Gezi Parkı direnişinin başlamasından bu yana iktidar mensuplarının sık sık başvurduğu bir rakam oyunu var.
Çevreye duyarsızlıkla itham edilmelerine epey içerlemiş olsa gerek ki muktedirler, iktidara geldikleri Kasım 2002 tarihinin hemen ardından milat olarak aldıkları 2003 itibariyle 10 yıllık süreçte 2,8 milyar adet fidan diktiklerini söylüyorlar. Başbakan Erdoğan başta olmak üzere bu abartılı rakamı dillendiren koroya vakit kaybetmeden kabinedeki bakanlar da dâhil oldu. Başbakan Erdoğan’ın söylediği her söz her durumda doğru kabul edildiğinden ve herhangi bir sorgulamaya tabi tutulmadığından kabinedekiler bu ezberi tekrar etmekle kaldı. 10 yılda bu kadar ağaç hangi planlama, hangi lojistik, hangi insan kaynağı ile kaç günde gerçekleştirilir bunu soran, sorgulayan olmayınca, kötü bir halkı yanıltma senaryosu daha sergilenmiş oldu. 10 yıllık iktidarları boyunca yaptıklarını rakamlarla anlatmayı seven bir hükümetin, ağaç meselesine ilişkin“gerçekleri” bugüne kadar kendilerine saklayıp, Gezi Parkı direnişi başlayınca açıklama ihtiyacı duyması da ayrıca ilginç.
En çevreci iktidar sizsiniz, Başbakan kendi tabiriyle madem “çevrecinin daniskası”, doğayı da en çok siz seviyorsunuz, en çok ağacı da hazır siz dikmişsiniz, biraz da kestiklerinizden ve kesmeye hazırlandıklarınızdan bahsedelim mi? Milyarlarca ağaç dikmiş olmanız, size yapmak istediğiniz uyduruk Topçu Kışlası için Gezi Parkı’ndaki ağaçları kesme hakkı vermiyor. HES’ler, maden ocakları, turizm tesisleri, fabrikalar için ağaçlar kesilirken buna göz yuman da siz değil miydiniz? “Orman vasfını yitirmiş arazi” diye nitelendirdiğiniz ve 2B yasasına dâhil ettiğiniz araziler kendi kendine mi orman vasfını yitirmiş? Şimdilik TBMM’de görüşülmesi ertelenen Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasası ile ormanları, kıyıları, SİT alanlarını satarak özel mülk hâline getirilmesine, imara açılmasına hazırlanan hangi iktidar? Yeni orman işgallerine yol açacak üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul gibi ÇED’den (Çevresel Etki Değerlendirme) muaf tutulmuş dev projelerle gözünü kırpmadan yüzbinlerce ağacın kesilmesine karar verenler kim?
Hükümetin anlamadığı ya da anlamak istemediği şey şöyle özetlenebilir: Kesilen bir ağacın karşılığı rastgele dikilmiş bir ağaç olmuyor. Ağacı kestiğiniz zaman orada bir dengeyi bozuyorsunuz, ekosistemi yok ediyorsunuz, o alanı kentsel dönüşüm mutasyonuna maruz bırakıyorsunuz demektir. Dolayısıyla otoyol kenarlarına, refüjlere diktiğiniz ağaçlar orada bir ekosistem yaratmaz, burada bir yaşam alanı oluşturmaz, bu yapılana olsa olsa sadece “peyzaj düzenlemesi” denir. İstanbul’un merkezindeki bir parkın ağaçlarını kesip, başka kentlere ağaç dikmekle “ağaçlandırma” çalışması yapmış olmuyorsunuz. Üstelik, otoyol kenarına diktiğiniz ağaçların, kentte yaşayanların günlük yaşamlarında ihtiyaç duyduğu yeşil alan gereksinimi karşılamaya yönelik olması da beklenemez.
İşte tam bu tür yanılgılar sebebiyle Gezi Parkı’na yapılacak proje her ne olursa olsun, zaten onlar da ne yapacağını bilmiyor parkın, park kimliğini kaybedeceği gerçeği görülmek istenmiyor. Bu noktada şunu sormak isterim: Madem ağaca, doğaya bu kadar düşkünsünüz, neden İstanbul dünyanın en havası kirli şehirlerinden biri, neden yeterince ormanı, parkı, yeşil alanı yok, neden kıyılardan denize giremiyoruz? Dev bir şantiyeye dönen İstanbul’u neden daha da göç almasına sebep olacak projeler yığını hâline getiriyorsunuz? Kentin siluetini ve dokusunu bozan projelerle İstanbul’u yeterince çirkinleştirdiğiniz yetmedi mi?
Sonuç olarak, söylenen sözlerin gerçeği yansıtmadığı çok açık. Bu sözlerin üzerinde durmamalı, dalga geçip gitmeli mi yoksa onlar adına utanmalı mı bilmiyorum. Bütün o “asıl biz çevreciyiz” temalı konuşmalar, okulların çevre kolundan hallice biz “çok ağaç diktik” çıkışları, aslında olup bitenler karşısındaki acziyetin resmi gibi. Çevrecilik, otoban kenarlarına, AVM bahçelerine sadece tek tek ağaç dikmekten ibaret bir şey değildir, çevrecilik sahip olduğunuz doğal varlıkları korumakla, zarar görmelerine neden olacak sebepleri bertaraf etmekle başlar. Nedense biz sizin diktiğinizi iddia ettiğiniz ağaçlara değil de, Türkiye’nin dört bir yanına dikilen biçimsiz toplu konutlara, gökdelenlere, alışveriş merkezlerine tanıklık ediyoruz. Zaten biz size ağaç dikmeyin de demiyoruz, dikin ama siyasetinize gündem yaratmak için değil hobi olarak dikin.