Moby'nin Los Angeles mimarlığı üzerine kısa notlar paylaştığı bir blog açması üzerine, Architizer'da bir eleştiri yazısı yayınlandı.
Rapçilikten oyunculuğa dönen saygıdeğer şahıs Ice Cube, geçen yüzyılın ortasında yapılan tasarımlara olan aşkını itiraf edip bizi Pacific Palisades’taki Eames House’a götürdüğünde hepimizin ödü patlamıştı. Los Angeles’tan bir başka popçunun mimarlığa olan aşkını itiraf etmesine gösterdiğimiz tepki bununla karşılaştırılabilir mi, emin değiliz. Geçtiğimiz hafta, DJ ve çay hayranı Moby, “Moby Los Angeles Architecture” ismiyle kendi bina blogunu yazmaya başladı.
Yazdığı ilk yazıda, internetteki bu zaferi için zemin hazırladı: “Los Angeles’la ilgili beni büyüleyen ve şaşırtan şeylerden biri, buradaki mimarlığın rastlantısal ve tesadüfi güzelliği ve tuhaflığı. Her gün tesadüfen birbirinden birkaç metre uzakta güzel veya sıradan binalar, evler ve aykırı strüktürler görüyorum. Dolayısıyla ben de kendi zevkime göre ve eğlenceli, ama amaçsız yeni bir projeye başlıyorum: Moby Los Angeles Architecture.” Göze batan resmiyetsizliğiyle Moby, “Los Angeles’ta gördüğü gelişigüzel ve tuhaf ve sıradan ve güzel mimarlığın günlük (veya haftalık) bir derlemesini” yapacak.
Moby’nin kısa ve tatlı anekdotlarla süslenmiş gayretli analizlerini ve mimarlığı hayatımızda -daha doğrusu kendi hayatında- bir bağlama yerleştirmesini alkışlıyoruz.