'Kentsel dönüşüm', Türkiye'de bir yandan rantsal bölüşüm, öte yandan yoksul halkın barınma hakkını da elinden almak şeklinde kullanılmaya devam ediyor.
Şehircilik literatüründe kentlerin daha güvenilir bir hale getirilmesi için yapısal değişiklik anlamına gelen ‘kentsel dönüşüm’, Türkiye’de bir yandan rantsal bölüşüm, öte yandan yoksul halkın barınma hakkını da elinden almak şeklinde kullanılmaya devam ediyor.
Özellikle İstanbul’da yoğunlaştırılan bu projeler, Okmeydanı gibi bir çok muhalif yapının ve birlikteliğin olduğu ilçelerde egemenler tarafından ağırlaştırılarak, bir taşla iki kuş vurulmaya çalışılıyor.
Bu rant projelerinin nasıl işlediğini daha iyi anlayabilmek için önce Okmeydanı halkının gelinen durumu anlattığı aşağıdaki metni okumak, ardından Okmeydanı Çevre Koruma Derneği Başkan Yardımcısı Rüstem Karakuş’un sözlerine kulak vermek gerekiyor. Önce söz Okmeydanı’nın gerçek sahiplerinde:
Yıllar önce fahiş fiyatlarla satın aldığımız arsalarımız, şimdiki yöneticiler tarafından “tapu veriliyor” gerekçesiyle bize bir kez daha satılıyor. Hem de emlak vergi değerlerinin iki misli gibi yüksek bir fiyatla!
Yöneticilerin, hak sahibi olduğumuz arsalarımızı bize yüksek fiyatlarla bir kez daha satma kararı vermelerinin arkasında yatan neden bizi işgalci olarak kabul eden zihniyetleri ve tapu hakkımızı ranta dönüştürme gayretleridir.
Öte yandan, birkaç defa yıkıp yeniden yaptığımız evlerimizi bir kez daha yıkıp yeniden yapması için bizi müteahitlere teslim eden bir plan yapıyorlar. Beyoğlu Belediye Başkanı üç ay boyunca Okmeydanı halkını bu plana ikna etmek içintoplantılar yaptı ve neredeyse cennet vaat etti.
Yeni planla Okmeydanı bir tarla haline getiriliyor; caddeler ve sokakların yerleri yeniden belirleniyor.
Tapular hisseli olduğu ve yapılan plan büyük parsellere bina yapma zorunluluğu koyduğu için kimse kendi arsası üzerine (bağımsız olarak) kendine ait bina yapamayacaktır.
Bu uygulama Belediye Başkanı’nın söylediğinin aksine kendi istediğimiz ve uygun olduğumuz zamanda başlamayacaktır. Planda caddelerin ve sokakların yerleri değiştirildiği için merkezi bir kararla (TOKİ ya da Belediye) aynı anda başlayıp bitirilmesi gerekecektir.
Bu dönüşümün yetkililerin söylediği gibi bizi mağdur etmeyecek bir dönüşüm mü yoksa bundan önceki örneklerde olduğu gibi (Sulukule, Tarlabaşı) güzel sözlerle başlayıp hüsranla biten ve bir kısmımızın bulunduğumuz yerden uzaklaştırılacağı, büyük müteahitlere rant alanı açacak olan bir dönüşüm mü olacağı hususu Okmeydanı halkının kafasını karıştıran bir durum.
Belediye başkanı kendisinin söylediği kadarıyla yaklaşık on bin kişiyle yüz yüze görüşmeler yaptı.Bu görüşmelerde halka hiç kimsenin mağdur olmayacağı vadinde bulundu.Bunu bütün diğer kentsel dönüşüm örneklerindeki dönüşüm propagandacılarının yaptığı gibi çok güzel sözlerle yaptı.Bu toplantıların halkı ikna etme konusunda çok büyük etkisi oldu.Ancak toplantılarda konuşmaların kayıt altına alınmasına müsaade etmemesi,semtteki sivil toplum örgütü temsilcilerinin sorularına açıklayıcı cevaplar vermek yerine onları azarlayan ve kötüleyen bir üslup kullanması kafaların karışmasına neden oldu.
Şimdi insanlar soruyor; ‘Eğer yapacağınız dönüşüm halkı mağdur etmeyecekse, bunu ifade eden sözlerinizin kayıt altına alınmasına neden izin vermiyorsunuz? Kameralarını neden ellerinden alıyorsunuz? Neden farklı sorular soran insanlara bu kadar sert davranıp soru sordurmuyorsunuz?’
Bu soruların yanı sıra bu güne kadar AKP eliyle yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarının nerdeyse tamamında halkın büyük çoğunluğunun mağdur edilmiş olması, bu uygulamalarda halkın yararına örnek bir dönüşümün olmaması, dönüşümlerin esas amacının büyük müteahitlere, TOKİ ya da belediyelere rant kazandırmak olduğunun açığa çıkmış olması, Okmeydanı Halkı’nın bu dönüşüme güvenmemesine yol açmaktadır.
RÜSTEM KARAKUŞ: Dönüşüme güven duymayan Okmeydanılılar her görüşten ve her yöreden insanların oluşturduğu Okmeydanı Çevre Koruma Derneği öncülüğünde çok sayıda köy ve sivil toplum derneği temsilcilerinin katılımıyla geniş bir komisyon oluşturduk. Okmeydanı Tapu ve Plan Takip Komisyonu adını verdiğimiz bu komisyon 24 Mart’ da bir düğün salonunu tıka basa dolduran bir halk toplantısı yaptı.Bu sırada toplantılarına bir süre ara vermiş olmasına rağmen bizim toplantımızı zayıflatmak için aynı gün aynı saatte Belediye Başkanı da çok cılız geçen bir salon toplantısı yaptı. Bizim toplantımızda halka iki soru sorduk. Sorulardan biri; ‘Dönüşümden yana mıyız yoksa değimliyiz?’ diğeri; ‘Hak sahibi olduğumuz ve yıllar önce fahiş fiyatlarla satın aldığımız yerlerimiz bize tapu veriliyor gerekçesiyle emlak vergi değerlerinin iki misli fiyatına satılıyor. Bunu kabul edecek miyiz yoksa etmeyecek miyiz?’
R.K: Halkın büyük bir çoğunluğu Okmeydanı’nda bir dönüşümden yana olduğunu söyledi. Ancak bu dönüşümün yerinden dönüşüm olması ve haklarımızın tamamının, yasal güvencelere bağlanarak garanti altına alınması kaydıyla. İkinci soruya da yüksek fiyatlarla satın aldığımız,yıllardır vergisini ödediğimiz yerlerimizin halka yine yüksek fiyatlarla satılmasına karşı çıkıldı. Böyle bir şey olacaksa bile bunun cüzi bir miktarda olmasını istediler. Toplantıda Belediye Başkanı’nın verdiği sözlerin yazılı taahhüde dönüştürülmesini isteyen bir karar alındı. Talep ettiğimiz hususları içeren bir taahhütname örneği oluşturularak ozalit haline getirildi ve Okmeydanı’nın her yerine asıldı. Ayrıca halkın taahhütname talebini belediye başkanına bizzat bildirdim. Ancak o günden bu yana belediye başkanı ne bir toplantı yaptı, nede taahhütname talebimize bir cevap verdi. Komisyonumuz önümüzdeki günlerde taahhütname talebimizi imzaya açarak topladığımız imzalarla belediye yetkilerine tekrara başvuracak.
Bu taahhütname talebimize olumlu yanıt verilmediği sürece biz sözlü olarak cennet vaat etmesine rağmen bu kentsel dönüşüm planına onay vermeyeceğiz, haklarımızı savunmak için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
R.K: Hatırlattığınız iyi oldu . Biz 1985 yılında yapılan Okmeydanı İmar Islah Planı’nın savunucusu olduk. Bütün eksikliklerine rağmen , Okmeydanı’nda yapılaşmaya izin veren o zamanki belediye yetkililerine bu plana uygun davranılması için ısrarlı taleplerde bulunduk. Ancak henüz onaylanmadığı için bu planı hayata geçirmek için hiçbir çaba göstermediler. Planı 1998 de onayladıklarında Okmeydanı’nda yapılaşmayan boş yer kalmamıştı. Artık bu plan Okmeydanı’na uymuyordu. Uygulanması halinde bir yıkım planı haline gelecekti. O yüzden RT Erdoğan döneminde onaylanan bu plana karşı verdiğimiz birlerce insanın katıldığı mücadele ve ileri sürdüğümüz gerekçeler idare mahkemesi tarafından haklı bulundu ve plan iptal edildi.
Şimdiki yöneticilerin bunu bir uyarı olarak görmelerini, plan gibi bizim için hayati bir öneme sahip bir konuda bizim görüşümüz, taleplerimiz ve rızamız alınmadığı taktirde bunun hiçbir meşrutiyetinin olmayacağı, halka rağmen tepeden inme bir plan olacağı için bunun kolay kolay hayata geçirilemeyeceğini bilmelerini isteriz.
R.K: Afet yasası bütün diğer hak gasplarının yanı sıra bizim için 2981 sayılı Gecekondu Kanunu dan kazandığımız bütün haklarımızın geri alınmasını sağlıyor. O yüzden komisyonumuz henüz cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadan alelacele bir eylem örgütleme kararı aldı. Birkaç günde hazırlık yapılması ve duyurulmasına , üstelik yaz sıcağına rağmen bin kişinin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz bir eylem oldu . Afet yasası henüz yeterince anlatılmış ve halk tarafından anlaşılmış bir yasa değil. Söz konusu eylemi kentsel dönüşüm ve tapu meselesi başlığı altında yapmış olsaydık çok daha büyük bir katılım olacaktı. Çünkü Okmeydanı halkı kendisiyle ilgili kritik durumlarda binlerce insanın katıldığı mitingler yapan ve düzenlediği toplantılara salonlara sığmayacak kadar insanın katıldığı bir duyarlılığa sahip olduğunu hep göstermiştir.
R.K: AKP gittikçe büyüyen cari açığı kapatmak için umudunu inşaat sektöründe elde edeceği girdilerle bağlamış durumda . O yüzden bu sektörün ve bu arda yandaş sermayenin gelişmesinin yolunu açmak için yasalar çıkartmakta , bunu yaparken meşruiyet kazanmak için deprem ve tarihi doku gibi kavramları bahane olarak kullanmaktadır. Kentsel dönüşüm uygulamaları sonunda esas kazananlar hep büyük mütahitler olmakta , borçlanan ve gittikçe yoksullaşan halk olmaktadır.
R.K: Afet yasasıyla önü sınırsızca açılan kentsel dönüşüm uygulamalarıyla önümüzdeki dönemde ülkemizde büyük bir yağma faaliyeti başlayacaktır. Bu yağma faaliyetinde büyük sermayeye kolaylık sağlayan AKP de kendi payını alacaktır. Dolayısıyla mesele büyük bir meseledir. Buna karşı tek tek mahallerde verilecek mücadele önemli olmakla beraber yeterli değildir.Özellikle büyük illerdeki mahallelerin dernek ve komisyonlarının bir araya gelerek ortak bir mücadele örgütü ve hattı oluşturmaları gerekmektedir.Bu mücadelenin Türkiye çapında meslek odalarının , HES lere karşı mücadele örgütlerini ve barınma hakkı savunucularının katılımıyla merkezileştirilmesi gerekir.
Saldırı topyekundur, savunmada topyekun olmak zorundadır.