Mimarlığın ekonomik durgunluktan etkilenen sektörlerden biri olduğu, yeterince dile getirildi. Peki ya dünyanın önde gelen mimarlık ofisleri önümüzdeki zorlu yılları atlatmak için nasıl planlar yapıyor?
Building Design’dan David Littlefield, büyük mimarlık şirketlerine stratejilerini sordu.
HOK Londra’nın kreatif direktörü Larry Malcic’in geçtiğimiz aylarda iki kez Orta Doğu’ya banka görüşmeleri yapmak için uçmuş olması, içinde bulunduğumuz döneme özgü bir durum olsa gerek. Çünkü, ofisin Birleşik Krallık’ta devam etmekte olan projeleri bu bankalar tarafından finanse ediliyor. Gereken mali desteği yerel kaynaklardan beklemenin zorluğundan yorulan yatırımcılar, bu arayışlarına uzaklarda devam etme kararı aldı. Building Design’in “BD World Architecture Top 100” listesinde dördüncü sırada yer alan HOK, küresel ekonomide giderek yayılan krizden etkilenmenin tipik belirtilerini göstermeye başlamış durumda: Üst düzey yöneticiler gergin, ihtiyatlı ve ürkekçe de olsa bu dönemi atlatacaklarına inanıyorlar.
Malcic, ekonominin durumunu “tehlikeli ve geçici” olarak tanımlıyor, fakat çalışma yönteminin her zaman tedbirliliği ve çeşitliliği elden bırakmamak olmasında teselli arıyor. Dünya genelinde birçok farklı sektöre yayılmış projeleriyle HOK, teorik olarak bu dönemi atlatacağa benziyor.
Birçok firma da, aynı iyimser tavrı temel yaklaşım olarak benimsemeyi tercih ediyor. Ancak yine de, ekonominin korkutucu bir durumda olduğunu ve 2009’un mücadele içinde geçeceğini tereddütsüz kabul ediyorlar.
Adrian Griffiths, Chapman Taylor (Yönetici)
Yöneticisi olduğu şirket, “World Architecture Top 100” listesinde 25. sırada yer alan Griffiths, “Daha 2008’in başında Birleşik Krallık’taki durgunluğu sezmiştim. Ama tüm dünya ekonomisinin bir uçurumdan aşağı yuvarlanacağı aklıma gelmemişti,” diyor. Ancak canlılık yine de tamamen kaybolmuş değil. Devlet destekli projelerde yer almak, projelerin coğrafi ve sektörel çeşitlilik gösteriyor olması, sağlam müşteri ilişkileri ve gelişmekte olan pazarlara ilgi göstermenin büyük firmaları gelecek 12 veya 18 ay boyunca ayakta tutacağı görüşü, tüm çevreler tarafından onaylanıyor.
Ancak, iş kayıpları elbette ki kaçınılmaz olacak. Perakende sektöründeki projeleriyle tanınan Chapman Taylor, Birleşik Krallık’taki personelinin %5’ini şimdiden işten çıkarmış durumda ve yöneticiler, ekonomik kriz şirketi bu konuda daha ileriye gitmek zorunda bırakacak olursa, duruma hazırlıklı. Yine de, şirketin global kimliğinin alınan yaraları yumuşatacağı düşünülüyor. Bundan önceki ekonomik durgunlukta, şirketin personelini 600 kişiden 80’e düşürdüğü düşünüldüğünde, Griffiths bir daha bu kadar ağır etkilenmeyeceklerine inanıyor.
Sadece Kuzey Amerika’da faaliyet gösteren SmithGroup, 100 firmalık listede 15. sırada yer aldı. Pazarlama ve halkla ilişkiler gibi çok da merkezde olmayan bazı projeleri durduran firmanın kurucusu ve CEO’su Roehling, “Tüm marjinal projelere eleştirel bir bakış açısıyla yaklaştık ve çoğunu eledik,” diyor ve metafor kullanarak ekliyor: “Ama bizi uzun vadede yaralayacak kadar derin kesmeyeceğiz. Yani kesik, kaslara kadar inmeyecek.”
Danimarkalı mimarlık şirketi Arkitema da, personelinin %10 – %15’ini işten çıkardı. 2008 yılı listesinde 69. sırada olan firma, yöneticilerin ekonomik krizin yarattığı belirsizlik yüzünden fikir yürütemeyecek duruma gelmesi nedeniyle, bu yıl ankete katılmadı bile.
Holger Dahl, “Danimarka’daki durum, Britanya’dakine çok benziyor,” diyor ve tüm Danimarkalı firmaların küçüldüğüne inandığını vurguluyor. Dahl ekliyor: “Yeni finans mekanizmalarından ve saldırgan kredi stratejilerinden yararlanan özel sektör yatırımcıları sayesinde bir inşaat patlaması yaşadık. Ama bu yatırımcılar, şimdi çuvallıyor. Bu durum sektörümüze gerçekten önemli bir darbe vurdu.”
Arkitema, şans eseri bu durgunluğu öngörebilen şirketlerden biri. Üç yıl önce kapsamlı bir kamu sektörü portfolyosu oluşturan şirketin, güncel işlerinin %20’si devlet tarafından finanse ediliyor. Bu da, Arkitema’nın 2009’a daha iyi bir giriş yapmasını sağlayacak gibi görünüyor.
Markanın Gücü
Küresel bir markaya sahip olmak, düz bir yolu seçmekle, başka bir yolu kaybetmek arasında fark yaratır. Mesela, önemli bir marka haline gelen Foster & Partners, ekonomik çöküşten korunmasını sağlayan kaliteli ve uyumlu bir yapıya sahip. Çalışmalarının %80’i, İngiltere dışında, çeşitli sektörlerdeki projelerden oluşan ve ekipler arasında, iş yoğunluğu fazla olmayanları, baskı altında olan takımlara yardıma gönderen firma, 2008’in sonunda, yakın gelecekte hiç işten çıkarma olmayacağını öngörmüştü. Kasım’da Barselona’da gerçekleşen Dünya Mimarlık Festivali’nde, Norman Foster, bu ekonomik durgunluğu başarıyla atlatacakları konusunda iddialıydı. Tam da “starchitect” ünvanına uygun olarak. Süper-müşteriler prestijli projeler için hep onlarla çalışmak isteyecekler – henüz doğrulanmayan bir duyuma göre, Foster ve Zaha Hadid’den Mekke’deki Mescid-i Haram’ı genişletmeleri istenmiş.
Dubai Artık Para Kaynağı Değil
Net olan şey şu ki; artık mimarlık şirketlerinin, özellikle de “süper-marka” olmayanların, işlerini canlandırmaları için çok daha fazla çalışmaları gerekecek. Alışık olmadıkları yerlerde çalışmayı da tercih edebilirler. Dubai artık eskiden olduğu gibi para kaynağı değil ve görünüşe göre firmalar artık emirliği, daha geniş bir alana yayılmak için bir araç olarak kullanıyorlar. Böylece Abu Dabi, Katar, Kuveyt, Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde iş imkanları bulabiliyorlar. Bir mimar Lübnan’da çalışma olanaklarından bahsetmişti, bununla birlikte Türkiye’deki eğitim sektörü de bir göz atmaya değer görünüyor. Kuzey Afrika da olanaklar sunmaya başladı: Özellikle de Libya, Mısır ve Tunus. New York merkezli FXFowle (72. sırada) ise Etiyopya’da çalışıyor.
İngiliz-Amerikan şirketi 3DReid (66. sırada) Grup Müdürü Mark Taylor, sektörde belli bir “iş turizmi” olduğunu itiraf ediyor. Dubai’de bulunan ve Hindistan’a bir gezi için hazırlanan Taylor, ” Hiç şüphem yok ki, şu anda burada iş arayan birçok mimar vardır, buna bu bölgede hiç iş tecrübesi olmayanlar da dahil” diyor.
Taylor ayrıca müşterilerin, mimarların sayısının fazlalığının (son bir ya da iki yıl öncesiyle kıyaslandığında) farkında olduklarına ve marka olamayan firmalarla olan iş birliklerini bozmaktan üzüntü duymayacaklarına dikkat çekiyor. “Başarısız olursanız yerinize geçecek bir sürü mimar var” diyen Taylor ekliyor: “Dışarısı kanlı ve ürkütücü bir yer. Bu ortamda rahat görünen kişi ya delidir ya da sizi kandırıyordur.”
Kamusal sektörde çalışmak kurtarıcı gibi görünüyor. Üstelik bu yıllarda eğitim ve sağlık sektöründe çalışan firmaların kendine güvenleri (ya da belki de rahatlıkları) ortada. SmithGroup, 1990’lardaki durgunluk sırasında hükümetle gerçekleştirdiği iş sözleşmeleri sayasinde ve özellikle de güvenlik tesislerinin tasarımı üzerine çalışarak büyüdü.
2008’in sonunda Kanadalı firma Stantec Architecture (23. sırada) gayet iyi bir konumdaydı. Hatta Başkan Yardımcısı Alan Hartley, BD’ye konuştuğu gün yeni bir iş görüşmesi gerçekleştirmişti. Kanada, iç borcunun düşük olması, bankaların istikrarını koruması ve ülkeye adeta savaş ganimeti sunan, yüksek fiyatlı ticari ürünlerden sağlanan nakit rezervi sayesinde, küresel ekonomik felaketi kenardan izleyebiliyor. Ticari ürünlerin fiyatları şimdi oldukça düşük, yine de maden, sondaj ve ormancılık sanayileri üzerinde düşünülmesi gereken sektörler olarak karşımıza çıkıyor. En azından Kanada’nın iyi zamanları gerçekten çok iyiydi.
“Duraklamanın er geç bize de ulaşacağını biliyoruz,” diyor Hartley ve ekliyor: “Sadece henüz bizi etkilemedi. Amerika’daki meslektaşlarımızla karşılaştırılacak olursak oldukça şanslıyız.”
Stantec’in işlerinin % 70’i Kanada’da, kalanı ise sınırın güneyinde. İş yükünün üçte ikisi ise kamusal sektörde. Sağlık ve yüksek eğitim projeleri Kuzey Amerika’dan gelen akımla (devlet tarafından desteklenen ya da özel bağışlardan gelen) yorgun tesisler, yaşlanmış toplum ve işsizliğe alternatif olarak talep edilen yüksek öğrenim nedeniyle devam edecek. Hartley, diğer Kanada firmalarının işten çıkarmaları değerlendirmeye başladıklarını duysa da, Stantec çalışanları çok daha güvende hissediyorlar.
Hartley eski moda iyi müşteri ilişkilerine de çok önem veriyor. Stantec’in iş anlaşmalarının neredeyse hepsi (muhtemelen %90’ı) sürekli yenileniyor ve Hartley dikkatle oluşturulmuş müşteri ilişkilerinin devam etmesini umuyor. “Pazarlama ve PR’ın rolünü azaltmak için değil tabii ki, ama bizim çalışmalarımız tekrarlanan anlaşmalar, güçlü ilişkiler ve müşterilerimiz arasındaki itibarımız sayesinde yürüyor. Buna tam anlamıyla ortaklık denemez, ama iyi bir iş birliği diyebiliriz.”
Gensler’de (1. sırada) de aynı durum söz konusu. Müşterileri arasında kurumlar olduğu kadar bireylerin de olması Gensler Avrupa & Orta Doğu Yöneticisi Chris Johnson’ı endişelendiriyor. Özellikle Orta Doğu’da insanlar güçlü bağlantılar kurmayı seviyorlar ve iş değiştirdiklerinde tedarikçilerini de beraberlerinde götürüyorlar.
Çin de aynı şeyi yapıyor: Geçenlerde hükümet, boru hatları, nükleer enerji tesisleri ve su saklama girişimleri gibi büyük ölçekli yapı proje atılımlarını teşvik edici 200 milyar Yuan’lık (19.7 milyar Sterlin) bir paket açıkladı.
Herkes tarafından ileriye sürülen temalardan bir diğeri ise, altyapı projelerinin bir süre iş sağlayacağı yönünde. Biyo-fen başta olmak üzere fen ve teknoloji merkezleri gibi binaları kapsayan eğitim yapıları, su dağıtım sistemleri, köprüler ve yollardan oluşan bu altyapı projelerine, Obama’nın büyük yatırımlar yapması bekleniyor. Ayrıca “yeşil yakalı işler” diye tabir edilen, çevre dostu projelerden kaynaklı yeni iş sahalarının oluşturulacağının sinyallerini veriyor. Sürdürülebilirlik konusunda yetkin firmalar, özellikle de LEED sisteminde platin veya altın kategorisinde yer alan yapılardan oluşan portfolyoları olanlar, bu uzmanlıkları üzerinde yoğunlaşmalılar.
Suudi Arabistan da altyapının yenilenmesi ve genişletilmesi konusunda kafa yorarken, Birleşik Krallık, Olimpiyatlar, Pan-London Crossrail projesi ile okul ve hastane yenileme programları yoluyla büyük firmalara, büyük ücret kazanma umudu veriyor. Tabii mimarlar nadiren büyük altyapı projelerini yürütecekler, fakat master planlar, çevresel etki analizleri ve ikincil binalar her zaman tasarım firmalarına düşecek.
“Tipik olarak mimar, mühendislik firmasının bir alt danışmanı olcak. Fakat biz bunu yapmak konusunda son derece rahatız.”
Havaalanları da iyimserlik sağlamaya devam ediyor ve bu konuda deneyimli firmalar, yeni işleri yakalamak için çaba gösteriyorlar. Son zamanlarda biraz yavaşlayan ancak hala vaat dolu olan Hindistan, bu sektörde büyük ihtmalle en fazla olanağı sağlıyor. 3D Reid, dünyadaki havaalanı otoriteleri ile diyalog içinde ve onlardan Hindistan’da en az bir proje için fikir sunma teklifi almış.
Şu anki durumun en endişe verici özelliklerinden biri, olayların bu kadar hızlı bir şekilde inişe geçmiş olması. Görünüşe göre çok az sayıda proje tamamen iptal ediliyor ancak birçoğu ya yavaşlatılıyor ya da geçici olarak rafa kaldırılıyor. Ellerinde az iş kalan firmalar bu durumda, çalışanlarını ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Şubeleri olan firmalar, bölgeler arasında işi dağıtıyorlar ve bu küresel ağ oluşumu giderek kuvvetleniyor: Dolu sipariş defterleri olan stüdyolar, daha serbest olanlar tarafından destekleniyor. Bu sayde pahalı işten çıkarmaların savuşturulması ve şirketin bilgi birikiminin korunması sağlanmış oluyor.
Peter Morrison da New York, Princeton, ve Cambridge’deki ofisler tarafından yürütülen bir sağlık ve eğitim yapısını örnek gösteriyor ve ekliyor: “Bütün tasarım stüdyolarımız dünyanın herhangi bir yerinde çalışabilirler ve biz bunu avantaj olarak kullanmak istiyoruz.”
Pek çok başka firma aynı şeyi söylüyor. Chapman Taylor örneğin, İtalya, Birleşik Krallık ve Fransa’dan çalışanların yeteneklerini birleştirmeye çalışıyor.
Düşüşün iyi tarafı da bu: Yükselme dönemi tekrar geldiğinde firmalar daha esnek, daha formda ve daha odaklanmış olacaklar, başka şansları da yok zaten. Veti tabanlarında da ufak bir değişiklik olması söz konusu. Geliştiriciler, gelecek planları yapmayı bırakmayacaklar ama kesinlikle daha az inşaat yapacaklar. Bu nedenle mimarlar eskisine oranla çok daha fazla konsept ve planlama çalışması yapacak.
Geier of FXFowle bu bir çeşit dinlenmeyi de sabırsızlıkla bekliyor ve “Daha düşünceli ve düzgün çalışmanıza izin vermesi bakımından bu yavaşlama iyi bir şey” diyor.
Ve her zaman ümit vardır. SmithGroup’tan Roehling bunların hepsini daha önce yaşamış: “Takıma şunu söylüyorum: Gerilemeye pabuç bırakmak için hiç bir sebep yok. Karanlık bulutlar var ancak ben Detroit’te yaşıyorum ve her 7 ya da 8 senede bir bir gerileme görüyorum.” O, bu hikayeyi anlatmak için yaşamış.