Ortaköy’deki Sultan Yalıları, Felâketlerin Mekânı

Murat Bardakçı yazdı.

“Ortaköy Sahilsarayları” denen sultan yalılarından bugüne gelebilenlerinden ikisinin, Naime ve Hatice Sultan yalılarının restorasyonu 2014’te tamamlanacak ve 31 yıllığına kiralanan binalar butik otel olarak hizmet verecek. İşte, 20. yüzyılın ilk senelerinde sâkinlerine mutluluk değil, sadece felâket getiren bu yalıların ve sahiplerinin hikâyesi…

Dünkü gazetelerde yazıyordu: Ortaköy’de senelerce ilkokul ve yüzme klübü olarak kullanılan Fehime ve Hatice Sultan yalılarının butik otel olmaları kesinleşmiş, İl Özel İdaresi’nin aylık 450 bin lira bedelle ve 31 yıllığına Türk Hava Yolları ile TURKISH DO&CO’ya kiraladığı yalılar restorasyonlarının 2014’te tamamlanmasından sonra müşterilere hizmet vermeye başlayacaklarmış…

Tarihî binaların okul olarak kullanılmaları sayesinde öğrencilerin böyle güzel mekânlarda yetişmelerinin ve ince zevkler ile daha çocukluk senelerinden itibaren tanışmalarının güzel bir başlangıç olduğu tabii ki tartışılmaz…

Ama, meselenin başka bir tarafı daha var: Okul yapılan tarihî binaları muhafaza etmekten âciziz! Bundan seneler önce Kandilli Kız Lisesi’ni yaktık, “Gaziosmanpaşa İlkokulu” haline getirilen Naile Sultan Yalısı’nı 2002’de alevlere teslim ettik ve Fer’iye Sarayları’na ait binalardan olan Galatasaray Üniversitesi’nin kulladığı Ortaköy’deki büyük yalıyı da nihayet birkaç ay önce küle çevirdik…

Dolayısı ile değil ilkokullarımızın, koskoca üniversitelerimizin bile muhafazadan âciz kaldıkları böyle tarihî binaların okul yerine başka maksatlarla kullanılmaları; otel, sosyal tesis vesaire haline getirilmeleri ilk bakışta pek hoş görünmese bile, binanın yaşayabilmesi için doğru bir karardır!

Yakında butik otel yapılacak olan Ortaköy’deki Sultan yalılarının bir başka özellikleri daha vardı: Osmanlı tarihinin en büyük aşk skandallarının mekânı olmuşlar, buralarda yaşayan padişah kızlarının hayatları da hep felâketle noktalanmıştı…

İşte bu üç yalının ve yalılarda yaşayan sultanların facialarla dolu hayatlarının özeti:

Bundan seneler önce de yaptığım bir düzeltmeyi tekrar edeyim: Hatice Sultan Yalısı’nın yanında bulunan ve senelerce ilkokul olarak kullanılan yalı Fehime Sultan’a değil, Sultan Abdülhamid’in kızlarından Naime Sultan’a aitti. Fehime Sultan’ın bugün vârolmayan yalısı bu iki yalıdan sonra geliyor ve şimdi Boğaz Köprüsü’nün ayaklarının bulunduğu yerde yükseliyordu.

Yanyana inşa edilmiş olan bu üç yalıya “Ortaköy Sahilsarayları” denirdi…

Ortaköy sahilinden Arnavutköy istikametindeki ilk yalının sâkini Fehime Sultan, Beşinci Murad’ın kızı idi. Yalısı birkaç sene öncesine kadar Yüzme İhtisas Klübü olarak kullanılan Hatice Sultan da aynı padişahın, yani Beşinci Murad’ın; onun yanıbaşında olan ve 2002’deki yangına kadar Gaziosmanpaşa İlkokulu’nun bulunduğu yalının sahibi Naime Sultan da İkinci Abdülhamid’in kızları idiler…

Beşinci Murad, 1876’da tahtından indirilip hanımları ve çocuklarıyla beraber Ortaköy’deki Çırağan Sarayı’na hapsedilmiş, yerini kardeşi İkinci Abdülhamid almıştı.

Devrik hükümdar, ailesiyle Çırağan’da çile doldururken kızlarının evlilik çağı gelip geçti ve Beşinci Murad’ın büyük kızı Hatice Sultan, amcası Abdülhamid’e “Yaşadığı zindandan kurtulabilmek için koca olarak bir haremağasına bile rıza göstereceği” haberini gönderdi.

O sırada 31 yaşına gelmiş olan Hatice Sultan’ın ricası kabul edildi ama padişah kızlarının İstanbul’un seçkin ailelerine mensup delikanlılarla evlendirilmeleri teamülüne riayet edilmedi ve devrik hükümdarın kızına sarayda çalışan, sıradan bir aileden gelen ve hiç de yakışıklı olmayan Ali Vâsıf Efendi adında bir koca bulundu… Evlendiler ve Abdülhamid tarafından kendilerine tahsis edilen Ortaköy’deki yalıya yerleştiler.

Abdülhamid’in kızlarından ikisi, Naime ve Zekiye Sultanlar, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın iki oğluyla evlenmişti ve bu evlilikleri gören Hatice Sultan, Ali Vâsıf Efendi gibi sıradan bir kişinin kendisine koca olarak seçilmesini hazmedemedi. “Amcam kendi kızlarını Paşa’nın oğullarına verirken bana neden bu adamı lâyık gördü?” diye düşünüyor, babasının tahttan indirilmesinde de Abdülhamid’in parmağı olduğuna inanıyordu.

Sultan hem kendisinin, hem de babasının intikamı olacağına inandığı bir plân hazırladı: Abdülhamid’in Gazi Osman Paşa’nın oğullarından Kemaleddin Paşa ile evli olan kızı Naime Sultan hemen bitişiğindeki yalıda yaşıyor ve sultanın kocası Kemaleddin Paşa’nın arada bir başka hanımlarla da ilgilendiği işitiliyordu.

Hatice Sultan, Kemaleddin Paşa’nın bu zaafını kullanıp Paşa’yı kendisine âşık edecek ve aralarında gizliden gizliye bir mektuplaşma başlayacaktı…

Komşu yalılar arasındaki yazışmalar aylarca devam etti, mektuplar günün birinde her nasılsa Abdülhamid’in eline geçti ve bütün İstanbul, bir anda Ortaköy’deki skandalı konuşmaya başladı. Hükümdarın mektupları görmesini bizzat Hatice Sultan’ın sağladığı ve böylelikle hem kendisinin, hem de babasının intikamını aldığına inandığı söyleniyordu.

Abdülhamid bir padişah ve bir baba olarak ihanete uğramıştı ve gazabı şiddetli oldu: Kızı Naime Sultan’ı Kemaleddin Paşa’dan hemen boşattı, sabık damadının bütün ünvanlarını aldıktan sonra Bursa’ya sürgün etti, kızını bir başka paşazâdeye nikâhladı ve yeğeni Hatice Sultan’ın da yalıdan dışarıya adım atmasını yasakladı. Rezalete tahammül edemeyen Ali Vâsıf Bey de karısı Hatice Sultan’ı boşayıp kayıplara karıştı.

Aradan beş sene geçti, Abdülhamid tahtından indirildi, Bursa’da sürgünde olan Kemaleddin Paşa İstanbul’a döndü, eski aşkı Hatice Sultan’a evlenme teklif etti ama reddedildi. Amcası Abdülhamid’in devrilmesiyle yalıdaki hapis hayatı nihayete eren Hatice Sultan, Rauf Hayreddin Bey adında bir diplomatla evlendi ve bir oğluyla bir kızı oldu.

Ortaköy’deki üçüncü yalının sâkini Fehime Sultan da o sırada ilk kocasını boşayıp yeni bir evlilik yapmıştı ve hadiselere karışmamaya itina gösteriyordu.

Derken, 1924’e gelindi ve o senenin 3 Mart’ında Osmanlı Hanedanı’nın bütün mensupları Türkiye sınırları dışına çıkartıldılar.

Sürgün, Ortaköy yalılarının sâkinlerine ardarda felâketler getirecekti…

Hatice Sultan’ın yeni kocası Rauf Bey gurbette yaşamak istemedi ve karısını boşayıp Türkiye’de kaldı, Hatice Sultan sürgüne kızı Selma ve oğlu Hayri ile beraber gitti. Lübnan’a yerleşti, kızını bir Hint racasıyla, Kotwara Prensi Seyyid Sacid Hüseyin’le evlendirip Hindistan’a gönderdi ama oğlu Lübnan’da intihar etti ve Beşinci Murad’ın kızı Hatice Sultan, 1938’in 13 Mart’ında Beyrut’ta tek başına, yokluk içerisinde can verdi.

Aldatılan Naime Sultan bir ara Fransa’da yaşadı, geçim sıkıntısı çekmeye başlayınca ikinci kocasının memleketi olan Arnavutluk’a yerleşti ve Tiran’da 1944’teki komünist darbe sırasında ortadan kayboldu.

Ortaköy’deki üçüncü yalının sahibi olan Fehime Sultan da sürgün kararından sonra Fransa’ya gidip Akdeniz sahilindeki Nice şehrine yerleşti, kocasının açtığı bir bakkal dükkânından kazandığı parayla yaşamaya çalıştı ve 1929’da o da aynı sıkıntılar içerisinde can verdi.

Eski İstanbullular arasında “uğursuz” diye bilinen ve yakında butik otel yapılacak olan Ortaköy’deki yalılar ile sâkinlerinin âkıbetleri, işte böyle…

Hatice Sultan’ın açlık ve parasızlık mektubu

Beşinci Murad’ın bir zamanlar Ortaköy sahilsarayında yaşayan kızı Hatice Sultan, Beyrut’taki sürgün günlerinde çok büyük maddî sıkıntılar çekmiş ve hayata 1938’de “aç” denebilecek bir şekilde veda etmişti.

Hatice Sultan, Avrupa’daki bazı finans çevreleriyle aile adına görüşmeler yapan yeğeni Şehzade Osman Fuad Efendi’ye, 1 Temmuz 1934’te, içerisinde bulunduğu şartların yarattığı can sıkıntısının neticesinde bozuk bir imlâ ile yazıp “Hadice Sultan binti Murad Han” yani “Sultan Murad’ın kızı Hadice Sultan” mührünü bastığı mektubunda şöyle diyordu:

“Yeğenim Osman Fuad Efendi,

Birçok seyahatler ettikten sonra Nice’e avdet ettiğinizi, Hayri’ye (Sultan’ın oğlu) yazdığınız mektuptan haberdar oldum. Ve işlerimizi serian (hızla) takip etmekde olduğunuzu yazıyorsunuz. Evet, buna kalben eminim. Allah sana çok ömür versin. Ben evvel Allah’a, sonra sana güveniyorum. Geçen ay bize her zamanki para gönderemediniz acaba neden. Bir ay evvel Halife hazretlerinden aldığımız bir tamimde yakında para göndereceğinizi iş’ar olunmuş (bildirilmiş) idi. Biz burada her gün para bekliyoruz. Yeni grupla ne yapabildiniz? Acaba eskisi gibi bize maaş yaptırabileceğiniz mi? Göreyim sana halanı parasız bırakma. Benim hâlimi gözünüzle gördünüz. Para bana herkesden çok lâzım olduğunu sen de takdir edersin. Bu mektubumu alır almaz işlerimiz hakkında malumat vermenizi rica ederek gözlerinden öperim.

Halanız

Hadice binti Murad”

Etiketler

Bir yanıt yazın