Pruitt-Igoe, yapımı 1955'te tamamlanan ve St. Louis, Missouri'de bulunan büyük bir kentsel yerleşim projesiydi.
Tamamlanmasından kısa süre sonra, Pruitt-Igoe’de yaşam koşulları bozulmaya başladı. 1960’ların sonlarına gelindiğinde ise aşırı yoksulluk, suç oranındaki artış ve ırkçılık çok ciddi problemler haline gelmişti. Yapı kompleksi, Dünya Ticaret Merkezi’ni de tasarlayan mimar Minoru Yamasaki tarafından tasarlanmıştı. İnşasının bitmesinden 16 yıl sonra, 16 Mart 1972’de saat 3’te kompleksin 33 yapısından ilki hükümet tarafından yıkıldı. Diğer 32 bina da sonraki dört yıl içinde yok edildi. Böylece Pruitt-Igoe’nin meşhur başarısızlığı, toplu konut politikası tartışmalarında sembolik bir ikon haline geldi. Bu yapı topluluğu modern mimarlığın ilk yıkımlarından biriydi ve yıkımı postmodern mimarlık tarihçisi Charles Jencks tarafından “Modern mimarlığın öldüğü gün” olarak değerlendirildi.
1876 yılında St. Louis kenti bağımsız olmak için ilk adımlarını attı. Kentin bağlı olduğu “Country of St. Louis” o tarihte kırsal ve dağınık bir nüfus yapısına sahipti ve hızla büyüyen kent, vergilerini sınırlarının dışındaki küçük nüfusa ve onların altyapı ve hizmetlerine harcamak istemedi. 1940 ve 50’li yıllar boyunca 1876’daki sınırları tarafından kısıtlanan St. Louis kenti çok kalabalıktı ve “gerçek” bir büyük şehir gibi görünüyordu. Kentin konut stoğu iki savaş arası dönemde ve 2. Dünya Savaşı ile iyice kötüleşti. 85.000’den fazla aile 19. yüzyıl gecekondularında yaşıyordu. Orta sınıf vatandaşlar kentten ayrılıyordu ve yerlerine düşük gelirli aileler yerleşiyordu. Kentin siyah (kuzey) ve beyaz (güney) varoşları tecrit edilmiş bir haldeydi ve kent merkezini yutma tehdidiyle genişliyordu.
1947 yılında St. Louis plancıları siyahların yaşadığı bitik haldeki DeSoto-Carr’ın yerine iki ve üç katlı yapıların olduğu konut blokları ve bir park yapılmasını önerdiler. Plan gerçekleşmedi. Onun yerine 1949’da seçilen demokratik belediye başkanı Joseph Darst ve Cumhuriyetçi devlet liderleri, varoşları tamamen temizleyerek yerlerine çok katlı, yüksek yoğunluklu toplu konutlar yapılmasını desteklediler. Yeni projelerin artırılmış kazançlarla, yeni parklar, oyun alanları ve alışveriş bölgeleri ile kente net ve olumlu bir cevap vereceğini gerekçe gösterdiler.
Joseph Darst 1951’de bir konuşmasında şöyle diyordu: “Kentlerimizin kalbini yeniden inşa etmeli, açmalı ve temizlemeliyiz. Gerçek şu ki varoşların bütün belaları herkesin hatasıyla yaratıldı. Şimdi zararını düzeltmek de herkesin sorumluluğu.”
1948’te seçmenler dönüşümü finanse etmek için belediye kredisi kullanılması önerisini reddettiler ama 1949’daki “Konut Hareketi” ve toplu konut projelerine finans desteği sağlayan Missouri eyalet yasaları ile durum hemen değişti. Darst’ın kentsel dönüşüm konusundaki yaklaşımı, Harry S. Truman yönetimi ve diğer eyaletlerin belediye başkanları tarafından da paylaşılıyordu. Özellikle St. Louis Bölge Temizleme ve Yeniden Geliştirme Müdürlüğü varoşların iç halkasını ele geçirme, yıkma ve özel geliştiricilere düşük fiyatlarla satma yetkisine sahipti. Bir başka kurum olan St. Louis Konut Müdürlüğü’nün eski varoş sakinlerine toplu konut inşa etmek için bölgeyi temizlemesi gerekiyordu.
1950 yılında St. Louis 5.800 toplu konut biriminin finanse edilmesi konusunda devletten söz aldı. St. Louis’teki ilk büyük toplu konut olan Cochran Gardens 1953’te tamamlandı ve düşük gelirli beyazlara verildi. 704 adet 12 katlı yüksek yapı birimi içeriyordu ve onu Pruitt-Igoe, Darst-Webbe ve Vaughan izledi. Pruitt-Igoe genç orta sınıf beyazlar ve siyah kiracılar için ayrı birimlere bölünerek; Darst-Webbe ise düşük gelirli beyaz kiracılar için tasarlanmıştı. Missouri toplu konutları 1956 yılına kadar ırk ayrımını devam ettirdi.
1950’de kent yönetimi, Leinweber’in firması olan Yamasaki & Hellmuth’u Pruitt-Igoe’yu tasarlaması için görevlendirdi. Bu toplu konut adını 2. Dünya Savaşı’na katılmış olan Afrikalı-Amerikalı bir savaş pilotu olan Wendell O. Pruitt ve eski bir Birleşik Devletler kongre üyesi William L. Igoe’dan alıyordu. Aslında kent iki parça halinde tasarlandı: Kaptan Pruitt siyahi sakinler için ve Igoe Apartmanları beyazlar için. Arazi kuzeyde Cass Caddesi ile, batıda Kuzey Jefferson Caddesi ile, güneyde Carr Caddesi ile ve doğuda Kuzey 20. Cadde ile sınırlanmış durumdaydı. Projenin yapımından önce, alan De-Soro Carr adıyla biliniyordu ve siyahilerin gettosu olan St. Louis’in son derece fakir bir bölgesiydi.
Projeyi, daha sonra New York’un Dünya Ticaret Merkezi’ni tasarlayacak olan mimar Minoru Yamasaki üstlendi. Bu, Yamasaki’nin federal Toplu Konut İdaresi denetimi ve kısıtlamaları altında gerçekleşecek olan ilk büyük bağımsız işi olacaktı. İlk önerisi yüksek, orta ve alçak yapıların karışımından oluşuyordu. St. Louis yetkilililerine göre kabul edilebilir bir projeydi, ama proje devletin koyduğu maliyet sınırını aşıyordu. Bu sebeple kurum araya girdi ve tüm binaların 11 katlı olmasını istedi. Kore Savaşı sebebiyle çekilen malzeme sıkıntısı ve kongredeki gerilimler Toplu Konut İdaresi’nin kontrollerini daha da sıkılaştırmasına sebep oldu.
1951’de “Mimari Forum”da Yamasaki’nin ilk önerisi “en iyi yüksek yapı” olarak methedildi. Toplam yoğunluk dönüm başına 50 birim olacak şekilde dengeli bir şekilde yayılmıştı, yani varoşlardakinden daha yüksek bir yoğunluk oranına sahipti. Ancak, Le Corbusier’nin planlama ilkelerine ve Modern Mimarlar Uluslararası Kongresi’ne göre, böyle binalarda ikamet edenlerin yerden 11 kat yükseltilmesinin sebebi zemini korumak ve zemin katı ortak aktiviteler için kullanmaktı. Mimari Forum, yerleşimi “fakir insanlar için dikey mahalleler” olarak övüyordu. Her sıra bina, bir Harland Bartholomew konsepti geliştirilerek “ağaç nehri” tarafından kuşatılacaktı. Ancak otopark ve rekreasyon imkanları yetersizdi. Kiracılar yapımı için dilekçe verdikten sonra oyun alanları yapıldı.
1955’te tamamlanan Pruitt-Igoe, 23 hektarlık alanda 33 adet 11 katlı apartman içeriyordu. Kompleksin tamamında 2.870 apartman vardı ve Birleşik Devletler’deki en büyük yapı topluluklarından biriydi. Daireler kasten küçük yapılmıştı. Asansörler sadece birinci, dördüncü, yedinci ve onuncu katlarda duruyor ve yığılmayı önlemek için apartman sakinlerini merdivenleri kullanmaya zorluyordu. Aynı katlar büyük ortak koridorlar, çamaşır odaları, ortak odalar ve çöp bacalarıyla donatılmıştı. Merdiven boşlukları ve koridorlar soyguncular için çok cazipti. Havalandırma zayıftı, merkezi iklimlendirme sistemi yoktu.
Devletin kesintilerine rağmen, Pruitt-Igoe başlangıçta 36 milyon Dolar’a mal oldu, yani toplu konutta ulusal ortalamanın %60 üzerinde bir fiyata… Muhafazakarlar maliyet aşımını sendikalaşmış işçilerin ücretlerine ve pahalı bir ısıtma sistemi kullanılmasına dayandırdılar.
Bunlara rağmen, Pruitt-Igoe kentsel dönüşümde büyük bir atılım olarak olumlu bir ün kazanmayı başardı. Düşük yapım kalitesine rağmen malzeme tedarikçileri projenin ulusal etkisinden çıkar sağlayarak, reklamlarında Pruitt-Igoe’yi referans gösterdiler.
Missouri mahkemesinde 1956’da alınan bir kararla devlet toplu konutlarında ırk ayrımcılığına son verildi ve yeni yapılmış olan yapı kompleksi ağırlıklı olarak siyahi kiracılar tarafından kullanılmaya başlandı.
Nüfus azalması konusunda kesin oranlar farklılık gösterse de, binaların çoğu yıllarca boş kaldı. Newman’a göre doluluk oranı %60’ı hiç geçmedi. Ramroth’a göre boş dairelerin oranı 1965’te kapasitenin üçte biri kadardı. Tüm yazarlar, 1960’ların sonunda Pruitt-Igoe’nin neredeyse terk edilmiş ve yıkılmaya yüz tutmuş, tehlikeli, suç oranı yüksek bir yere dönmüş olduğu konusunda hemfikirken, mimarı ise yastaydı: “İnsanların bu kadar yıkıcı olduğunu hiç düşünmemiştim”. 1971’de Pruitt-Igoe sadece 17 binada 600 insanı barındırıyordu. Diğer 16 bina kapatılmıştı. Bu arada, yakında bulunan benzer demografik yapıya sahip, az katlı yapılardan oluşan Carr Village Bölgesi’nde herkes oturmaya devam etti ve bölge Pruitt-Igoe’nin yapımı, insanların burada ikamet etmesi ve terk edilmesi sırasında olduğu gibi kaldı.
Kamusal alanların bozulması ve çete dehşetine rağmen, Pruitt-Igoe’nin en kötü yıllarında bile görece iyi durumda izole yerleri kalmıştı. Küçük, iki ailelik alanlarda bulunan ve kiracıları tarafından temizlenen ve bakımı yapılan daireler nispeten başarılıydı. Koridorlar 20 aile tarafından ve merdivenler yüzlerce insan tarafından paylaşıldığı zaman, kamusal alanlar hemen bakımsız bir duruma düşüyordu. Pruitt-Igoe sakinleri aktif bir kiracı birliği kurarak, ortak işleri beraber hallettiler.
1968’de Toplu Konut İdaresi kalan sakinlerini de Pruitt-Igoe’den ayrılmaya ikna etmeye çalışmalarına başladı. 1971 Aralık ayında yetkililer iki Pruitt-Igoe Binası’nın yıkılması konusunda karar aldı. Nüfusta ve bina yoğunluğundaki kademeli azalmanın durumu geliştireceğini umuyorlardı. O zamana kadar Pruitt-Igoe, 57 milyon Dolar tüketmişti, yani tek seferde terk edilemeyecek bir yatırım… Yetkililer Pruitt-Igoe’yu rehabilite etmek için kuleleri dört kata indirip, az katlı yapılardan bir mahalle oluşturularak projenin yatayda yeniden organize edilmesi gibi farklı senaryolar üzerinde de durdular.
Aylarca süren hazırlıklardan sonra, ilk bina 16 Mart 1972’de saat 3’te patlatılarak yıkıldı. İkincisi 22 Nisan 1972’de yerle bir oldu. 15 Temmuz’daki patlamalardan sonra yıkımın ilk aşaması bitmişti.
Rehabilitasyon planları bir kenara atıldığı için, kalan Pruitt-Igoe binaları sonraki üç sene boyunca yıkılmaya devam etti. Sonuçta 1976’da alan tamamen temizlenmişti. Günümüzde, eski projelerin alanı kısmen Gateway İlk ve Ortaokulu, Pruitt Askeri Akademisi tarafından kullanılıyor. Kalan kısımlar ise ağaçlarla kaplı. Pruitt-Igoe’nun etrafındaki eski DeSoto-Carr varoşları da yıkılmış ve yerine düşük yoğunluklu müstakil evler gelmiş durumda.
Pruitt-Igoe’nun başarısızlığı konusundaki açıklamalar oldukça karmaşık. Genellikle sadece bir mimari hata olarak gösteriliyor, diğer eleştiriler ise St. Louis’in ekonomik çöküşü, varoşlara beyazların göçü, iş sahibi kiracıların azlığı ve devlet konut projelerine yerel muhalefet gibi sosyal faktörleri ortaya koyuyor. Pruitt-Igoe mimarlık, sosyoloji ve politikada sık sık kullanılan bir ders, “çevre ve davranış literatürünün herkesçe bilinen bir gerçeği”.
Pruitt-Igoe sık sık “ödül kazanmış bir tasarım” olarak sunulur, ancak bir derginin “yılın en iyisi” ödülünden başka herhangi bir profesyonel ödül kazanmış değildir. Aynı mimarlar tarafından daha önce yapılmış bir St. Louis projesi olan Cochran Gardens iki ödül almıştı. Katherine G. Bristol eleştirmenler tarafından bilerek yapılmış olan bu hatanın, toplu konut konusunda yapılan hatalara dikkat çekmek için yapılmış olan, genel bir hareketin bir parçası olduğunu iddia etti.
“Hem bir psikolojik yapı hem de fiziksel örnek olarak, modern mimarlık kenti trajik denecek kadar komik bir duruma getirildi. Le Corbusier’nin kenti, CIAM tarafından kutlanan ve Athens Charter tarafından reklamı yapılan kent her gün daha da yetersiz hale geliyor,” diye yazmıştı Colin Rowe ve Fred Koetter 1976’da, “Collage City”de…
Eleştirmenlerden biri olan Charles Jenks ise Pruitt-Igoe’yu modernistlerin gerçek dünyadaki sosyal gelişmeye zıt olan zararlı amaçlarına bir örnek göstermek için kullandı. Bu görüş konum, nüfus yoğunluğu, maliyet kısıtlamaları ve hatta devlet tarafından empoze edilen belirli kat sayısını ise göz ardı ediyordu.
Yıkılması ve başarısızlığı üzerine, Pruitt-Igoe üzerine yapılan pek çok çalışma arasında belgeseller de bulunuyor. Bunlardan biri de Chad Freidrich’in “Pruitt-Igoe Miti” isimli yeni belgesel filmi. Film, St. Louis’taki toplu konut yaşamını, burada yaşamış olan insanların gözünden anlatmaya çalışıyor ve tarihi merkezinde 1950’li ve 60’lı yılların kentsel dönüşüm programında masif etkinin bir analizi yer alıyor. Film, bu yapıların yıkılması ile yıkılan ikonik imajları gözler önüne sererek, bu yıkımın yerel ve uluslararası etkilerini araştırıyor.
55 yıl önce yapılmış olan ve 35 yıl önce tamamen yıkılmasıyla “modern mimarlığın öldüğü” söylenen bu projeye ve sonrasında yapılan bunca tartışma ve araştırmaya bakınca, insan düşünmeden edemiyor: Ülkemizde “kentsel dönüşüm” nereye gidiyor? Amerika’da yıllar önce yerle bir olmuş “modern mimarinin masif ikonları” ders olarak okutulurken, biz patlatılarak yıkılan bu ikonlardan ne öğrendik?