Christopher Gray'in, yıkılması planlanan Amerikan Halk Sanatları Müzesi ve MoMA'nın bundaki payı üzerine yazdığı New York Times'ta yayınlanan makalesi...
Bloglar, MoMA’nın, son dönemde satın aldığı 53. Cadde No: 45 Batı’da yer alan yeni mülkünü yani Amerikan Halk Sanatları Müzesi’ni yıkmak yönünde verdiği kararın haklı öfkesi ile yanıp tutuşmakta. 2001 yılında açılan ve Tod Williams ve Billie Tsien tarafından tasarlanan müze binasının kendine özgü ve çok beğenilen pürüzlü bronzdan yapılmış cephesi, modernizmin karanlık yüzünü yakalar nitelikte. Uzay aracına benzeyen ilginç cephe “Star Wars” serisinde karşımıza çıkan gezegen yok edici “Ölüm Yıldızı”nı anımsatıyor.
Amerikan Halk Sanatları Müzesi
Fakat 1937’den bu yana potansiyel kent simgelerini yıkmaya yönelik tutumu ile MoMA’nın bu planının sürpriz olduğu pek de söylenemez.
1867’de 53. Cadde üzerinde yer alan bu blokta “Brownstone” adı verilen bazıları sıra ev şeklinde dizilmiş, büyük ve rahat, malzeme olarak tuğlanın kullanıldığı konutlar inşa edilmeye başlandı. 1884’te John D. Rockefeller 54. Cadde üzerinde bu tarzda inşa edilmiş, geniş bir bahçeye sahip müstakil bir ev aldığında, olabilecek en iyi arka bahçe komşusunu vadeden 53. Cadde üzerindeki bu evler, son derece güven verici bir hal aldı.
John D. Rockefeller’ın Evi
1890’larda, 53. Cadde ve çevresine ciddi miktarda bir para akışı olmaya başladı. Çevre yapılar ile uyumlu çok sayıda konut inşa edildi. Daha sonraları MoMA tarafından işgal edilecek ilk yapı olan, 1901’de Mimar C. P. H. Gilbert tarafından son derece sade, kireçtaşı kullanılarak tasarlanan William Barbour’un, 53. Cadde No:11-13 Batı’da konumlanan konutu da bunlardan biriydi.
Ertesi yıl bankacı George Blumenthal, 53. Cadde No:23-25 Batı’da konumlanan arazisi üzerine ihtişamlı, neoklasik üslupta bir konut tasarlaması için Hunt & Hunt adlı firma ile anlaştı, ki bu yapıda daha sonraları MoMA’nın kitabevi oldu. 1905’te, kaptan ve mühendis olan Archibald Rogers yine 53. Cadde No:35 Batı’da kireçtaşından, ağırbaşlı bir konut inşa etmeye başladı. John D. Rockefeller Jr. 54. Cadde No:10 Batı’da inşa ettirdiği, William Welles Bosworth tarafından tasarlanan sekiz katlı, kireçtaşı ev ile bu iki hemcinsine arka çıktı. Bu yapı zaman zaman New York’ta yer alan en yüksek müstakil konut olarak nitelendirilmektedir. Bu sürecin ardından, Gilbert, Augustus Allen ve benzeri tanınmış mimarlar tarafından tasarlanan çok sayıda ev bu kalabalığa katıldı.
Her ne kadar bulvarı dik kesen bir sokağı adres olarak seçmiş olsalar da, bu konutların sahipleri o dönemde Beşinci Bulvar’ın varlıklı ailelerini oluşturmaktaydılar. 1910’daki nüfus sayımına göre, o sıralarda Blumenthal’ın evinde eşinin yanı sıra bir vale, bir kahya ve 2 uşağın da dahil olduğu 12 kişi bulunuyordu. Fakat ertesi yıl 1911’de, Blumenthal, Park Bulvarı ile 70. Cadde arasında kireçtaşından kocaman bir ev inşaatına başladığında, yer değişiklikleri ve taşınmalar da yavaş yavaş kendini gösteriyordu. 1922’ye gelindiğinde civarda geriye kalan mal sahipleri, 53. Cadde’yi gece kulüplerinin yer aldığı bir muhite çevirme girişimi ile savaşmak durumunda kaldılar. Bir şeyler ters gidiyordu. 1924’te bölgedeki evler ile ilgili New York Times’da yayınlanan bir reklamın sloganı şuydu: “Evler – Mücevher Değerinde, Fiyatlar – Sudan Ucuz” (The House – A Jewel, The Price – A Bargain)
Rockefeller Ailesi 1900’lerin başlarından itibaren 53. Cadde üzerinde yer alan konutları satın alarak 54. Cadde üzerinde yer alan kendi mülklerini koruma altına almaya çalıştılar. 1924 yılına gelindiğinde No:11-13’de yer alan Barbour evini de satın almışlardı. 50’li caddelerin lekelenen itibarını sonunda görmeye başlayan aile, vakitlerinin büyük çoğunluğunu Westchester’da yer alan evlerinde geçirmeye başladılar. Tüm bunlara rağmen yalnızca 53. Cadde üzerinde 10 adet yapının sahibinin Rockefellerlar olduğunu düşünürsek, 54 üzerindekileri de hesaba kattığımızda hala bölgedeki çok sayıda binanın onlara ait olduğunu görürüz.
Hal böyle olunca, Kulüp olarak işletilen Blumenthal Evi’ne 1932’de içki yasağını korumak ile görevlendirilmiş ajanlar tarafından yapılan baskının ardından, denetimde olan tesis, kulübe gelen Times Gazetesi’nin de söylediği gibi “modaya uygun şekilde giyinmiş, çok sayıda müşteri”sini geri çevirmek zorunda kaldığında aile bunu son derece acıklı bulmuş olsa gerek.
Tüm bu olayların ardından, John D. Rockefeller’ın eşi Abby tarafından 1929’da kurulan ve 5. Bulvar ile 57. Cadde arasındaki yerine sığmakta zorlanmaya başlayan tecrübesiz Modern Sanat Müzesi’ne yeni bir yuva olarak eski Barbour konağını vermek Rockefellerlara son derece mantıklı gelmiş olmalı. Büyümeye devam eden müze 1937’de buradaki alana da sığamadığı için Barbour konağı yıkılarak yerine şık bir yapı inşa edilmiştir.
Sonraları MoMA’ya bir kez daha talih güldü ve Rockefellerlar 54. Cadde’nin batısında yer alan eski evlerinin arazisini de müzenin kullanımına verdiler. Arazi heykel bahçesi olarak kullanıldı. Müze bunun ardından komşu mülkleri de yavaş yavaş bünyesine katmaya başladı, ki bu yapılar arasında sonradan yıkılan “Brownstone” tarzında bir çok konutta yer alıyordu. 1960’lara gelindiğinde cadde üzerinde geriye kalmış tek tük şahsi ev de zamanla ya apartmana ya da mağazaya çevrilmişti.
1970’lerde MoMA hayat memat meselesi olduğunu söyleyerek, bitişikte konumlanan 52 katlı Müze Kulesi ile sonuçlanan büyük genişleme için harekete geçmeye başladı. Bu proje bir blok boyunca yer alan binaların yıkılması anlamına geliyordu ki buna Blumenthal ve Rogers evleri de dahildi. Ancak kent simgesi olan bu yapıların başlarına gelenler gündeme hiç gelmedi. Koruma Kuruluşları, Etkili Kültür Kurumlarının yönetim kurullarıyla çatışmaya girmek için yeterli güce sahip değildi.
Hatta MoMA’nın bu planından açıkça rahatsız olan Ada Louise Huxtable bile 1979’da Times Gazetesi’nde yayınlanan “Arka Sokaklardan Haberler” adlı makalesinde bu konudan hiç bahsetmedi. MoMA kent simgelerinin korunması konusunda yetki ve onayı kendi üzerine almıştı.
MoMA’nın 53. Cadde No:45-55 Batı üzerinde konumlanan, blok üzerindeki komşusu Amerikan Halk Sanatları Müzesi, bünyesine kattığı altı “Brownstone” konutun da yer aldığı arazi ile ilgili, tabanında yer alan 3 katlı müze ile birlikte toplam 31 katlı bir ofis binasının da dahil olduğu görkemli projelere sahipti, ancak 1990’lara gelindiğinde anlaşma iptal oldu.
Bu süreçte MoMA bloğun geri kalanını vakumlamaya ve bünyesine kattığı arazilerdeki yapıları yıkmaya devam ediyordu, sırada 19 katlı Dorset Otel ile yine muhtemel bir kent simgesi 54. Cadde’de yer alan 1907 Şehir Spor Kulübü vardı.
Daha dengeli yol alan Amerikan Halk Sanatları Müzesi’nin 12 yıl önce inşa ettirdiği bugünkü binası ise mimari basından bolca övgü topladı.
Ancak MoMA, Amerikan Halk Sanatları Müzesi’nin arazisi ve batıda yer alan yüksek katlı bir yapının alt katları ile vakumlamaya devam ederken, ne yazık ki özgün cephesi ile müze binası da yıkılmaya doğru ilerliyor. Bu gelişmeler ile şehrin bir bloğunun beşte dördüne sahip olacak MoMA’nın daha ileri gidebileceği bir yer yok… Tabii dikey doğrultuyu saymazsak. Neyse ki MoMA’nın alt katlarını işgal ettiği yeni yapılan kule 300 metre yüksekliğe ulaşacak.