Nasıl Tasarlanır'ın bu bölümünde, uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasıyla daha aktif bir şekilde hayatlarımızda yer edinen home office alanlarının tasarımları üzerine odaklanacağız.
Home office alanları, teknolojinin gelişmesi ve uzaktan çalışma sistemlerinin yaygınlaşmasıyla son zamanlarda oldukça popülerleşti. Evden çalışma ortamlarında verimli bir düzen yakalamanın zorluğu da özellikle pandemi sürecinde net bir şekilde gözler önüne serildi. Şehir yaşamında gittikçe küçülen metrekarelere sahip konutlarda home office alanları kimi zaman yatak odalarına, kimi zaman salonlara entegre edildi ya da evin “boş” duran köşesine yerleştirildi. Ancak bu şekilde kurgulanan çalışma ortamlarının çoğunlukla verimli ve sürdürülebilir olmadığı da deneyimle doğrulandı.
Ev ortamında alışkın olunan düzenin içerisine bir çalışma ortamı entegre edildiğinde ortaya odaklanma problemleri, dikkat dağınıklığı sorunları, verimsiz çalışma ya da ergonomi sorunları gibi sonuçlar çıkabiliyor. Bu tip sonuçlardan kaçınmak için kişilerin kendi verimli çalışma tipolojilerini analiz etmeleri ve aşağıda sözünü edeceğimiz unsurlar doğrultusunda kişisel çalışma ortamlarını oluşturmaları gerekiyor.
Home office alanlarının konumları ve bu alanlarda ihtiyaç duyulan mobilyaları birkaç başlık altında inceleyeceğiz.
Ne yazık ki çalışma alanlarında fazla parlak ve soğuk bir etki yaratan florasan ışıkların kullanımı oldukça yaygın. Oysa ki ambiyans ışıkları ve direkt olmayan aydınlatmalar hem göz sağlığı açısından daha az zararlı hem de yarattığı sıcak atmosfer ile daha keyifli bir deneyim sunuyor. Bu durum, ekran ışıklarında da gece ışığı ya da okuma ışığı ayarlarında, sarı ışık üzerinden deneyimlenebiliyor.
Doğal ile yapay aydınlatma arasında göz sağlığı açısından fark olsa da, doğal aydınlatma bile bazı durumlarda çok parlak ve yorucu bir etkiye sahip olabiliyor. Bu yüzden pencere kenarına konumlandırılan çalışma alanlarında genellikle perde kullanımı ya da güneş ışığını kıran bir uygulama gerekli oluyor.
Optimum ışık dağılımına, vücut saati ile uyumlu olacak şekilde doğal ve yapay ışığın birlikte kullanımıyla ulaşılabilir. Bu şekilde hem estetik hem de sağlıklı bir aydınlatma sistemine ulaşılabilir.
Akustik konfor, uygun bir ses düzeyi ile tanımlanır. Bunu biraz daha açarsak; istenilmeyen seslerden (gürültü) kaçınılan, istenilen seslerin ise rahatlıkla duyulabildiği bir ortam olarak tanımlanabilir. Yapının türüne (konut, ofis, okul vb.) ve aktiviteye göre uygun bir akustik ortam yaratılmalıdır.
Stabil bir ses düzeyi için yalıtımlı doğramalar, akustik paneller ve yekpare kapılar kullanılabilir. Bunun yanı sıra mekandaki hava ve ses geçiren deliklerin de tamamının kapatılması akustik konfor için fayda sağlayacaktır.
Home office alanını evin hangi bölümüne yerleştirdiğiniz de büyük önem taşır. Maksimum odak için ideal olan home office için ayrı bir oda ayırmaktır. Diğer ana yaşam alanlarından birine yerleştirildiğinde, büyük bir ihtimalle hayatın akışı içerisinde dikkat dağılacaktır.
Oda seçilirken ise bol ışık alması, diğer odalarla etkileşimi, akustik konfor açısından uygunluğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Çalışırken sıklıkla kullanılan eşyalar, görünür ve erişilebilir bir alan içerisine yerleştirilmelidir. Çalışma alanındaki serbest hareket alanı minimum 1.5 metrekare olmalıdır.
Uygun masa belirlenirken malzeme seçiminde parlak ve yoğun yansıtmalı yüzeylerden, canlı renklerden ve fazla ısınma riski olan malzemelerden (metal gibi) kaçınılmalıdır.
Hem eşyalara hem kişiye fiziksel zarar verme riski olan sivri köşelerden kaçınılmalı ve yumuşatılmış köşeler tercih edilmelidir.
Bacakların rahat hareket edebilmesi için tablanın yerden minimum 65 santimetre yukarıda bulunması gerekir.
Standart bir çalışma düzeninde önerilen minimum boyutlar 160 x 80 santimetredir, L formunda bir masa tercih edildiyse minimum 100 x 60 santimetrelik masalar önerilir. Masanın arkasında ise minimum 80 santimetrelik mesafe olmalıdır. Çalışma sistemi ve kişisel ihtiyaçlara göre bu ölçüler değişiklik gösterebilir.
Masa ergonomisinde olduğu gibi sandalye ergonomisi konusunda da belli başlı konular oldukça önem taşır. Omurga sağlığı açısından kritik bir konumda olan sandalyelerde seçim aşamasında bu konulara özen gösterilmesi gerekir.
İlk önemli unsur yüksekliğinin ayarlanabilir olmasıdır. Boyunuza göre ideal yüksekliği ayarlayabilmeniz gerekir. İdeal olan ayak tabanlarınızın zemine temas ettiği yüksekliktir.
Bir diğeri ise arkalığın ayarlanabilir olmasıdır. Hem dikey olarak hem de ileri ya da geri almaya uygun şekilde ayarlanması kullanım açısından rahatlık sağlayacaktır. Aynı zamanda uygun yükseklik ve genişliğe sahip olması gerekir.
Oturma yüzeyinde ise nefes alan bir malzeme tercih edilmiş olması önemlidir. Bu şekilde ısı ve nem optimum düzeyde tutulabilir.
Çalışma şekilleri ne kadar dijitalleşse de hala fiziksel depolama için raf sistemleri, kitaplıklar, kesonlar ya da dolaplara ihtiyaç devam ediyor. İhtiyaç duyulan depolama alanı miktarına göre masa üstü raf sistemleri, kesonlar ya da daha kapsamlı ve büyük mobilyalar tercih edilebilir. Bunlar tercih edilirken hareket alanını kısıtlamamaya dikkat etmek gerekir. Örneğin masa üstü raf sistemlerinde baş yüksekliği dikkate alınmalı, masa arkasına konumlandırılacak kitaplıklarda minimum mesafe göz önüne alınmalı ya da kesonlar bacak hareketlerini kısıtlandırmayacak şekilde yerleştirilmelidir.
Aynı zamanda açık raf sistemleri kimilerince, “uygun miktarda dağınıklığın yaratıcılığı artırdığı” görüşüne de hizmet eder. Bütün materyallerin göz önünde olması beklenmedik anlarda ilham almaya yardımcı olabilir.
İlk örnekte, minimal bir çalışma alanı tasarlanmış. Maksimum mahremiyet sağlanmak için çalışma alanı, sirkülasyon alanları ile separatörler aracılığıyla izole edilmiş. Monitörler duvara sabitlenerek hem yer kazanılmış hem de ekranlar göz hizasına sabitlenmiş. Tercih edilen renk ve malzemelerle de sakin ve kolay odaklanılabilecek bir atmosfer yakalanmış.
Masanın pencereye bitişik yerleştirildiği bu örnekte ise istinat duvarları sayesinde aşırı ışığa maruz kalmadan ferah bir çalışma ortamı yaratılmış. Kısmen dar bir alan olsa da tercih edilen tek tip malzeme ile mekanın genişlik algısı artırılmış. Masaya entegre edilen aydınlatmalar ile okuma yazma aktiviteleri için uygun bir lokal ışık tercih edilmiş. Bu tasarım tercihlerinin sonucunda ise sıcak ve konforlu bir çalışma ortamı ortaya çıkmış.
Çalışma alanının yaşam alanının içine entegre edildiği bu örnekte ise renk tercihi ile görsel odak çalışma alanına taşınmış. Masa üstü ve çevresine bol açık ve kapalı depolama alanları yerleştirilmiş. Kulpsuz ve tek renkli dolaplar ile yalın ve göz yormayan bir görüntü elde edilmiş. Dolu-boş ilişkisinin etkin kullanımıyla öne çıkan tasarım ana yaşam alanının içerisinde odağı toplamaya yardımcı olacak niteliklerle donatılmış.
Açık bir çalışma odası gibi kurgulanan bu home office alanı ise hem mevcut kat hem de üst kat ile etkileşim halinde tasarlanmış. Çalışırken hayatın akışından kopmak istemeyen kullanıcılar için örnek olabilecek bu tasarımda, malzeme ve renk seçimindeki sadelik ile sakin bir ortam yaratılmış. Pencereler yana ve arkaya alınarak aşırı parlama riskinden kaçınılmış.