Halk, Kazlıçeşme'de kaç kaz vardı yoktu hesabı değildir. Bunu yapanlardan kaçınalım.
AKP’nin seçim vaatleri arasına 2023 hip İstanbul’una yakışacak Taksim Gezi Parkı da karıştı. Başbakanın yeni rüyası eski Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etmek. Taksim Gezi Parkı’nın yerine 1840’ta Abdülmecid’in yaptırttığı kışlanın 2000’ler versiyonunu dikmek. Tıpatıp aynısı olsa da, kaçınılmaz olarak 2000’ler versiyonu olacağından, yerinden yurdundan edilmiş ‘ucube’ sanat örnekleri arasına mimari alanda bir güzel örnek olacaktır Topçu Kışlası.
Başbakan’ın kışla müjdesiyle, 2023 kanallarını açtığı vakitki aynı isimler, yine bir sevindiler. Sözgelimi mimar Sinan Genim, Gezi Parkı’nın tekinsizliğini “Hava karardıktan sonra geçemezsiniz” kaygılarıyla dile getirdikten sonra, “Topçu Kışlası’nın oluru var” dedi. Kanal projesi açıklandığında da, Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı’nın arasında bahtiyarlığını anlatırken “Ya tamam fakirler makirler var da” diye bir cümle kurmuş, mimariden ne anladığının ipuçlarını vermişti kanımca.
Topçu Kışlası için başka kimler ne demişler diye şöyle bir gezindiğimde internette, forumcusundan tarih bilgisi dolup taşana, aynı kaygıyı paylaşan çok var. Bir tanesi örneğin; “Burada gece sarhoş haytaların rezalet çıkardığına tanık olmadınız mı? Falcı kadınlar önünüzü kesmedi mi? Gündüz nikah dairesine girip çıkan arabaların arasında mı çocuk gezdirecek, altında sıralanmış lokantaların kebap kokuları eşliğinde mi hava alacak, kitap okuyacaksınız?” diye soruyor.
İnsanı okuduğum, huzurlu olduğu kadar karanlık ve tekinsizliğiyle insana çok benzeyen parkları, çok önemli kitaplar olarak görüyorum ben. Ve bu kitaplarda Ihlamur Kasrı gibi köpeklerin girmesinin yasak olduğu, koruma kulübeciğinin önünden geçilip 2 lira para verilip girilen kasım kasım kasırlar okumak istemiyorum sade. Gezi Parkı gerçektir. Zamanımızda geçer hikaye. Sonunda ayyaş ettikleriniz, sonunda deli ettikleriniz, evsiz bıraktıklarınız, evlere tıktıklarınız gezer. Yakışıklı bedenini 100 TL’ye satan 19 yaşında gençler gezer. Korkmadan gezerseniz, görürsünüz. Topçu Kışlası’ndaysa toplar yatar, askerler dikilir. Üniforma ne anlatır insana?
Böyle böyle “temizlenecek” şehir işte. İşinde gücünde, başı önünde nesiller için iyice bir temizlenecek. Çingeneleri mutsuzluğun dört duvarına tıktıkça, yeni evlerinde bizim gibi mortgage ödemeye çalışan, müzikten, şenlikten geçmiş robotlara dönüştürdükçe rahat edeceğiz. Tarlabaşı’nda yaşam savaşı verenler gözden ırak olup ışıltılı turistlerle dolup taştıkça arka sokaklar, rahat edeceğiz. O sırada içimizden ‘turistler’ kim bilir nerelerde geziyor olacaklar… Biz bize işte böyle, temiz pak, geçinip gideceğiz. Biz bize bakarak büyük bir yalan olacağız.
9-6 kafa taşır iş servisimiz , kentsel dönüşüm ışıltısı Pangaltı’dan geçiyor her akşam. Her akşam kentsel dönüşüme damardan… Servisten dışarıyı seyreden ‘şanslılardanım’ ben. Benden daha ‘şanslılar’ yükselen kulelerde yaşayacaklar… Benden daha ‘şanssızlar’ sırtlarında yükselen gökdelenler arasında son demlerini yaşıyorlar. Pangaltı’yı uzundur izliyorum camdan. Son geçişimde bir kağıt toplayan, diğerini bıçaklamıştı. Kan gerçekti. Karşısında dikilen koca Carrefour yalan…
Bu itelediğiniz şehir, arkanızdan gelecektir. Sokağın gözleri, nereye gitseniz sizi gözleyecektir.
Sokağı boynuna hangi eşarbı takacağının hesabını yapıp ekranlardan anlatanlardan dinlemek istemiyorum ben. Halkı, Kazlıçeşme’de kaç kaz vardı yoktu hesaplarıyla saymaya çalışanlardan kaçınalım sonuç olarak. ‘Tek yol devrim, tek yol sokak’ rahatsızlığının peşine takılalım. Hayırlı sandıklar…