İstanbul Serbest Mimarlar Derneği, mimarlığı müzik ekseninde yorumladı.
İstanbulSMD’nin iki ayda bir düzenleneceği “Mimarlık Ve…” adı altındaki paneller serisinin ilki 11 Ocak Pazartesi günü Salt Galata’da gerçekleşti.
Mimarlık dışındaki alanlarda çalışanlarla, mimarlığı ve kentleşmeyi bir arada tartışmaya açan ve yüksek izleyici katılımıyla gerçekleşen ‘Mimarlık ve Müzik’ paneline, Baba Zula grubunun kurucularından Murat Ertel, Bulutsuzluk Özlemi grubunun kurucularından ve aynı zamanda İstanbulSMD üyesi Nejat Yavaşoğulları ve ses ve mekan ilişkisi üzerine çalışmaları ile de bilinen, Nekropsi grubunun kurucularından Cevdet Erek panelist olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise İstanbulSMD Yönetim Kurulu Üyelerinden, Açık Radyo’da Ahtapotun Bahçesi adlı müzik programını hazırlayıp sunan mimar Cem Sorguç gerçekleştirdi.
İstanbulSMD Başkanı Ertun Hızıroğlu’nun açılış konuşmasını yaptığı panelde konuklar, mimarlık ve müziğin ortak noktalarını mesleki bakış açılarıyla yorumladı. Mimarlık ve müziğin, yetenek ve yaratıcılık gibi iki önemli birleştirici unsur olduğunu açıklayan Nejat Yavaşoğulları, mimarlık eğitiminin farklı disiplinlerde uğraşmayı sağladığını ve bütünsel bir bakış açısı oluşturduğunu vurguladı.
Murat Ertel: “Müzisyen olarak, mekânın ses etkisine bakarım, mekân karakteri müziğe yansır. Konser verdiğim yerlerde, mekânın yapısı benim için önceliklidir ve sese karşı duyarlıyım. Ses ve mekân birbirinden ayrılmaz iki önemli faktör” dedi. Ses ve mekân ilişkisinde sahne hakimiyetinin mekân ve sese göre etkisinin değiştiğini ifade eden Cevdet Erek kariyerinde ses ve mekânın bütünsel anlamda anlamada mimarlık eğitiminin etkisinin olduğunu sözlerine ekledi.
Modern müzik ve mimarlık konusunda, Nejat Yavaşoğulları, her mekânın farklı bir sesi olduğunu ve yapıdaki estetiğin ve matematiğin müzikte de oluğunu belirtti. Cevdet Erek, mekândaki yerel ve yapısal özelliklerin modernite kavramında önemli unsurlar olduğunu belirtti. Tekno ve endüstriyel olanın mimarlık ve müzikte de benzer anlamlar taşıdığını, modern müzik ve mimarlığın benzerlikler taşıdığından bahsetti.
Murat Ertel, enstrümanların sesleriyle mimari yapılarının ilişkilerinin olduğunu ve bazı seslerin, hafızada yer eden bazı yapıları hatırlattığını belirtti. Ritmin, kentlere ve coğrafi konumlandırmalara göre etkisinin değiştiğini açıkladı. Cevdet Erek ise mimarlık öğrencilerine; müzik, sessizlik ve gürültü tanımlarına bakmalarını ve seslerle ilişkiyi kurmalarının mesleki süreçte önemli bir etken olduğunu hatırlattı.
Film müziklerinin, mekânla ilişkilerinin etkisinin de konuşulduğu panelde, Tabutta Röveşata , Dondurmam Gaymak gibi filmlerin müziklerini yapan Baba Zula grubundan Murat Ertel ve Sivas ve Abluka filmlerinin müziklerini yapan Cevdet Erek; mekânın sesine ve senaryo akışına göre film müziği yaptıklarını, oluşturulan mimari kompozisyonun, müzik olarak da yapılabileceğini anlattı.
Yaklaşık iki saat süren ve izleyicilerden gelen sorularla devam eden konferansta, Nejat Yavaşoğulları PTT’nin Önünde Taksim’de parçasına Murat Ertel ve Cevdet Erek enstrümanlarıyla eşlik etti. Deneysel müzik performansının gerçekleştirdiği panel büyük ilgi gördü.
Herkese açık ve ücretsiz olan İstanbulSMD’nin düzenlediği “Mimarlık Ve…” adlı konuşmalar serisinde, ilerleyen aylarda sinema, edebiyat, medya, ekonomi pencerelerinden mimarlığa bakılacak.