“Mimarlıkta Kimlik Tartışması 90 Sonrası Ortaya Çıktı”

"Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor" etkinlik serisinin üçüncü toplantısı 30 Mart'ta Argos in Cappadoccia'da yapıldı.

Nuri Çolakoğlu moderatörlüğünde “Mimarlıkta Kimlik” konusunun tartışıldığı panelin konuşmacıları Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, Uğur Tanyeli ve Han Tümertekin’di.

Nuri Çolakoğlu, “Truva’nın 9 kat olduğunu biliyoruz ama İstanbul’un kaç kat olduğunu sabaha kadar tartışırız. Mimarların çabası yaşadıklara döneme iz bırakmak” diyerek sözlerine başlayarak konukları tanıştırdı ve “Sence kimlik sorunu nedir? Nasıl aşılır?” diye sorarak ilk sözü Melkan Gürsel Tabanlıoğlu’na verdi.

Melkan Gürsel Tabanlıoğlu “Son zamanlarda en fazla Osmanlı ve Selçuklu mimarisini konuşur olduk. Mimari olarak çok fazla emek harcanmayan binalar üretilmeye başlandı. Örneğin, Samsun ile Diyarbakır şehirlerinin farkını anlamaz olduk. Türkiye’de bir yerde tasarım yaparken illa bir şeyin devamı olmak zorunda değil, çevreye de uyumlu olması gerekir,” şeklinde konuştu.

Çolakoğlu, “İşverenlerden size proje talepleri gelirken tarzının ne olması gerektiği tarif ediliyor mu?” diyerek sözü Han Tümertekin’e verdi.

“Tabii benim projelerimin ölçeği farklı ama son zamanlarda daha sık duyar oldum. Projelerimde bunun ayarına, anonim olmasına dikkat ederim. Bir döneme ya da kültüre referans veren bir şey yapmayı çok sağlıklı bulmuyorum,” dedi.

“Mimarlık aracılığıyla başka bir şeyi anlatmak büyük bir dayatma”

Daha sonra söz alan Uğur Tanyeli, “30-40 yıl önce kimlik tartışması olmadığını, 90 sonrası ortaya çıktığının” altını çizdi ve sözlerine “Almanya’da mimari kimlik üzerine bir tartışma yapılmaz. Bu çok tehlikeli bir gidişi haber veriyor. Mimarlık aracılığıyla başka bir şeyi anlatmak büyük bir dayatma. Toplumsal bir tıkanmaya işaret eder,” şeklinde devam etti.

“Binalar bizden daha uzun yaşıyor”

Çolakoglu’nun, Türkiye’de kimlik tartışmasının bu kadar ön plana çıkmasının nedeni sizce ne?” diye soru yöneltmesi üzerine Tabanlıoğlu “Aynı mimar yan yana iki arazide proje bile yapsa farklı binalar çıkar. Bu noktada işveren faktörü var ve kişi/kurumun bilinçli olması çok önemli. Sonuçta binalar bu ilişkiler sonucu ortaya çıkıyor. Karşılıklı etkileşimin doğru yönetilmesi çok onemli. Mimarlığın ahlaklı olmasının önemli koşulu yaptığı işten memnun olması. Çünkü binalar bizden daha uzun yaşıyor. Bugün bir bina yaptığınız zaman aslında yarının binasını yapıyorsunuz,” diye cevap verdi.

Tümertekin yine aynı soruya şöyle cevap verdi: “Bu konu neden bizde bu kadar tartışılıyor diye düşünürsek, siyasi bir görüşün uzantısı olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin her yerinde yapılan binaların, sadece geçmişe değil bugüne de ait olmadığını söyleyebiliriz.”

Tanyeli ise “Avrupa’nın yanında olup Avrupalı olmayan bir tek Rusya ile biz kaldık. Bunun endişesi büyük bir psikoz üretiyor. Kimlik tartışması bize özgü ama ipuçlarını başka yerlerde görebiliyoruz,” dedi.

Panel, soru-cevap kısmı ile devam etti.

“Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor” Panelleri

Daha önce cami ve kentsel dönüşüm üzerine gerçekleşen “Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor” panellerinde konuşulanlara buradan ulaşabilirsiniz. 

Etiketler

3 yorum

  • emine-merdim-yilmaz says:

    Hazır olup bize ulaşınca tabii ekleriz.

  • ilker-kutukoglu says:

    Merhaba,
    Panelin videosunu paylaşacak mısınız?
    Panelin videosu aşağıdaki linklerden izlenebilir.
    http://rktr.co/13izsdB
    http://rktr.co/XFISzh

  • hasan57 says:

    Türk mimarlığında, kimlik tartışmasının 1990’lar sonrasında ortaya çıktığı yönünde görüş, tartışmalı bir ifade. Cumhuriyet projesiyle birlikte, Türk mimarı “kimlik” tartışmaları ile karşı karşıya kalmıştı aslında; bunun ana ekseni de ulusal kimlikti. Mimarlıkta kimlik üzerine tartışma tehlikeli değildir; hatta tartışılmalıdır. Buradaki mesele, mimarlıkta kimliğin ne ile ilişkilendirilmeye çalışıldığıdır. Tasarımın değeri yoluyla, mimarlığın kimliği üzerine tartışılabilir, bu tehlikeli de değildir. Ama bunun siyasi iktidar ile ilişkilendirilmesi tehlikeli olabilir. Bu ayrıma dikkat ederek, Almanya’da da mimarlığın kimliği üzerine, tasarım yoluyla tartışılabilir, tartışılıyor da. Bunları ayırmak ve netleştirmek lazım.

Bir yanıt yazın