“İstanbul Konferansları” dizisi kapsamında gerçekleştirilen ”Osmanlı Döneminde İstanbul Mimarisinin Magrip'teki (Trablusgarp/Libya, Tunus ve Cezayir) Etkisi” başlıklı konuşma, Ahmed Saadaoui tarafından 9 Mayıs'ta Pera Müzesi'nde gerçekleştirildi.
Trablus, Cezayir ve Tunus üzerinde Osmanlı İstanbul’unun etkilerini tartışan Saadaoui, bu bölgede genellikle klasik dönem üzerine çalışıldığını ancak 16. yüzyıldan itibaren varlık gösteren Osmanlı hakimiyetine ait döneme dair fazla çalışmanın yer almadığını belirtti.
Tunus’a nazaran Osmanlı ile daha yakın ilişkiler içerisinde bulunmuş Trablus’ta, Osmanlı egemenliğinin sürdüğü, 400 sene içerisinde surların ve kent içindeki inşaatların gerçekleştirildiğini dile getiren konuşmacı, hemen hemen tüm binaların Osmanlı dönemine ait olduğunu, ilk Osmanlı yapısının ise 1550 senesinde yapılan Darghouth Paşa/Turgut Reis Külliyesi olduğunu ifade etti. Buna göre Saadaoui, bu küçük ölçekli külliyede yerel mimari özelliklerin yer aldığını, kurucunun türbesinin külliye içerisinde yer almasının ise bir Osmanlı uygulamasını temsil ettiğini belirtti. Bunun yanı sıra konuşmacı İstanbul’da görülebilecek tarzda taşların kullanıldığı Osman Sagazli Medresesi (1649-72), Muhammed Paşa Camisi (1698-99) gibi yapıları incelerken, bölgedeki en önemli camilerden birisi olarak nitelendirdiği Ahmed Paşa Karamanli Camisi’nin (1731-37) iç mekanının çok ayaklı plan şemasına sahip olsa da, minberin Barok bezemeli Osmanlı tarzında gerçekleştirildiğini dile getirdi. Çinilerde İznik çinilerinden etkilenerek yapılan karoların yer aldığını, minarelerin ise genellikle sekizgen yapıldığını dile getiren Saadaoui, Osmanlı vakıflarının Magrip’teki dörtgen minare tarzı ile Osmanlı silindirik minarenin bir birleşimini yansıtabileceğini sözlerine ekledi.
Cezayir’de de yine Trablus’ta olduğu gibi kentlerin 16. ve 18. yüzyıl Osmanlı mimarisinin etkisinde kaldığını belirten Saadaouri, burada Tunus’ta ya da Trablus’ta görülen büyük külliyelerin yer almadığını, bunu da kısa bir hükümdarlık süresinden dolayı büyük projelere başlanmamasına yorulabileceğini ekledi.
Tunus’ta ise bölgeye mimari açıdan damgasını vuran yapılardan birisinin Yusuf Dey Külliyesi (1615) olduğunu dile getiren konuşmacı, yapının yerel özellikler taşıdığını, vakıf sistemiyle inşaatının gerçekleştirildiğini ve caminin ardıllarına bir prototip oluşturduğunu belirtti. Saadaoui ayrıca aynı modeli benimseyen Hamuda Paşa Camisi (1655) ve Yeni Cami’den etkilenerek tasarlanan Muhammed Bey Camisi (1692-96) üzerinden dönemin İstanbul’undan ve Avrupa’dan etkilenen mimari öğeleri analiz etti.