Mutluluk fabrikası olur mu

Beş dizilik uzun soluklu bir projenin ilk ayağı olan "Mutluluk Fabrikaları" sergisi mimariden yola çıkıp günlük hayat dinamiklerini ele alarak bolca soru soruyor.

Yazar Alain de Botton’ın Mutluluğun Mimarisi adlı bir kitabı vardır. Dünyanın farklı coğrafyalarındaki mimari üslupları anlatırken; bir yandan da mimarinin felsefeyle, politikayla, günlük hayatla olan ilişkisine dair ilginç bağlantılar kurar. Galeri Işık Teşvikiye’de süren “Mutluluk Fabrikaları” sergisini gezerken bu kitabı düşündüm. Hem serginin hem de kitabın sorduğu sorular içinde dolaştım. Kitap, güzel bir binanın nasıl olması gerektiğini ve mimari bir yapı ortaya koyma arzusunun kökenlerini sorgular, doğayla insan ilişkisine eğilir, nereye yuva dediğimizle ilgili saptamalar yapar. Dolayısıyla mimarinin hayatın ne denli içinde soluk alan bir disiplin olduğunu hatırlatır.

Vitra ve Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle sunulan “Mutluluk Fabrikaları” başlıklı sergi de Botton’ın kitabı gibi benzer soruları harekete geçiriyor. Her şeyden önce adıyla bunu başarıyor. Mutluluk ve Fabrikalar… “Haydi canım, ne ilgisi var” diye düşünüyorsunuz önce. Ama bu iki kavramı normalde yan yana getiremeyeceğiniz için daha çok meraklanıyorsunuz.

İçinde yürünen bir gençlik ansiklopedisi
“Mutluluk Fabrikaları” aslında beş dizilik uzun soluklu bir projenin ilk sergisi. Serginin alt başlığı ise “Ticari Yapılar.” Küratörlüğünü Saitali Köknar, koordinatörlüğünü ise Pelin Derviş’in yaptığı sergi, mimariden yola çıkarak günlük hayat dinamiklerini ekonomiyle, siyasetle, popüler kültürle son derece çarpıcı bağlantı noktalarıyla kurgulayan ve bolca soru soran bir proje aslında. Merakı kaşıyan, küratörünün deyimiyle “İçinde yürünen bir gençlik ansiklopedisi gibi” bir sergi.

Serginin içinde yürürken şu soruları sormak kaçınılmazlaşıyor: “Mutluluk tüketimle birlikte ölçülebilir bir anlama mı indirgendi? Sanal alışveriş ve ev-ofis çağında, alışveriş merkezi ve ofis binalarını gelecekte neler bekliyor; terk mi edilecekler, yoksa başka işlevler mi yüklenecekler? AVM’ler, kapalı ofisler ve plazalar çoğaldıkça, kendimizi rahatça ifade edebildiğimiz kamusal alanlar daralıyor mu? Bir alışveriş merkezinde sanat galerisi açılması gerekli mi?

Nesli tükenen sergi mantığına yeni yaklaşım
19 ayrı başlık ve bağımsız birimden oluşan “Mutluluk Fabrikaları”nda her sergileme ünitesi farklı bir başlıkla kurgulanmış. Bu başlıklar ticarî yapıların yaşam, ekonomi, sanat, sokak, şehir kültürü, çalışma hayatı, insan ilişkileri gibi bir dizi unsurla iz düşümlerini irdeliyor. Bu bağımsız ünitelerin her biri 14 ayrı mimarlık ofisinde çalışan farklı ekiplerin elinden çıkmış. Buna rağmen proje şaşırtıcı derece ortak bir dil ve görsel bütünlük yakalamış. Sergide emeği olan herkesin demokratik, kolektif ve müzakareye açık bir süreçle sergiye katkıda bulunduğunu anlatan küratör Saitali Köknar, ekibi kurarken adeta casting mantığıyla çalıştıklarını, her ofise uzmanlık alanına göre bir konu verildiğini ekliyor.

“Mutluluk Fabrikaları” her gün milyonlarca insanın saatlerini geçirdiği ticarî yapılardaki gündelik hayata ve son 10 yıldaki dönüşüme bambaşka bir bakış sağlıyor. Görsel zenginliği ve metin kurgusu ile de kanımızca her yaştan izleyiciye seslenmeyi başarıyor. Hazırlayanların da muzipçe belirttiği gibi son derece “akıllı” bir sergi olan “Mutluluk Fabrikaları”nı kaçırmayın.

Etiketler

Bir yanıt yazın