Ömer Bey’siz ikinci yılımız

Bugün iki yıl oldu. Ekin Saçlıoğlu’nun deyişiyle bizden 40-50 yaş büyük arkadaşımız Ömer Uluç’u kaybedeli.

Ressamlığı, dostluğu, yaşantısıyla büyük bir adamın kaybı da gerçekten büyük oluyor. Bilgeliğini eğlenceli muhabbetinin içine gizleyip dostlarıyla paylaşan, yaşamayı ve resim yapmayı sonsuz bir enerjiyle sevip coşkuyla sürdüren bir sanatçı. Deniz cinleriyle, bilimum mahlukatla, DNA ve RNA’larla oyunlar oynayan, malzemesinin de figürün ve renklerin de sınırlarını zorlayıp her zaman yenilikçi ve taze olmayı başaran biri. Sıradan bir sanat izleyicisinin bile ilk bakışta ‘Bu Ömer Uluç’ diyebileceği kendine özgü bir görsel dünya kurmuş, o dalgalanan, eğilip bükülen fırçasıyla ülkeleri, denizleri, hayatları aşıp Türk resminin yarım asrında kendine önemli yer edinmiş bir imza.

Onunla dostluğumuzu anlatmak bana öyle geliyor ki, sonsuz anılar denizindeki yüzlerce başka insana, Fransa, ABD, Türkiye ve hatta Afrika arasında gidip gelen bir büyük hayata haksızlık etmek olur. Ama işte, iki yıl oldu ve biz ‘o ekip’ her buluştuğumuzda mutlaka uzun uzun ondan söz ediyoruz.

Birinci yıldönümünde eşi Vivet Kanetti, onun için hoş bir gece düzenlemişti. Kerli ferli dostlarının; önemli koleksiyoncuların, eleştirmenlerin, sanatçıların dinleyici sıralarında oturduğu ve sadece genç arkadaşlarının Ömer Bey’i anlattığı bir gece. Tam da ona yakışır hınzırlıkta. O gecenin ses kayıtları ve Ömer Uluç’a dair her şey bugünden itibaren yenilenen web sitesinde yayına giriyor. Yapıtları, röportajları, kendi ses kayıtları, fotoğraflar, şiirler… Yani Ömer Uluç’un bahsettiği, yakınlık kurduğu, onu anlatan her şey bu sitede toplanıyor. Zafer Malkoç ve Mahmut Özdil’in sabahlara kadar çalışıp bugüne yetiştirdiği siteyi mutlaka tıklayın. Ömer Bey’i anmak ya da tanışmak için: www.omeruluc.com

Sayın Günay, itiraz ettik de ne oldu…
Çarşamba günü Taraf’ta, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın Emek projesini onaylayan açıklamalarını okuduk. Söyleşide “Demirören İş Merkezi ve İnönü Stadı için tek başıma direniyorum.

Emek Sineması’nın aslına uygun restorasyonuna karşı çıkanlar niçin bunlarda yoklar” demiş. Bu sözlerle başta Radikal ekibi olmak üzere pek çoğumuza haksızlık etmiş…

Eğer Demirören AVM, iki metre daha alçaksa bunu Erkan Aktuğ ve Abdullah Kılıç’ın haberlerine borçluyuz. İnönü Stadı için de benimki dahil pek çok yazı ve haber yayımladık. Yayımladk da ne oldu? Demirören gibi İnönü Stadı da şöyle dükkânlarla filan süslenip gürbüzleşmek için gerekli izinleri koruma kurullarından aldı.

Bir de hatırlatmak isterim ki Demirören AVM ile Emek Sineması aynı şey değil. İlki onlarca yıldır kapalı, özel mülkiyet bir eski sinema binasının yerine yapıldı. Onun böyle bir azmana dönüşeceğini kimse bilemezdi, bakanlığın kurulları ve belediye hariç… Ancak inşaat yükseldiğinde itiraz edebildik. Emek ise hepimizin en sevdiği sinema olarak düne kadar açıktı. Üstelik de sahibi kamu; yani biziz. O nedenle sinemamıza sahip çıkıyoruz ve çıkmaya devam edeceğiz.

Hollanda’nın sanat kesintisi
İyi ilişkilerimizin 400. yılını törenlerle kutladığımız Hollanda’nın en sıcak meselelerinden biri sanat harcamalarından yapılan kesinti. Hükümetin ‘solcu hobileri’ diye küçümsediği sanat etkinliklerini yıllar içinde ‘peynir gibi ince ince dilimlediği’ni daha önce de yazmıştım. Bu yıl İstanbul’a gelecek pek çok sanat etkinliğine de Hollanda hükümetinden çok Hollandalı şirketler destek veriyor. Mesela Sabancı Müzesi’nin bugüne kadar yaptığı en maliyetli sergi olduğu söylenen, Şubatta açılacak ‘Rembrandt ve Çağdaşları’. Andante’nin yeni sayısında Armağan Ekici, Hollanda’da yapılan kesintilere değinmiş. Ben en çok yazıdaki küçük ilüstrasyonu sevdim. Bu yıl yapılması planlanan toplam kesintiyi tek bir savaş uçağının maliyetiyle karşılaştırıyor. Kanadının ucu kadar bir para… Umarız Hollanda’yı kurtarır.

// <![CDATA[

// ]]>

Etiketler

Bir yanıt yazın