Mimar ve Mühendisler Grubu'nun düzenlediği 'Şehir ve Medeniyet Tasavvurumuz' konulu panel, Marmara Üni. İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlendi.
Yoğun bir katılımla gerçekleşen panelde gündeme ilişkin şehircilik konuları da tartışıldı. Panelin açılışını yapan MMG Genel Başkan Yardımcısı Kadem Ekşi, medeniyetleri oluşturan şehirleri çok iyi tahlil etmemiz ve insani ölçeklerle değerlendirmemiz gerektiğini, çünkü medeniyeti oluşturan şehirleri bugün kaybetmekle karşı karşıya kaldığımızı ifade etti. “Herkes için Şehir” başlığını kentsel dönüşümün bir fırsata çevrilebilmesi için özellikle kullandıklarını belirten Kadem Ekşi, şehirlerin insanla olan bağını çok iyi analiz etmemiz gerektiğini belirtti.
MMG Genel Başkan Yard. Kadem Ekşi’den sonra açılış konuşmasını yapan Marmara Üni. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse, Marmara Üni.’nde yaklaşık 1 yıldır müteahhitlerle birlikte olduğu için tecrübeler kazandığını, şehircilikle ilgili MMG ile paneli gerçekleştirdikleri için teşekkür ederek konuşmasına başladı.Ekonomi ile din kavramlarının birbiriyle bağlantılarına dikkat çeken Prof. Dr. Ali Köse, öğrencilik yıllarından itibaren katıldığı her panelde ya da sempozyumda hemen hepsinin başlığında bir sorunun dile getirildiğini, “Biz problemlerle boğuşuyoruz, şimdi bu problemlerin başından nasıl gelebiliriz” üslubunda olduğunu, “İslam ve Modernizm”, “İslam ve Batılılaşma” gibi başlıklar olduğunu, bunun da aslında bizim yaklaşık 250-300 yıllık serencamımızın olduğunu kaydetti. Sözlerine tarihimizin nasıl oluştuğunu anlatarak devam eden Ali Köse, Batı ile karşılaştığımızda savaşmaya başladığımızı, “öl kurtul” politikasıyla savaşlarda ölüp kurtulduğumuzu, ardından, topraklarımızı vermeye başladığımız süreçte “ver kurtul” politikasının hakim olduğunu, bunun son safhasında Tanzimat’la birlikte “ol kurtul” politikasıyla benliğimizin parçalandığını ifade etti. “Batının tekniğini alalım, ahlakını almayalım” mantığının geçersiz olduğunu söyleyen Ali Köse, sosyal medyayla artık insanın hem aldığını hem verdiğini kaydederek, insana “ben varım” bilinci verdiğini açıkladı. Marmara Üni. İlahiyat Fak.’ne şu an yapılan camii projesinin klasik bir cami mimarisi olmadığını, görenlerin “modern camii”, “post-modern camii” tanımlamaları yaptığını söyleyen Ali Köse, mimara bunları söylediğinde hakaret olarak algıladığını, projeyi gelenekle oluşturduğunu söylediğini belirtti. Ortada yanlış modern algısının olduğunu, moderne yer vermeli miyiz, yer vermemeli miyiz gibi sorunların bulunduğunu belirtti.
MMG Genel Başkanı Avni Çebi sözlerine, şehrin ve medeniyetin birbirini tamamladığını belirterek, şehrin medeniyeti, medeniyetin de şehirleri dönüştürdüğünü ifade ederek başladı. Mimar ve Mühendisler Grubu olarak şehirciliğe çok önem verdiklerini, her ay bu konuda bir çalışma yapmaya gayret ettiklerini belirten MMG Genel Başkanı Avni Çebi, “hikmet, iman ve ihsan” kavramlarının medeniyeti inşa ettiğini, MMG’nin de bu kavramlar üzerinden çalışmalar yaptığını ifade etti. Müthiş bir bilgi bombardımanı altından olduğumuzu söyleyen Avni Çebi, hepimizin bilgiyi yeniden yorumlayarak kendi fıtratının değişimine izin vermeyecek bir bilince ulaşabilmesi için çaba göstermesi gerektiğini belirtti. Yapıcı olmanın önemine değinen Avni Çebi, Allah’ın tüm yaptıklarımızın üzerinde tasavvuru olduğu gerçeğini unutmamamızı, dolayısıyla yapacaklarımızı Kuran’da Sebe Suresi’nde geçen ” Size tek bir öğüdüm var ister başkalarıyla beraber, ister yalnız başınayken Allah’ın huzurunda olduğunuzu asla unutmayın.” ayetini unutmadan (Sebe Suresi 46) yapabilme bilinci kazanmamızın önemine değindi. İstanbul’un ötekileştirilen taraflarında insanın kendisiyle, çevresiyle ve Rabbiyle bağ kuramadığını dile getiren Avni Çebi, insanları çok katlı binalar yapmaya iten şeyin ne olduğunu sorgulamamız gerektiğini sordu: “Kentleri inşa ederken bu kadar yoğun yapmaya gerek var mı? Apartmanlardan bakınca yıldızları göremiyoruz. İnsanlığın konut sorununun cevabı da burada yatıyor. Gerçekten dünyada alan sorunu var da insanlar çok katlı yapılar yapmaya başladı, yoksa insanlar değerlerini kaybetti de rant üreterek zengin olmaya mı çalışıyor?”
Şehircilikte insani olmayı “mekanla insan arasındaki ilişkinin sürdürülebilir olması” olarak tanımlayan Avni Çebi, mekanı yeniden inşa etmemiz gerektiğini ifade etti. “Semerkant, Buhara, Taşkent gibi şehirleri inşa eden bir toplum olarak bugün İstanbul’a ne oluyor? sorusunun cevabını aramamız gerektiğini söyleyen Avni Çebi, şehirleri insanın fıtratını bozmayacak şekilde yeniden yaşanabilir seviyelere çıkarmamız gerektiğini, bu anlamda kentsel dönüşümün mutlaka fırsata çevirebilmemizin çok mühim olduğunu belirtti. Nereye doğru gittiğimizin farkına varmamız, silkelenmemiz gerektiğini ifade eden Avni Çebi, Kuran’ın ifadesiyle birbirimize zorlukta ve kolaylıkta her zaman infak etmemiz gerektiğini, şehirlerimizi de bu değerlerle yeniden inşa etmemiz gerektiğini söyledi.
Sözlerine şehircilik anlayışımızla başlayan Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, İstanbul’un asırlardır birçok medeniyetin beşikliğini yaptığını, Belediye Başkanlığını yaptığı olduğu Üsküdar’ın 1452’den beridir İslam’la şereflendiğini belirtti. Bizlerin kendimize ait bir şehircilik medeniyetimizin olduğunu söyleyen Mustafa Kara, medeniyetimizin kodlarını doğru okumamız gerektiğini ifade etti. Belediye Başkanı olarak düşündükleri Üsküdar ile şu andaki Üsküdar’da yapılanların örtüşmediğini, bir tarafta müthiş bir medeniyet algımızın olduğunu diğer tarafta mevcut durumda yapılanların ve üzerlerindeki baskıların olduğunu dile getiren Mustafa Kara, Üsküdar’ın bir kültür havzası olduğunu söyledi.
Çamlıca Camii meselesine de değinen Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, MMG Genel Başkanı Avni Çebi’nin rant diye ifade ettiği sisteme direnebilmenin güçleştiğini, uluslararası konjektürün ve para piyasalarının yönlendirildiği, finans merkezi olma yolundaki girişimlerle “borsa-konut ilişkisi”nin bozulduğu bir sistemde direnebilmek ve yeniden medeniyet kodlarımıza dönebilmek için şehirciliği önemsememiz ve daha fazla konuşmamızın zorunlu olduğunu söyledi. Başbakanın yeniden kendi kodlarımıza dönebilme gayretlerinin olduğunu, diğer taraftan müthiş bir sistemin çarklarına karşı mücadele ettiğini belirten Mustafa Kara, Mimar ve Mühendisler Grubu’yla yaptıkları şehircilik sempozyumunda da çok farklı ve inşa edici bakış açılarının ortaya çıktığını belirtti. Hicaz’dan Endülüs’e, Orta Asya’dan Balkanlara baktığımızda asırladır oluşturduğumuz şehircilik tasavvurumuzu görebildiğimizin altını çizen Mustafa Kara, sanattan edebiyata, musikiden mimariye birçok modeller ürettiğimizi, tarih ve medeniyet bilincine sahip çıkmamızın önemine değindi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanı olduğu dönemde varolmanın, “Bu şehri biz sizden daha iyi yönetebiliriz” düsturuyla kendi medeniyetimizin kodlarını hayata geçirmenin ispatıyla hareket ettiğimizi söyleyen Mustafa Kara, bugün yaklaşık 10 yıldır AKP Hükümetiyle birlikte “kendi inancımızı ve medeniyet kodlarımızı bugünkü modern dünyaya ne kadar aktarabiliriz?” sorusunun cevabında gayret ettiğimizi belirtti.
Japonya gibi teknolojide en önde ama aynı zamanda geleneklerine de en bağımlı ülke olmaya gayret göstermemiz gerektiğini söyleyen Mustafa Kara, semboller üzerinden birbirimizle çatışmamaya özen göstermemiz gerektiğini ifade etti. “Kendi medeniyet kodlarımızı bugünkü modern dünyayla birleştireceğimiz formülleri aramamız gerekiyor” diyen Mustafa Kara, Çamlıca Camii’ne karşı çıkanların bu söylemlerini rahatça söylemediği için mimarisine karşı çıktıklarını belirtti. Üsküdar Belediyesi olarak Çamlıca Camii’nin herhangi bir yerinde olmadıklarını, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın planı hazırladığını, Başbakan’ın isteğiyle yapıldığını, Üsküdar Belediyesi olarak da sahip çıktıklarını söyleyen Mustafa Kara, projedeki yarışma için daha fazla zamanın verilmesi gerektiğini, Çamlıca Camii üzerindeki tartışmalarda birbirimizle tartışmamamız gerektiğini söyledi. Raşit Küçük Hocanın Başbakan’la üzerinde 2009 öncesinden başlayan bir süreçle üzerinde çalıştıklarını, Başbakan’ın şu duygularıyla hareket ettiğini söyledi: “Yarın sabah ölebiliriz, ve en önemlisi yarın sabah bizi iktidardan alabilirler. O yüzden biz, Çamlıca’ya camiyi hiç denenmemiş, bugüne kadar Mimarlık Fakültelerinde yarışma yapılmamış, bitirme tezi yapılmamış,Hocaların üzerinde bilinçlice çalışılmadığı bir Cami Projesi’ni Çamlıca’ya denetemezdim. Mecburum, klasiği de sürdürmeye. Yeni nesiller doğup büyüdüğünde İslam şehrinde olduğunu hissetsinler, gelecek kuşaklar bu camiyi görsünler” diyerek projeyi hızlandırmıştı. “Başbakan bu talimatı verdiğinde bilfiil oradaydım.” diyen Mustafa Kara, o yüzden yarışma için “köklerini tarihinden alan, gelecek kuşaklara mesaj verebilen bir camii inşaatı…” ifadesi geçtiğini hatırlattı. Çamlıca Camii’nin İstanbul’un İslam şehri olduğunun bir göstergesi olacağına inandığını belirten Mustafa Kara, Mimar ve Mühendisler Grubu’na ve katılımcıların çabasına teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.
Toplumun ciddi bir medeniyet krizinden geçtiğini söyleyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Saadettin Ökten, “Müşterisiz metaa zayidir” diyerek hiçbir kapitalistin, özellikle de Türk müteahhidinin alıcısı olmayan bir yapıyı inşa etmeyeceğini belirtti.
“En başarılı müteahhit Ali Ağaoğlu’dur.”
En başarılı müteahhidin Ali Ağaoğlu olduğunu ironik bir dille söyleyen Prof. Dr. Saadettin Ökten, çok katlı yapıları toplumun ciddi bir şekilde talep ettiğini söyledi. 20. yüzyılın başlarından itibaren hepimizin ikiyüzlü olarak eğitildiğini, kendisinin de öyle eğitildiğini belirten Saadettin Ökten, evde öğrendiğini mektepte söylemediğini, mektepte öğrendiğini her yerde söyleyerek, böylece bugüne kadar geldiklerini belirtti. Tolumun mala, kadına, yapıya ve çok özür dileyerek kadına aç olduğunu söyleyen Saadettin Ökten, iki katlı ç katlı evlerin gündeme gelmediğini söyledi. Bir medeniyetin sembolik olarak en güzel eserlerinin her zaman şehrin merkezinde olduğunu, şehrin merkezinde olmayan eserlerin giderek değer kaybettiklerini ifade etti. Çamlıca Camii’nin şehrin dışında yapıldığına dikkatleri çeken Saadettin Ökten, bu caminin betondan yapılacağını, betonarme yaşının belli olmadığını, dönemlik olduğunu ama fazla da karamsar olmadığını söyledi. Çamlıca Camii’nin tekrar olduğunu, taklit ile tekrar arasında fark olduğunu, tekrarda kendi medeniyetinizin ürününü alıp farklı bir zamanda inşa edildiğini, taklitte ise bir başka medeniyetin biçimi alıp kendi medeniyetinize monte etmeye çalışıldığını söyledi. Türkiye’nin bir zamanlar medreselerini kapatarak üniversite sistemine geçişini taklit olarak değerlendiren Saadettin Ökten, medrese modelini geliştirmeyerek olduğu yerde bıraktığını söyledi.
“AVM’ler modern külliyelerdir…”
AVM’lerin seküler gözle bakıldığında modern külliyeler olduğunu söyleyen Saadettin Ökten, AVM’lerde tüm ihtiyaçların görüldüğünü, yemek ve içmenin, bu zamanın vazgeçilmez varlık göstergesi olan alışverişin, oyunların, spor salonlarının, sinemanın; yani boşa saat geçirebilmenin, hatta aşağı katlarında namaz kılınabildiğinin toplu bir düzeni olarak AVM’ler modern insanın tüm ihtiyaçlarının karşılandığını söyledi. Mühim olarak toplumsal manada ne istediğimizin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Saadettin Ökten, ne istediğimizin bilincinde olmadığımızı söyledi.
Panele Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün’ün konuşmasıyla başlandı. Şaban Ali Düzgün, Çağdaş Dünyada Din ve Dindarlar kitabından hareketle “Dinlerin Şehirleşme Kabiliyeti” başlığına yazdığı makaleyle geldiğini söyleyen Şaban Ali Düzgün, insanın yaşadığı kentte yaşam alanında olması gerekenleri Kuran’dan ayetlerle anlattı:
“Beldetün Tayyibe: Yaşayan Kent
Beldetün Meyyitetün: Ölü kent, varolan değerleri de tüketen.
Nasıl bir kentte yaşamalıyız? sorusunu Kuran şöyle açıklıyor:
Zürriyeten Tayyibe: Hayırlı evlatlar yetiştireceğimiz bir mekan olması lazım.
Rihun Tayyibe: Temiz havası olmalıdır.
Şeceratün Tayyibe: Organik -her türlü- gıdalar olmalıdır.
Tahiyyeten Tayyibe: Her türlü konuşma ve nezaket, nezahet içermelidir.
Mesakine Tayyibe: Güvenli, yıkılmayacak binalar olmalıdır.”
Tevbe Suresi 101. ayette fazla münafıklık yapanların beldelerde, şehirlerde olduğuna dikkat çeken Şaban Ali Düzgün, bu ayetlerin yaşadığımız kentler için nasıl olması gerektiğini açıklayan mihenk taşları olması gerektiğini söyledi. Namaz kılmak için tüm yeryüzünün bir mescit olduğu hükmünde, içinde yaşadığımız şehirlerin tertemiz olması gerektiğini söyleyen Şaban Ali Düzgün, burada bir toplumsal mesaj olduğunu söyledi. Meselenin insan meselesi olduğunu, Kuran’ın insanı şahit yaptığını belirten Şaban Ali Düzgün, bir kafiyecinin şöyle tanımlama yaptığını söyledi: “İnsanda 3 büyük güç vardır. Akıl, gazap ve şehvet. Aklın itidalli hali hikmet, gazabın itidalli hali şecaat, şehvetin itidalli hali iffettir.” Hidayetin bilme gücü olduğunu söyleyen Şaban Ali Düzgün, imanın içinde hikmeti, şecaati ve iffeti birleştirerek bir insanı kıyama kaldırdığını söyledi. Cevdet Said’in köpük yasasının çok önemli olduğunu “Hak kalıcı batıl çekilip gidicidir.” söyleyen Ş. Ali Düzgün, “Yanlışı söyleyene söyleme izni verilmeli…” dedi.
Konuşmasına Hz. Muhammed’in şehircilikle alakalı söylediği sözlerle başlayan Mimar Mehmet Şimşek Deniz, Peygamberimizin binasını yüksek katlı yapan sahabeyle, o yüksek katı yıkana kadar konuşmadığını, yeni inşaatlarda peygamberimizin yol için ayrım bırakıldığını söylediğini belirtti. Yeni açılan kuyularda uygulamaların olduğunu, Medine’de bulunan Şatovari yapıların; yani kültürel ve tarihin mirasın korunmasını emrettiğini söyledi. Çocukların toprakla oynamasını teşvik ettiğini de belirten Mimar Mehmet Şimşek Deniz, şimdilerde İstanbul’un her tarafının beton olduğunu vurguladı.
Yeşil Alanlarla alakalı Medine’den belirli bir bölgelere kadar yeşil ağacın kesilmesini yasakladığını ve ormanlaştırılmasını söylediğini belirtti. Mimar Mehmet Şimşek Deniz, verdiği hadislerin kaynaklarını da söyledi. Peygamber efendimizin şehircilik ve mimari alanındaki uygulamalarını ciddi incelenmesi gerektiğini söyleyen Mimar Mehmet Şimşek Deniz, son 20 yıla baktığımızda, İstanbul’u gerçekten çok karmaşık bir hale getirdiğimizi söyledi.
İstanbul’un yağma bir alana dönüştüğünü söyleyen Prof. Dr. Tahsin Görgün, modern dönemde Müslümanların zihniyetinin gerçekten sorgulanması gerektiğini ifade etti. Benimseyemediğimiz ama içinde yaşadığımız bir dünyayı tanımaktan bile aciz olduğumuzu söyleyen Prof. Dr. Tahsin Görgün, herkesin en kısa yoldan zengin olmayı istediğini söyledi.
Aklımızda olan şehirle, içinde yaşadığımız şehrin uyumlu olmadığını söyleyen Prof. Dr. Tahsin Görgün, bu uyumsuzluğun nereden kaynaklandığını eşelememiz gerektiğini, kendimizle yüzleşmeyi başarmamız gerektiğini söyledi. Modern bir toplum olduğumuzu belirten Prof. Dr. Tahsin Görgün, bir şirketin varlık amacının kâr etmek olduğunu belirtti ve modern siyasetin amaçlarını çok iyi analiz etmemiz gerektiğini söyledi. Nihilizmin en üst noktalara çıktığı bir dönemden geçtiğimizi söyleyen Prof. Dr. Tahsin Görgün, siyasetçilerin imzaladıkları projelere şaşırdığını söyledi. Çamlıca Camii’ne karşı çıkanların asıl muhafazakarlar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tahsin Görgün, orada bir cami yapımına ihtiyacın olmadığını, o bölgenin İstanbul’un tabii bir ortamına dönüştürülmesinin elzem olduğunu söyledi.
Konuşmasına peygamberimizin Medine’ye gelir gelmez hemen bir pazar yeri, mescit ve çarşının inşa edildiğine dikkatleri çekerek başlayan Prof. Dr. Vecdi Akyüz, toplumun her kesiminden insanın Medine’de, bir ortamda, hep beraber barış içerisinde yaşayabilmelerinin ortamını sağlamasının önemini anlattı. Hem ekonomik, hem ibadet hem toplumun bir araya geldiği ortamların önemini anlatan Prof. Dr. Vecdi Akyüz, şehirlerin meydanlarının insanları topladığını, bir araya getirdiğini ifade etti. Komşuluk ilişkilerinin canlandırıldığı, evlerin konumunun planlandığını, suyun evlere daha kolay ulaştırılması için çalışmaların yapıldığını ve mezarlık düzenlemelerinin yapıldığını anlatan Prof. Dr. Vecdi Akyüz, Medine’nin gerçekten çok iyi bir örnek olduğunu anlattı.
Panelin adından toplu fotoğraf çekimi yapıldı ve katılımcılarla birlikte akşam yemeğine geçildi.