“Osmanlı İmparatorluğu'nda ve Modern Türkiye'de Mimarlık Alanının İtalyan Aktörleri, 1780-2000” konferansı İtalyan Başkonsolosluğu ve Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirildi.
“Başlangıçta bu değişim aktörlerinin çevreleri büyük çoğunlukla mimari ve kentsel bir bakış açısıyla ‘Osmanlı’ydılar: Çoğul bir demografik kompozisyonla, homojen bir burjuva sınıfının yokluğuyla, şehir dokusunun esnekliğiyle ve anıtsal-rezidensal mekanlar arasındaki kuvvetli bir kontrastla karakterize edilmekteydi. Coğrafya ve eğitim açısından değişik birikimlerden gelen İtalyanlar, geride bıraktıkları ortamdan farklı olan bu mekanlara, koloniyal bir kurumun desteği ve otoritesi olmadan, sürekli yeniden tanımlanan bir modernleşme peojesi içindeki rollerinin tartışıldığı bir ortamda danışman ve işbirlikçi olarak yaklaştılar. Değişik dönem ve durumlarda, bazıları sahip oldukları bilgileri, Batılı mimari formlar ve bina tiplerinin beraberinde yeni bir boyuta aktardılar. Bazıları ise mimarisinin bri cins ortak dilini (‘lingua franca’) kullanarak ve ilginç kombinasyonlar üreterek, bölgesel kültürle diyalog halinde bulundular. Nihayetinde, içlerinden bir çoğu ise yeni bir ulusal kültürün sembolleri talep edildiğinde resmi stillerin tanımına katkıda bulundular.”
Etkinliğin ilk gününde sözü ilk olarak Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Paolo Girardelli, dönemlerinde mimarlığa katkı sağlamış, mimarlık tarihinde de tanınan seçkin iki diplomat-işveren Andrea Memmo ve Alberto Blanc üzerine konuştu. Avrupa ve Uluslararası İlişkiler Federal Bakanlığı-Viyana görevlisi Rudolf Agstner ise 19. yüzyılda Venedik Sarayı’nın ne tip restorasyonlar ve aşamalardan geçtiğini sayısal verilerle birlikte aktardı. Bu bağlamda Pallazzo di Venezzia’nın Fossati ve Pulgher’in gerçekleştirdikleri restorasyonlar ele alındı. Milano Politecnico Öğretim Görevlisi Giuliana Ricci, Fossati’leri eğitim gördükleri Brera Akademisi bağlamında inceledi. Önemli bir aile olan Fossati’lerden Gaspare ve Giuseppe’nin akademik yaşamlarından ve dönemin entellektüelleri ve mimari ortamıyla ilişkilerinden söz etti. Bahçeşehir Üniversitesi’nden Göksün Akyürek, hem mimari hem de siyasal bir proje olarak nitelendirdiği, anıtsal ve silüette önemli yer tutmuş Darülfünun yapısının yapım süreci, Fossati Kardeşler’in görevlendirilmesindeki fikrin politik altyapısı ve Darülfünun’un eğitim reformundaki yerini tartıştı. Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Emiliano Bugatti ise 1849-62 senelerinde Osmanlı İmparatorluğu’nda mühendis ve kartograf olarak çalışmış Luigi Storari’nin İzmir haritası ve kent için öngörüleri ve İstanbul’u nasıl içselleştirip, yangın sonrasında öneriler bulunduğu üzerine bir konuşma yaptı. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim Görevlisi Ahmet Ersoy, ilk Osmanlı mimarlık tarihi denemesi olan Usul-i Mimari-i Osmani’yi hayata geçiren ekipten Pietro Montani’nin yaşam hikayesi, eserleri, çok yönlü kişiliği, İtalyan İşçi Birliği ve Osmanlı bürokrasisindeki etkin rolü üzerinde durdu. Bunun yanı sıra Ersoy^, Montani’nin dönemin ilgisi doğrultusunda mistizmle olan yakın ilişkisi ve bunun kendi mimarisine yansıması üzerinde durdu. Konferansta İtalyanların sadece Türkiye topraklarında değil, Balkan’daki etkileri üzerinde duruldu. Son oturumda ise İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Cengiz Can, “İstanbul’daki İtalyan binaları ve 19. yüzyıl İstanbul mimarisi nasıl korunur?” sorusunun yanıtını aradı ve bu bağlamda mimarlık mirasının hangi referansları taşıması gerektiğinin önemi üzerinde durdu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Afife Batur ve Mimar ve Restoratör Z. Ayşe Güngör Raimondo D’Aronco’nun Huber Köşkü, İtalyan Büyükelçiği Binası ve Botter Apartmanı yapılarının mimari ve stilistik özellikleri ve bu üç yapı için hazırlanan restorasyon ve restitüsyon projelerini aktardılar.
1 Yorum
Rölöve ve projleri hazır olsun ne güzel ancak bekletilmelidir. Öncelik deprem ve dönüşüme yani insan hayatına verilmelidir!