SWA/Balsley ve Weiss/Manfredi firmaları tarafından tasarlanan proje, Manhattan’ın karşısındaki 11 dönümlük terk edilmiş araziyi kamusal bir alana dönüştürüyor.
Park alanı, 1970’lerden beri devam eden New York’un en büyük ekonomik gelişim bölgesine bitişik konumda yer alıyor. Konumu gereği, sel baskınları ve doğu nehrinin yükselen su seviyesi göz önünde bulundurularak esnek ve dirençli bir tasarım gerçekleştirilmeye çalışıldı.
Tasarımcıların yayınladığı açıklamaya göre, Hunters Point South Kıyı Parkı yenilikçi ve sürdürülebilir düşünce için uluslararası kentsel ekoloji modeli ve dünya laboratuvarı olarak düşünüldü.
Proje; altyapıyı, peyzajı ve mimarlığı kullanan yeni bir açık mekan dokuması olarak betimleniyor. Endüstriyel yarımada, sanatçı Nobuha Nagasawa’nın ada şeklindeki enstalasyonunu keşfetmeleri doğrultusunda yeniden şekillendirildi. “Lüminesans(ışıltı)” olarak adlandırılan bu kısma ziyaretçilerin geçişi dar bir köprü aracılığıyla sağlanıyor. Ayın evrelerini betimleyen çalışmada, yaklaşık 2 metrelik parlayan diskler kullanıldı.
9 metrelik bir konsola sahip olan bu platform, altındaki gelgit bataklıklarına ve rotalara bağlı olarak konumlanırken, Manhattan silüetine doğru da bir bakış sunuyor.
Ziyaretçileri yönlendiren yollar; yeşil çayırlar ve ahşap sallar içerisine gömülü gölgeli bir piknik yolundan geçiyor. Ek olarak, üç fitness terası ve kayık turu için ayrılan bölge toplumu su kenarıyla ilişkilendiriyor.
SWA/Balsley’in peyzaj mimarlarından Tom Balsley, projeyi şu sözleriyle açıklıyor:
Hunter’s Point South, esnek bir altyapı ve düşündürücü bir geri çekilmedir. Çok sayıda insanın günlük hayatına dokunmak için olağanüstü bir güce sahip dinamik, canlı bir platformdur.
New York’ta yer alan kıyı parkı, Dünya Mimarlık Festivali’nin finalistleri arasında.