişkisinin bulunduğunu belirterek, mimaride aksayan noktaların sanatla kurulan ilişki nedeniyle ortaya çıktığını söyledi.
Mimarinin problem çözmek olduğunu ifade eden Gülfem Karaer, “Ben mimariye sorun çözmek ve matematiksel boyutuyla bakıyorum” dedi. Gelişmiş ülkelerin çoğunda bina cephelerinin çok öne çıkmadan aynı çizgileri taşıdığını ifade eden Karaer, buna rağmen binaların ve dolayısıyla kentlerin belli bir uyum içinde olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin sanayi devrimine geçemeden şehirleşmeye başladığını ifade eden Karaer, şöyle konuştu: “Birçok ülke sanayi devrimi nedeniyle şehirlerde işçi konutları yaptı. Bu da şehirlerin düzenli gelişmesini sağladı. Bizde ise şehir kültürü tam anlamıyla oturmadı. Şehirleri kurmak için yeterli zaman da oluşmadı. Göç de niteliksiz şehirleşmede etkili oldu.”
Gülfem Karaer, Türkiye’deki mimarların kısa vadeli çözümlerle günü kurtarmaya çalıştıklarını ifade ederek, “Bağdat Caddesi, padişahlık zamanında yapılmış. Yavuz Sultan Selim Mısır’a giderken buradan geçmiş. Adı bu nedenle Bağdat olmuş. Burası kentin en lüks yerlerinden biri ama daha da yoğunlaştırılmaya çalışılıyor. Altyapı artık yetmiyor. Yeni Bağdat caddeleri ve akslar yaratılmalı” diye konuştu.
Karaer, Bağdat Caddesi’ndeki 4 katlı binaların yıkılıp yerine çok daha yüksek katlı binalar yapılabildiğini anlatarak, binaların bu şekilde tek tek dönüşmesi durumunda ortaya kötü bir manzaranın çıktığını söyledi. Karaer, bu durumda kentin tüm uyumunun gittiğini vurguladı.
Kentlerin büyük ölçekli planlamaya ihtiyacı olduğunu dile getiren Karaer, “Herkes çekme mesafesi, saçak kodu ya da plan tadilatı mümkün mü diye bakıyor. Ama kentsel planlamaya bakılmalı” görüşünü aktardı. Betonarmenin herkes tarafından uygulanabilen bir malzeme olmasının büyük handikaplar yarattığına dikkat çeken Karaer, “Artık her şey betonarme yapılıyor. Beton geri dönüşümsüz ve ömrü çok kısa bir malzemedir. Ahşap olsa eskiyince talaş yaparsınız, çelik olsa eritirsiniz ama beton öyle değil” dedi.
İTÜ Mimarlık Fakültesi uygulama projesi derslerinde eğitmen olarak yer alan Gülfem Karaer, ilk seminerini verdi. Karaer, İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Emrah Acar ile birlikte yürüttüğü uygulama projesi dersinde öğrencilerle,sektörde kazandığı deneyimleri, mimarlık sektöründeki bölünmelerle oluşan uzmanlık alanlarını ve bir oteli oluşturan temel kriterleri paylaştı.
Karaer, duayen konumuna gelişlerini şöyle aktardı:
“2006 yılına geldiğimizde bize Zaha Hadid’in Capital Hill projesinin uygulama projelerini çizer misiniz, şeklinde bir iş teklifi geldi. O güne dek, alıştığımız konsept ve uygulama projelerini birarada götürdüğümüz projelendirme süreci, Capital Hill konutu ile ikiye bölünmüş oldu. Bu tarz bir yaklaşımı ilk kez 1998’de Fransa’ya yaptığımız bir gezide görmüştük. Bir inşaatın tabelasında konsept mimarının ve uygulama mimarının adı ayrı ayrı yazılmıştı. Türkiye’de böyle bir çalışmanın örneği yoktu ve doğrusu 8 yıl sonra, böyle bir çalışma biçiminin öncüleri olacağımız, aklımıza gelmemişti. Capital Hill projesi, bizim mesleki yaşantımızda bir dönüm noktası oldu.”
Gülfem Karaer, şimdiye kadar birçok zorlu projenin altından başarıyla kalktıklarını belirterek, bunlardan birinin de Moskova’daki medya patronu Vilademir Dronin’in Capitall Hill adındaki evi olduğunu söyledi. Dronin’in Zaha Halid’e konsept proje çizdirdiğini belirten Karaer, şunları söyledi:
“Proje ormanda yapıldı. Yatak odasının ağaçların üzerinden manzarayı görmesi gerekiyordu. Bu nedenle yatak odası 6 kat üste konuldu. 2 bin 650 metrekarelik inşaat alanından oluşan evin projelendirmesi 3 yıl sürdü. Zaha Halid zor bir proje tasarladı ve hayata geçirmek gerçekten de zor oldu. Proje lüks olmak zorundaydı. Salonun ortasına havuz yapıldı. Ama bu kapanıp platform oldu. Dışarısı -40 dereceydi. İnşaat buna göre yapıldı. Bütçe sınırı yoktu. Sadece doğramalara 10 milyon euro harcandı. Vilademir bu evle birlikte mimarlık tarihine geçti.”