Olimpiyatların hastasıyız

Olimpiyat Oyunları'nı düzenleme isteğimiz spora olan sevdamızdan mı kaynaklanmaktadır yoksa işin ucunda bir başka 'Milli sporumuz' inşaat sektörünün de payı var mıdır?

Dünya, Londra’daki olimpiyat oyunlarına odaklanadursun Ulu Başbakan’ın ajandası, meselenin şimdiki zamanından çok 2020’deki uzantısıyla meşgul. Malum, çok uzun süredir “Şu oyunları düzenleme işini bize verin” deyip duruyoruz Aslında biraz da görgüsüzce “Sadece olimpiyatlar yetmez, Euro 2020’ye de talibiz” dedik ama ‘Merkez’, “İkisi birden olmaz” mesajını çoktan verdi bile.

Bu durumda ‘Sophie’nin Seçimi’ni ne olacak? Tabii ki tercihimiz olimpiyatlar. Peki neden? Futbolla yatıp kalkmamıza ve kendi iç sularımızda, üç-beş takıma sevdalanıp sık sık birbirimizin boğazına sarılmamıza rağmen aslında ‘Gizli ajanda’mız diğer sporlarla mı dolu? Sahi ortada ‘milli sporumuz’ futbol varken derdimiz neden olimpiyatlar oluyor? Çünkü bir başka milli sporumuz olan ‘İnşaatçılık ve müteahhitlikte’ de kendimizi göstermeliyiz. Bugün ülke ekonomisini ayakta tutan yegâne şey inşaatçılıktır. Yurdun dört bir yanını betonarme felaketlerle donatan ve 20-25 yıl öncesinin ANAP zihniyetinden farklı olmayan bir biçimde sürekli şehirlerin dokularını değiştiren, tarihin bize bıraktığı mirasları yapı boyutunda reddeden ve sadece bu alanda ‘muhafazakârlığı’ rafa kaldırıp atılım üzerine atılım yapan zihniyet, elbette ki olimpiyatları da istemektedir.

Evet, görünürdeki istek sporun bu gurur ve güç gösterisi konumundaki organizasyonunu ülkeye kazandırmak ve tarihe bu yolla da geçmektir ama ben olimpiyat isteğinin bu kadar da masum, ve de sportif olduğu kanısında değilim. Bu şehr-i İstanbul, sürekli silueti ve eski manzara-i umumiyesi değişen bir oyuncak alanıdır ve de muazzam bir rant kapısıdır. Olimpiyatlar da bu rant kapısının yeni kollara ve yollara açılması ve tarihsel adres için ‘2025’ olarak gösterilen ‘Çılgın proje’ler yolunda önemli bir dönemeçtir.

“Olsun, ne var ki bunda?” demek de mümkün Arada kentsel çarpıklıklar düzelir, birileri yine zengin olur ama yapı kalitemiz artar, spor kültürümüz gelişir, iki kıtada düzenlenecek oyunlarla da tarihe geçeriz. Doğrusu ilk elde kulağa hoş geliyor ama ben özellikle ‘Twitter âlemi’nde birbirini yiyen ve nefret söylemiyle dolu taraftar kültürünün, sporla olan ilişkimizi neredeyse sonsuza dek bitirdiği kanısındayım. “Olimpiyat oyunları vesilesiyle yeni bir dünya kurulur ve orada yerimizi alırız” noktasını çoktan geçtik. Son ‘şike soruşturması’ dolayısıyla “Spora cemaat müdahalesi var mı yok mu”yu tartışıyoruz ama biz zaten çoktan cemaatlere ayrılmış, oyunun güzelliklerini unutup her alanda ‘Tek adam’lara biatı kabul etmiş durumdayız. Daha da ileri gideyim ve ‘bazı çevrelerce’ tefe koyulacağımı bilerek içimden geçeni söyleyeyim: Son dönemde yaşananlar belki işin seyrini değiştirdi ama benim için Tayyip Erdoğan, Aziz Yıldırım ve Fatih Terim, aynı kişilik özelliklerinin değişik vücutlarda tezahürüdür. ‘Tek adam’lıkları, bir çok konudaki hoşgörü eksiklikleri, kazanmaya odaklı yapıları, eleştiriye olan kapalılıkları, kurdukları yapıları dizayn etme biçimleri ve çabaları, benmerkezci baskın karakterleri sanki aynı ruhun, üç ayrı ifadesidir. Evet, Terim geçen sezon boyunca, Yıldırım da ‘Şike süreci’nde bazı dönüşümlerden geçmiş ve eski kimlikleriyle yer yer hesaplaşmıştır ama bu iki baskın karakterin de gerçek haletiruhiyeleri konusunda ben kesin bir fikre sahip değilim (“Sahip olsan ne olur, sen kimsin?” de diyebilirsiniz).

Suyu bulandırıp meseleyi dolaştırsam da özetle olimpiyat isteğimizin spordan çok inşaat sektörüne olan ‘ilgimiz’den kaynaklandığı görüşündeyim. AKP’nin sürekli ‘büyüklük’ vurgusuna dayalı imar hayalleri de bu tezimi güçlendiriyor.

Çin örneği maalesef olmamış
Başbakan olimpiyat düzenleme konusunda, “Çin bile yaptıysa biz de yaparız” demiş. ‘Olimpiyat ruhu’ kazanmaktan değil katılmaktan geçer. Dolayısıyla ‘Onlar bile yaptı’ demek rakibi aşağılamak ve ‘Olimpiyat ruhu’na ters düşmektir. Ki ayrıca bu tespit kusura bakmayın ama bu işi hiç bilmemektir. Beijing Olimpiyat Oyunları, açılışı, kapanışı ve organizasyonu itibariyle tarihin en iyisidir. Çin de sporcu kapasitesiyle ABD’yle mücadele edebilen yegâne ülkedir. Yani teoride ve pratikte Çin mükemmeldir, bizim rakibimiz de asla ve asla değildir.

// <![CDATA[

var tag=encodeURIComponent(“#nediyosun”);

function openHashtag(){

window.open(‘https://twitter.com/intent/tweet?text=’+tag+’&url=’+surl,’_blank’,’height=700,width=800,titlebar=no,status=no,toolbar=no,menubar=no,location=no,resizable=no,scrollbars=1′);

}

]]>

Etiketler

Bir yanıt yazın