İki yıl aradan sonra Ordrupgaard sergi ve kamuya açık mekanlarını ikiye çıkarmış bir biçimde kapılarını yeniden açtı.
1953 yılından bu yana kamusal bir müze olan Ordrupgaard, 1918 yılında bir konut olarak yapıldı ve zengin sigortacı Wilhelm Hansen, burayı aynı zamanda Fransız Empresyonistleri ve Danimarkalı ressamların eserlerinden oluşan koleksiyonunu sergileme mekanı olarak da kullandı.
Zaha Hadid Ordrupgaard için yaptığı tasarımını yeni galerilerle oran ve büyüklük açısından aynı olan orijinal bina ve çevre ile kurulacak olan ilişki konusundaki kişisel yorumlarına dayandırmış.
Ordrupgaard’ın yöneticisi Anne-Birgitte Fonsmark Zaha Hadid’in tasarımı için orijinal binadan oldukça farklı olduğunu ancak Hadid’in çevrenin ruhunu yakaladığını ve günümüze yansıttığını belirtiyor ve ekliyor; “Ordrupgaard, yeni eklentiye rağmen ana karakterini hala koruyor.”
Zaha Hadid ise ışık geçirmezliğin siyah beton kaplama ile sağlandığı, zemin ve istinat çalışmalarının binayı plan çevresinde odak noktası haline getirdiği projesi için şu sözleri söylüyor; “Ordrupgaard’ın oluşumu müzenin unsurları ile bahçe arasındaki yeni biçimsel ilişkiyi keşfetmek için bir fırsat sundu.”
Ordrupgaard’da yeni girişe fiziksel olarak yeni binayla eski, uzun Fransız galerili binayı ayıran avludan ulaşılıyor. Fuaye ziyaretçilere galerileri işaret eden avlu boyunca uzanıyor. Işıklandırma açıklıkları ziyaretçilere yönlendirme aygıtları olarak da hizmet veriyor. Doğal ışıksa çatıdan geçerken filtre edilip yönlendiriliyor.
Uzun ve eğimli rampa ise kalıcı ve geçici galeri mekanlarını ayırırken aynı zamanda ziyaretçileri çok amaçlı salona ve bahçeye bakan kafeye yönlendiriyor.
Geçtiğimiz Ağustos ayında açılan, 1150 m²’lik alana sahip olan binanın terasları yeni ile halihazırdaki bahçe teraslara bağlantıyı sağlayacak şekilde tasarlanmış ve tekrar ziyaretçilere binalar arasındaki görsel bağlantı sağlanmış.