Mimarsinan Süleymaniye’nin kubbesini nargile içerek yaptı

Mimarlar Odası Kayseri Şube Başkanı Hakan Mahiroğlu, Mimar Sinan’ın Süleymaniye Cami'nin kubbesini nargile içerek yaptığını söyledi. Mahiroğlu, “Mimar Sinan bu şekilde caminin akustiğini ayarladı” dedi.

Günümüzde camilerde ezanın ve imamın hutbelerinin vatandaşlara ulaşması için hoparlör kullanıldığını söyleyen Hakan Mahiroğlu, Mimarsinan’ın yaşadığı dönemlerde böyle bir imkan olmadığı için camilerin akustiğine büyük önem verildiğini bildirdi. Mimarsinan’ın eserlerinde akustik konusuna özellikle önem verdiğinin altını çizen Mahiroğlu, Süleymaniye Camii’nin yapımında Mimarsinan ve Kanuni Sultan Süleyman arasında yaşanın bir olayı şu şekilde anlattı: “Mimarsinan, Süleymaniye Camii’nin yapımı sırasında kubbenin altında nargile içiyor. O dönemde çalışanların bazıları Kanuni Sultan Süleyman’a giderek ‘Mimarsinan çalışmıyor, oturup nargile içiyor’ diye şikayet ediyor. Kanuni, şikayetler artınca gidip bakıyor ki gerçekten Mimarsinan kubbenin altında oturmuş nargile içiyor. Kanuni, ‘Niye çalışmıyorsun?’ diye sorduğunda Mimarsinan, ‘Kubbenin akustiğinin nasıl olacağını hesaplıyorum. Nargileden çıkan ses ile bunu yapmaya çalışıyorum’ diye cevap vermiş” dedi.

Hakan Mahiroğlu, bu nedenle Süleymaniye Camii’nin akustiğinin muhteşem olduğunu ve sesin caminin her köşesine rahatlıkla ulaşabildiğini söyledi.

Etiketler

3 yorum

  • celaleddin-celik says:

    Bu hadisenin kaynağını verebilen görmedim, hiçbir yerde de rastlamadım. Hocalarımızdan biri bu konuyu açıklığa kavuştursa iyi olmaz mı? Sinan nargileyi fokurdattığında kubbe kapanmış mıydı, kapanmamış mıydı? Kapanmadıysa, akustiği nasıl ölçebilir? Kapandıysa, ölçmenin ne anlamı var? Bu soruları soran yok mu? Nargile/akustik/demiş/yapmış ile nereye kadar?

  • omer-yilmaz says:

    Hakan Mahiroğlu, Mimarlar Odası Kayseri Şubesi Başkanı’dır. Sizin sorduğunuz soruları ben de sordum açıkçası ama yazamamıştım, şimdiye kısmet oldu.

  • orhan-ayyuce1 says:

    Hep böyle başlar mimar Sinan hikayeleri. Mimar Sinan işi kaytarıp çalışmıyormuş, biri padişaha şikayet etmiş. Padişah inşaata gelmiş ve kellenin gideceği.., falan… Adam koca mimar, yani orada taş taşıyor gibi portrelenir halk arasında ve devamlı kafası koparılmakla tehditler, üstelik. Mimarsın ve ayni zamanda amelesin orada yani. Halk arasında bu denklem hep böyle olur. Ama olsun, kahramanımız Sinan sultan multan dinlemez ve nargilesini fokurdatır iken hazır cevabı hep yapıştırır. Merak edene şantiyede mimarlığın ulu bir mertebe olduğunu gösterir… Büyük adamdır velhasıl. Yaşasın mimar Sinan’ımız…
    Bu olaylar mimarlar ve halk arasında anlatılırken hep akustik, temel harcı, demir oranı, binanın sağlamlığı, kubbenin muhteşem orantısı, teslimat tarihi ve binayı zamanında bitirme türü derslere bağlanır, hep öğretecek birkaç püf noktası bulunur. Mimar kaytarmaz. Nargile içerken bile düşündüğü ince hesaplar olur, kellesini hep kurtarır ve padişah da ağzının payını alır. Bu tip hikayelerde böylece işe yararlar. Biz mimar takımını arka odada biraz onere ederler.
    Hıımn, pardon bu gün mimarlar günü değil galiba…

Bir yanıt yazın