Maison Edouard François tarafından tasarlanan Le Ray isimli yerleşim bölgesi Nice'de bulunuyor. 1,2 hektarlık alanda yer alan proje, Avrupa'nın en büyük yeşil cephesine sahip. Proje alanı Le Ray Stadyumu'nun eski yerinde, apartmanlar, hipermarket, spor okulu ve yeraltı otoparkı ile yeni bir parkın ortasında bulunuyor. Proje, 3 hektarlık bir kamusal park, spor tesisleri ve bir okul grubunu içeren daha büyük ölçekli dönüşüm projesinin bir parçası.
Proje, Nice’e hakim tepede, denize açılan geniş bir vadinin ortasında yer alıyor. Vadinin tam ortasından, bir tarafı yoğun bir şekilde şehirleşmiş, diğer tarafı ise şık ve tarihi büyük köşklerin olduğu bir bulvar geçiyor. 10 dakikalık bir tramvay yolculuğu, Le Ray mahallesini şehir merkezine bağlıyor. Ufukta, vadiyi dağlar ve gür ormanlık tepeler çevreliyor.
24.500 m²’lik projede, 250 daire, 100 adet sosyal konut, 6.000 m²’lik bir hipermarket, 1.500 m²’lik bir dövüş okulu ayrıca yaklaşık 650 kişilik yer altı otoparkı bulunuyor.
Proje, Manhattan’ın kentsel kalitesini yansıtıyor, çünkü her bloğun sonunda ufka açılan bir manzara var. Projenin yataydaki ayak izlerine bakıldığında görünen yoğunluğa rağmen, kesişim yerlerinde oluşan boşluklar, bölge sakinleri için açık hava sohbetleri veya sakin ve huzurlu bir atmosferde kitap okumak için kullanılabiliyor.
Sitenin içindeki çevre düzenlemesi, ek renk getirerek park ile bütünlük kuruyor. Akdeniz bahçeleri geleneğindeki, botanik olarak çok çeşitlilik burada da gelişmiş.
Cepheler “yeşillendirilmiş” değil, “yeşili güçlendirir halde”. Başka bir deyişle, yeşilliğin arkasında arka planda başka bir kapalı ve örtülü cephe var. Kestane ağacından taşıyıcılar ile tırmanıcı bitkiler için bir tür kafes oluşturan cepheye bir üst yapı eklenmiş. Aralarına paslanmaz çelik kablolar gerilmiş bitkilerin bazıları cephelerin tabanındaki yataklardan, bazıları ise daha yüksek saksılardan çıkıyor. Tüm sistem cephelerde görünen borularla gelen sudan besleniyor. Sistemdeki fazla suyu almak için yine aynı borular kullanılıyor.
“Açıkta kalan su boruları, tasarım bağlamında, bitkiler dünyasına duyulan özlemi ifade ediyor. Tasarımdaki bitki akışını tamamlamak adına, zemindeki ana bitkiler ile daha yüksekte, cephe saksılarında bulunan bitkilere aşıladık. Tüm bu aşılı bitkiler sayesinde botanik olarak bitki sayısını tek bir bitkiye indirdik. Üç yıldan kısa bir süre içinde aşılı bitkiler tutunacak ve saksıları sulayan otomatik sistemin tamamını veya bir kısmını kapatabileceğiz. O gün geldiğinde, bitkiler arasındaki bağlantı olgusunun bilimsel adı olan anastomoz ilişkisi içinde su ve güneş kaynaklarını paylaşan, kendi aralarında haberleşen bu botanik sistemde ‘bitkilerin interneti’nden bahsedeceğiz.”