Ne Felsefe Var Ne Mimari

İnşaat sektöründen bahsederken hep Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörü denir, deriz. Bu lokomotif kelimesini kullanmamızın en temel nedeni sektörün büyüme ivmesi ve potansiyelidir. Zira sektörün ekonomideki reel etkisi %4 ila %6 arasında.

Ancak, Türkiye’yi de Türkiye ekonomisini de anlamanın yolu, bu sektörün temel meyillerine ve gerçekleşen satış rakamlarına bakarak anlamaktan geçiyor. Öyle ki, bu rakamlarla ortaya çıkan fotoğraf, uluslararası arenadaki yerimize ve yazılmak istenen Türkiye senaryosuna bile ayna tutuyor.

Türkiye nereye gidiyor sorusunun cevabı çok uzun, nereye götürülmek isteniyor sorusunun cevabı da bir o kadar kısa. Bu iki soru arasında gidip gelen ve direnen, kendince mücadele eden azımsanamayacak bir kitle var. Başka bir kitle de mücadeleyi değil sadece çalışmayı, at gözlükleriyle önündeki işi yapmayı sürdürüyor. Bu da bir seçim elbet. Ancak eğer bu seçim yaşadığınız toprakları etkiliyor, sessiz kaldığınız olaylar tarihe bir şekliyle geçiyorsa o zaman sesimizi, soluğumuzu biraz daha çok çıkarmanın vakti gelmiştir.

Geçen haftayı inşaat sektörü açısından çok yoğun geçirdik. Çok sayıda lansman, Yapı Fuarı ve Gyoder’in organizasyonu vardı. Ancak Cuma günü yapılan İstanbul Büyükşehir belediye meclisinde alınan kararlar gündemi bir anda değiştirdi. İki karar özellikle dikkat çekiciydi. Biri, Kabataş’a yapılacak Hakan Kıran tasarımı transfer merkezi, diğeri de Haliç Unkapanı hattına, mevcut köprüyü yıkarak yapılacak tüp geçit.

Şehircilik, bizimki gibi gelişmekte olan ülkelerde zor zanaat. Şehir plancılığı, bizimki gibi tarihi dokusu ve kültürel mirası olan ülkelerde ise zanaat değil bir felsefe işi. Ancak ne yazık ki neredeyse hiçbir alanda bir stratejisi olmayan bir sektörüz. Özellikle de konu şehircilik olunca, bırakın bir felsefeyi bir yol haritamız ile yok.

Yama projeler

Sektörün anavatanı İstanbul. Malum, İstanbul’da rüzgâr eserse Türkiye’ye yağmur yağar. İstanbul’un çok değil, son 10 yılına bile baksanız, günlük kararlarla alındığı kilometrelerce öteden belli olan “yama” projeler görürsünüz. Zeytinburnu’nda İstanbul siluetini bozduğu yapımına başlanmasından 3 yıl sonra fark edilen ve yıkım kararı isteğini bir boğaz turunda dönemin başbakanının işaret ettiği kuleler var, biliyorsunuz. Çok değil, üç kilometre ötesinde ise daha 7 yıl önce deniz manzaralı diye satılan Ataköy konaklarının önündeki dolgu araziye yapılan Sea Pearl, hemen yanıbaşında Yalı Ataköy projesi. Nedense onlar silüeti bozmuyorlar! Denizden bakıldığında arkasındaki hiçbir şeyin görünemeyecek kadar çok katlı olan bu projeler her açıdan enteresan. Bugün Türkiye’nin hiçbir yerinde sahil şeridine yani kamuya açık olması gereken yere inşaat yapamazsınız. Ancak İstanbul’da gözümüze soka soka yapıldı, neredeyse insanlar taşınmak üzere. Komik olan şu ki elden gelen hiçbir şey yok.

5 metreyle kurtardılar!

Dün İBB’de alınan kararlardan biri de Özak Gayrimenkul’un Balmumcu’da geliştirmek istediği otel projesiydi. Proje emsale takıldı, zira silueti bozabilirdi. 45 metre olması planlanan otel 40 metreye indirildi ve onaylandı. Yaşasın artık İstanbul’un güzelim siluetini hiç bir şey bozamazdı. Gelin, şimdi gündeme gelen bu iki muazzam ve zaruri işe bir göz atalım…

1) Kabataş’a dev martı

Hakan Kıran imzalı transfer merkezi kanat çırpan bir martıdan esinlenerek tasarlandı.

Kabataş’ı bilmeyenler için hatırlatalım. Dolmabahçe Sarayı’nın, Dolmabahçe Camisi’nin yanı. Evet, evet o saray. Bu toprakların hem en değerli hem de en önemli tarihi mirası. İşte Kabataş onun yanı. Şimdi buyrun şu mimari şahesere bir göz atın. Ama unutmayın bu görsel demir şehir olarak bilinen Pittsburgh’ta ya da sonradan çöle kurulan gökdelen şehri Dubai’ye yapılmıyor. Kabataş’a yapılıyor! Ama sakın üzülmeyin, proje bir martıdan esinlenilerek çizilmiş.

İstanbul’un simgesiymiş o martı, daha ne olsunmuş! İstanbul için bu kadar önemli bir lokasyonda, bu kadar kalıcı olması beklenen bir eserde, hiç mi dikkat çekmez bu modern mimari? Kimsenin mi aklına gelmez o bölgenin dokusu? Denizden İstanbul’a bakarken sadece yüksek emsal mi göze çirkin görünen, o da sadece bazı projelerin emsalleri mi? Neyi, ne için neye feda ediyoruz farkında bile değiliz.

Biraz vicdan, ayakkabı numarasını geçen bir zekâ ve bir reprodüksiyon bir posterle bir tablo arasındaki farkı anlayacak bir sanat anlayışı bile Dolmabahçe’nin yanına bu projeyi koyamaz. Ayıptır! Modern şehircilik, modern mimari değildir, çağdaş hizmet demektir.

2) Haliç’e tüp geçit

Onaylanan diğer proje de Haliç- Unkapanı tüp geçidi. Trafiği rahatlatacaksa yapılsın elbet.

Peki, 1836’da yapılan Unkapanı köprüsüyle derdiniz ne? Kapat trafiğini köprünün, aç balık tutanlara, fotoğraf çekmek isteyen turistlere. Koru köprüyü, trafiğe kapalı turistik bir alan yarat. Ama o zaman daha uzun araştırmalı, zemin etüd çalışması daha zahmetli ve her durumda daha uzun süreci olan bir hazırlık ve inşaat süreci gerekir. Oysa amacımız belli, fikir gelsin, farklı olsun, hemen yapılsın, seçimlere yetişsin. Akla gelen fikir kimselere danışılmasın. Konunun muhataplarıyla tartışılmasın. Çünkü o projeler sizin için seçim meydanlarında sıralamak istediğiniz maddelerden biri.

İstanbul, Dubai değil. Yoktan, sıfırdan yeni bir şehir kurmuyorsunuz. İstanbul bir tarihi dokusu olan, kültürel mirası olan bir şehir. Bu dokuyu hiçe sayan kararlar şehrin kimliğini yok eder. İstanbul için de Türkiye’nin her şehri için de yapılması gereken şey belli; bir nazım planı. Tekrar tekrar, inatla yazıyorum. Bu dönüşüm sadece parsel kararlarıyla olmaz, olamaz. Şehirle ilgili verilecek her kararda şehir plancıların, sosyologların, sivil toplum örgütlerinin olması ve süreçlerin şeffaflaştırılması lazım. Temsili demokrasinin mümkün olan en akla zarar fırsatlarını değil, demokratik tavrın nimetlerini kullanmamız gerekiyor artık. Çok geç olmadan. Yoksa İstanbul’u bulamayacağız.

Akılcı bina çözümleri buluşmaları

Rigips Türkiye tarafından bu yıl 4. kez gerçekleştirilecek olan “Akılcı Bina Çözümleri Buluşmaları” mimarları, iç mimarları, danışmanları ve tüm diğer sektör profesyonellerini 18 Mayıs Çarşamba günü Salt Galata’da bir araya getirecek.

Rigips’in binaların tasarımlarında fark yaratacak yeni sistem bileşenlerinin uzmanlar tarafından ele alınacağı “Akılcı Özel Çözümler Toplantısı”nın ardından mimarlar Aydan Volkan, Ertun Hızıroğlu, Murat Kader, Tuncer Çakmaklı ve Yakup Hazan’ın katılımlarıyla gerçekleşecek olan panelde “Yaşanabilir Mekânlar için Mimarlık” konusu tartışılacak.

“Buluşmanın ikinci bölümünde duayen mimarların katılımlarıyla gerçekleşecek olan “Yaşanabilir Mekânlar için Mimarlık” panelinde ise insan ve mekân ilişkileri, yaşanabilir binalar için mimarların sorumlulukları ve nitelikli yaşam için nitelikli tasarım gibi konular masaya yatırılacak.

Etiketler

Bir yanıt yazın