Oscar Töreni için geri sayarken sizin için En İyi Film adaylarını izleyip bu filmlere mekan olan yerleri incelemeye devam ediyoruz...
85. Akademi Ödülleri için aday olan filmler:
Bu filmler arasından özellikle Zero Dark Thirty ile Argo’yu ard arda yazmak istedim. Bunun amacı ise iki film arasındaki 7 benzerlik ve dağ kadar fark…
Ben Affleck‘i konu edinen South Park bölümünü izledikten hemen sonra aktör hakkındaki düşüncelerim epey olumsuzlaşmıştı. Bir aktör olarak bir türlü gösteremediği performansları hep yüzümü güldürmüştü. Ayrıca tıpkı İbrahim Kutluay gibi bir Jennifer’dan diğer Jennifer’a koşması da cabasıydı.
Bu yüzden Argo’yu izlemeden önce epey önyargılı olduğumu itiraf etmek istiyorum. Kötü bir film beklerken karşıma dönem filmi olması açısından Milk’i aratmayacak derecede iyi bir şey çıktı.
Zero Dark Thirty’den hemen sonra izlememin asıl nedeni ise aralarında kıyaslamaları taze taze yapabilmekti. Sandım ki bu da bir Amerikan palavrası olacak ve tam 120 dakikamı boşuna harcayacağım. Affleck en sonunda beni yanıltmayı başardı. Film gözümün önünde su gibi akıp gitti, son yarım saati kalbim yerinden çıkacakmış gibi attı (hem de sonunu bile bile). Argo’nun başarısı nicelerince gerçek bir öyküye 2 ölçek kurgu katılmasından dolayı geliyor. Benim gözümdeki başarısı ise konunun iyi seçilmesi, filmin geçtiği dönem ve İstanbul’da çekilmiş oluşu.
Film En İyi Film, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Uyarlanmış Senaryo, En İyi Film Kurgusu, En İyi Ses Kurgusu, En İyi Ses Miksajı ve En İyi Film Müziği kategorilerinde tam 7 dalda Oscar adayı.
Film ayrıca 2012 yılında AFI Awards, British Academy Film Awards, Critics Choice Awards, Los Angeles Film Critics Association, National Board of Review Awards, Spotlight Award, Nevada Film Critics Society, New York Film Critics Online, Phoenix Film Critics Society, Roger Ebert, Directors Guild of America, Producers Guild of America, Satellite Awards, St. Louis Film Critics, Writers Guild of America, SAG ve Altın Küre’den ödülleri topladı.
Filmde ZD30 ile aynı olan şeylerin başında Kyle Chandler, aynı CIA binasının kullanılması, müziklerinin Alexandre Desplat tarafından yapılması ve kahraman Amerikalılar var. Filmler arasındaki dağ gibi fark ise Argo’nun bu Oscar döneminin iyi sayılabilecek filmleri arasında olması.
Yapımcıları arasında George Clooney’in de bulunduğu filmin beni baştan çıkaran diğer bir yanı ise Star Wars, Star Trek, Planet of the Apes gibi filmlerin söz konusu olması.
Hakkında hiçbir şey bilmediğim bu film başlarken İran’da geçeceği için çok heyecanlandım. İran Sineması’na duyduğum saygı ve sevgi ancak Japon kültürüne olan ilgimle karşılaştırılabilir… Ancak o da ne? Filmdeki karakterler ne kadar Türk’e benziyor? Aman Tanrım, iki kültür sokaklarına kadar birbirine benzeyebilir mi diye hayrete düşerken aqnladım ki film İstanbul’da çekilmiş!
Bu arada İranlılar Affleck’e aynı olayı anlatan bir film ile cevap vereceklerini açıkladılar!
Set tasarımcısı Jan Pascale’in ismi daha önce Horrible Bosses, Good Night, and Good Luck, Anchorman: The Legend of Ron Burgundy, Training Day ve Arizona Dream gibi filmlerde geçiyor. İstanbul’dan bir Tahran yaratma konusunda iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim…
Film hakkında araştırma yaparken bir blogda şunu öğrendim:
“Filmin en önemli sahnesi olan Amerikan Konsolosluğunun basılması bölümü Zuhurratbaba lunaparkında çekilmiş.”
Medical Jesus‘ta ise film için şunlar yazılmış:
“Benden de tam not alan montajla yetkili isim William Goldenberg. Bu sene bir diğer Amerikan kahramanlık temalı filmi olan Zero Dark Thirty’nin de editörlüğünü yapan Goldenberg’in iki filmle de Oscar’a aday olacağı ve oylar bölünmez ise biriyle altın heykeli kucaklayacağını kesin olarak söyleyebiliriz. Hazır teknik detaylara girmişken dış mekan çekimlerinin ağırlıklı olduğu Argo’da bir aksiyon filmine yakışır görüntü yönetmenliğiyle karşı karşıya olduğumuzu da belirtmek isterim. Tahran çekimleri İstanbul’da yapılan filmde Kapalı Çarşı başta olmak üzere şehrin 80’ler İran’ına dönüştürülmesi de Jan Pascale’nin kariyerindeki en önemli başarısı diyebiliriz.”
Ekşisözlük‘te Argo başlığı altında (ilk beşi sözcükle ilgili olsa da) toplam 28 sayfa var. Burada filmin mekanları ile ilgili birkaç yorum yapılmış:
hadi bunları da yedik tahran diye de. trafik ışıklarından sonra kavşakta duran yön tabelalarındaki istanbul büyükşehir belediyesi logolarını kapasaydınız bari.. artık onlar sanat yönetmenleri mi olur, yapım asistanları mı yoksa film içinde film oyunundaki yer seçiciler gibi adamlar mı bilemem!
ayrıca sirkeci, cağaloğlu arasındaki, sirkeci postanesi üstündeki aşir efendi caddesi de filmde kullanılan mekanlardan biri.”
— spoiler —
* 1980 istanbul başlığıyla verilen ilk görüntüdeki büyük cami, eminönü sahilindeki yeni camii. tabii iskeleye yaklaşan 2008 yılında hizmete girmiş yeni harem-sirkeci feribotuna ufak bir el sallayabilirsiniz.
* hemen ardından ben affleck’i sultanahmet camii’nin avlusuna girerken görüyoruz. ama bir sonraki sahnede ne görelim? ben abimiz hop ayasofya’nın ikinci katına yerleşmiş, bir ingiliz ajanıyla buluşuyor. ayasofya’nın diğer osmanlı camileri gibi bir avlusu bulunmadığı için böyle bir seçim yapıldığını düşünebiliriz. ama olan olmuş, sultanahmet gösterilip ayasofya vurulmuş. (buraya bir dipnot düşelim: from russia with love’da james bond da istanbul’a gelip ayasofya’nın içinde ufak bir ajan mizanseni çeviriyordu. bir gönderme var mıdır, rastlantı mıdır bilemiyorum.
* ben abinin istanbul’daki iran konsolosluğu diye girdiği bina, karaköy sahilindeki ziraat bankası binası. galata köprüsü’nü geçtikten sonra hemen sağdaki ilk bina, istanbul’da yaşıyorsanız önünden 982374982 kere geçmişsinizdir. (bu arada iran başkonslolosluğu’nun cağaloğlu’nda fosatti kardeşler tarafından yapılmış oldukça güzel ve tarihi bir binası var. film için bırak iran’a gitmeyi, konsolosluğun kapısına gitmek bile yememiş bizim conilerin. bıyık altından güldüm umarsızca.
* sonra abimiz iran’a uçuyor, trafikte dolaştığı sahnede neresi olduğunu kestiremedim ama trafik tabelalarında ibb logosunu görmek mümkün.
* sözde tahran’da biraz dolaştıktan sonra, iran kültür bakanlığı olarak dekore edilmiş bina, sirkeci’de yeni camii’nin arka çaprazında kalan türkiye iş bankası müzesi.
* ardından iran’daki kanada konsolosluğu olarak gösterilen bina ise yine sirkeci’de büyük postane’nin tam arkasından yukarı doğru çıkan sokaktaki şeker han. normalde sanayi ve ticaret il müdürlüğü olarak kullanılıyor. bir iş için gitmiştim oradan biliyorum.
* kanada konsolosunun evinin yerini çıkaramadım, ancak önündeki sokağın tipinden büyükada olarak tahmin ediyorum. emin değilim.
* amerikan tayfası retro vw transporter’la “tahran” kapalıçarşısına doğru giderlerken içinde sıkıştıkları protestonun vuku bulduğu yer ise karaköy’de maliye caddesi ile necatibey caddesi’nin kesiştiği kavşak. kabataş’a doğru gidiyoruz bakalım, hadi hayırlısı.
* kabataş’a giden yoldan kapalıçarşı’nın nuruosmaniye tarafına çıktık. trafikten kurtulmak için böyle kestirmeleri bilmekte fayda var tabii. neyse, tahran’daki kapalıçarşının istanbul’daki kadar olmasa da oldukça büyük olduğunu duymuştum, sonuçta iran’a gitmeyi yemeyen bir film ekibinin istanbul kapalıçarşısını seçmesinde bir falso göremeyiz. tabii içeride tavanları çekmedikleri iyi olmuş, çünkü tahran’dakini bilmiyorum ama bizim kapalıçarşı’nın tavanları bir kez gördüğünüz takdirde kolaylıkla tanıyabileceğiniz türden.
* yanan araba görülen cadde tahminim karaköy’den tophane’ye giden kemankeş caddesi, ancak kesin bir şey söylemek zor. -edit: bunu teyit ettik, o caddedeki bilgi üniversitesi yurdunda kalan ikinci afo donemi nickli yazarın çekimi bizzat gören arkadaşları olmuş.
* kimseyi arkada bırakmayan ben reyiz otel odasında viski eşliğinde vicdan muhasebesi yaptıktan hemen sonra sabah ezanı okunurken beliren iki kubbe görüyoruz. burada oyumu tahtakale’deki rüstem paşa camii ile tahtakale hamamı’ndan yana kullanıyorum. ancak yanılıyor bile olsam, bu tip “ben osmanlı mimarisiyim” diye bağıran iki kubbenin istanbul’dan başka yanyana görülebileceği başka bir şehir olduğunu, hatta hatta iran’da böyle bir manzara görmenin mümkün olduğunu hiç sanmam. dolayısıyla bunu bir hata olarak saymak mümkün.
* buradan sonra da zaten neresi olduğunu kestiremediğim, ancak film boyunca 3-4 kez geçtikleri o caddeden havaalanına varıyorlar ve istanbul bitiyor.
* copy paste değil, yıllar içinde istanbul’da sokak sokak dolaşmanın faydaları bunlar.”
Argo 9 film içinde benim ilk üçüme girmeyi başardı!
İyi seyirler…