Sabancı Müzesi bu günlerde önemli bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Oryantalizm’in 1001 Yüzü adlı sergi, Napolyon’un Mısır Seferi’nden bu yana batılı dürbünüyle görünen doğu dünyasının abartılı çizgilerine yoğunlaşmış.
Etkinlik boyunca batılı gözüyle doğunun bilim ve sanata yansımalarını görmek mümkün.
“Râvaiyan-ı ahbâr ve nâkilân-ı âsar ve muhaddisân-ı ruzigâr şöyle rivayet ederler ki” (Haberleri duyuranlar, eserleri nakledenler ve zamanın olaylarını anlatanlar bildirirler ki) diye başlar eski Doğu masalları. O masalların başlıca nesneleri kubbeli sırça sultan sarayı, sarayın altın köşkleri, aşılmaz duvarları, üst üste yedi kez kilitli kapıları, fil dişinden pencereleri, kat kat atlas döşeli odaları, bahçesinde zıplayan ceylanları, hareminde raks eden cariyeleri, inci süslü elbiseleri…
Kısacası debdebe ve şaşaa ile bezeli bu masalsı şark hayatı, İstanbul’da Emirgan sırtlarında yeniden canlanıyor. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi bir sergiyle sanat, tarih meraklılarını cezp etmeye devam ediyor. Mayıs ayında açılan oryantalizmin 1001 Yüzü adlı sergi, isminden de anlaşılacağı üzere oryantalizmin arkeolojiden mimariye, edebiyattan resme kadar birçok farklı kulvarda yansımalarını konu ediniyor. Serginin şarkiyat eserlerinden oluşan klasik bir koleksiyondan farkı, Batılı penceresinden tasvir edilen şark diyarını gözler önüne sermek. Zira, ince dokunuş ve dikkat çekişlerle ortaya çıkan ayrıntılarda, Batılıların kendi oluşturdukları doğu ve İslam tahayyülü ortaya çıkıyor. Ayrıca, oryantalizm fikrinin yine doğuya nasıl sirayet ettiği aşikar kılınıyor.
Ünlü teorisyen Edward Said’in 1978’de yayınladığı ‘Orientalism’ kitabının başlattığı tartışmalar girizgahında ele alınan sergi, Batılının şekillendirdiği bu fikri kronolojik olarak ve farklı boyutlarıyla inceleme fırsatı tanıyor. Her biri alanında söz sahibi uzman, akademisyen ve küratör komiteleri tarafından tertiplenen Oryantalizm’in 1001 Yüzü sergisi, 11 Ağustos’a kadar kapılarını açık tutacak. Sergiye birçok koleksiyoner ve müze katkıda bulunurken, objelerin panoramasını sunan katalog da hummalı bir çalışmanın ürünü olarak dikkat çekiyor.
Sergide, oryantalizm fikrinin tetikleyicisi bağlamında Fransız hükümdar Napolyon Bonapart’ın 1798’de düzenlediği ve yanına kalabalık bir akademik heyeti de aldığı doğu seferi ele alınmış. Bonapart bu seferi sadece toprak kazanma idealiyle çerçevelendirmeyip kültür ve bilgi alanında da mutlak bir tahakkümü öngörüyordu. Bu yüzden seferine çıkarken kimyager, biyolog, arkeolog, botanikçi ve tarihçilerden oluşan bir bilim taburu da ona eşlik ediyordu. Napolyon, Mısır’ı zaptetmesinin ardından kurduğu enstitüyle işe başlayan bu ilim heyeti, şarkı tüm yönleriyle ele alıp gözlemlerini 23 ciltlik Description de l’Egypte (1809-1828) adlı ansiklopedide neşretti. Husul eden büyük yapıt sonrası şarkiyatçılığın yeni bir disiplin olarak temelleri atılmış olacaktı.
Oryantalizmin bu fitilini ateşleyen çalışma 19. yüzyıla gelindiğinde Batı ilim ve sanat dünyasında olağanüstü bir infiale yol açıyordu. Özellikle İngiliz ve Fransız ekollerinden gelen onlarca tarihçi, arkeolog, gezgin, edebiyatçı, müzisyen, ressam ve mimar bölge üzerine araştırma ve çalışmalar yapıyor, eserlerini muhtelif ülkelerde yayınlama fırsatı buluyordu. Fakat tüm bu süreçte izlenen ve araştırılan Doğu, Batılı ülke insanına oryantalist penceresinden sunuluyor, bu da Doğu insanını olduğundan abartılı, ifrat ile tefrit sınırlarında resmedilen masalsı bir dünya anlamına geliyordu. Royal Asiatic Society, American Oriental Society, Société Asiatique gibi kuruluşlar aracılığında Doğu nesnel hale getirilerek, bilimsel bir alan olarak ele alınmasına sağlam bir temel oluşturuyordu. Sergide Alman tarihçi Joseph Von Hammer’in Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (10 Cilt), 1001 Antoine Galland (1704) tarafından Fransızcaya çevrilen 1001 Gece Masalları’nın eski nüshaları, İtalyan yazar ve şair Edmondo de Amicis’in kaleme aldığı İstanbul kitabı başta olmak üzere, ünlü ressamların tasvir ettiği şark manzaraları, arkeoloji çalışmalarında gün yüzüne çıkan tarihi buluntular, Doğu yaşam tarzını yansıtan süsleme eşyaları, Doğu motifleriyle süslü elbiseler ve özellikle eski İstanbul yaşamının yer aldığı onlarca siyah beyaz fotoğraf da yer alıyor.
Sergide önemli bir olgu olarak duran Edward Said’in ‘Orientalism’ kitabı ve kitapla beraber tartışmalar önemli bir rol üstleniyor. Zira Lübnan asıllı Hıristiyan bir ailede büyüyen Edward Said, 1978 yılında yazdığı kültleşen kitabı şarkiyatçılığa büyük eleştiriler getirerek bu disiplinin derin emellerine işaret etmişti. Oryantalist sanatçı ve bilim adamlarının Doğu için alttan alta aşıladıkları miskin, nemelazımcı, melankolik, bâtılcı toplum teşhisi, buraya yapılacak taarruzun bir şekilde meşru olduğu tesbiti üzerinde duruluyor. Üstü kapalı da olsa bu toplumların terbiye edilmesi ve medenileştirilmesi gerektiği batı dünyasına empoze ediliyor. Bu hayal karıştırılarak pembeleştirilen dünya, Batıda öylesine talep görüyor ki, birçok Avrupalı aile ülkelerini bırakıp başta Osmanlı kıyı kentlerine yerleşmeye başlıyor. Levanten (lövanten) olarak adlandırılan aileler, Doğulu yaşam kültürü içinde kendilerini adapte edip buralarda ticaretle uğraşarak yabancı kültürün bulundukları muhite hakim olmasına zemin oluşturdular.
Allah’ın Dediği Olur. Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla. Evren’in sahibi Allah’a şükürler olsun. Dualar ve barış, en yüce Efendimiz, Nebiler Sultanı Muhammed’in (sas) üzerine olsun. Ve dahi kıyamet gününe değin her zaman dua ve barış onun ümmeti üzerine olsun. Ve sonra, eskilerin yaşamöyküleri, zamanımızda yaşayanlara örnek olsun, böylece bir kimse kendinden başkasının başına gelenleri öğrenerek geçmişteki insanların serüvenlerini ve söylediklerini dikkatle göz önünde tutup onurlandırarak, kendini ıslah etsin. Ve dahi geçmiş öykülerini, sonrakilere ders oluştursun diye saklayanlara da hamdolsun.