Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi’nin Taksim Projesi Üzerine Görüşü

Taksim Meydanı projesine tepkiler sürüyor. TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi de internet sitelerinden yayınladıkları bir metin ile proje üzerine düşüncelerini belirttiler.

Kentsel Dönüşüm ve Kentsel Yenileme Bağlamında İstanbul

Küresel ekonominin birey ölçeğinden toplum ölçeğine kadar olan her türlü eylemi yönlendirmesi, tüm sosyal ve yapısal bileşenleri ile kent mekanlarını da hızlı bir değişim/dönüşüm sürecine sokmaktadır. Tarihsel sürece bakıldığında toplumsal yaşantının değişime uğradığı her dönüm noktası kent mekanında da bir dönüşümü getirmiştir. Fakat günümüzdeki değişimin hızı ve insan nüfusunun kalabalıklaşması, dönüşüm projelerinin planlama ilkeleri doğrultusunda uygulanmasını zorunlu kılmaktadır ve kentsel yaşamı paylaşan tüm aktörlerin dönüşüm eylemine katılımını gerektirmektedir.

Bu açıdan “kentsel dönüşüm” ya da “kentsel yenileme” sadece fiziksel anlamda bir mekan dönüşümünü değil ekonomik bileşenlerle yönlendirilen sosyal bir değişimi de içermektedir.Plana dayanmayan ve hukuksal açıdan dayanakları kamu yararına oluşturulmayan kentsel dönüşüm eylemleri uzun vadede ulusal bütçeyi ve yerel yönetimleri sıkıntıya sokacak sonuçlar doğurmaktadır. Bu yüzden “kentsel dönüşüm”, lokal ölçekli fiziki yenilemeler biçiminde değil, kapsamlı bir yerel kalkınma programı içerisinde bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı, katılımcı ve şeffaf planlama araçları kullanılarak sosyal ve ekonomik bileşenlerle ilişkisi değerlendirilmelidir. Sağlıklı ve sürdürülebilir kent planlamanın başat koşulu, kentte ‘ekolojik demokrasi’nin korunması ve ‘kentlinin peyzaj hakkı’nın ihlal edilmemesi olmalıdır.

Yaşamın her alanında var olan etmenler doğrultusunda sürekli olarak değişen kentsel dönüşüm süreci, ancak kent yaşamını paylaşan tüm aktörlerle birlikte ele alındığında sağlıklı kentler tasarlamak mümkün olacaktır. Bu yüzden söz konusu kent hangisi olursa olsun önce orada yaşayan insanların katılımıyla, hedeflenen projenin sıkı bir iletişim sürecinden geçmesi gerektiği açıktır. Yönetici, tasarımcı ya da uygulamacı; konusunda uzman meslek adamları ile toplum arasındaki ilişki tutarlı ve sağlam temeller üzerinde yönlendirildiğinde, kentleşme ve planlama alanında yapıcı ve demokratik çözümlerin gelişeceğini söylemek mümkündür.

Türkiye’nin 1950’li yıllardan itibaren yaşadığı ekonomik ve iktisadi kalkınma süreci İstanbul’un fiziksel ve sosyal altyapısının kaotik bir şekilde gelişmesi ile sonuçlanmıştır. 2000’li yılları yaşadığımız şu süreçte sanayi sonrası hizmet kenti olma vizyonunun yüklendiği İstanbul, 10 milyonu aşkın nüfusu ile kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm eylemleriyle sıhhileştirilmeye çalışılmaktadır. Bu süreçte kent çeperlerinde yeni yapılaşma kararlarının kentin yaşam destek sistemlerini içeren doğal mekanları tehdit etmesinin yanı sıra; büyük ölçekli sermayenin İstanbul’un merkez alanlarına ve tarihi kent dokularına yönelmesi de kent içerisindeki kamusal alanlarda değişimlere neden olmaktadır.

Bu eğilimlerle birlikte planlama kurumunun 1980’lerden itibaren çok parçalı hale getirilmesi, süreçlerin denetlenmesi olanağını ortadan kaldırmış ve İstanbul farklı kurumların elde ettikleri plan yapma yetkileri nedeniyle parsel ölçeğinde gerçekleştirilen plan tadilatları ve nazım plan bütünlüğü içinde ele alınmayan tekil projeler üzerinden tartışılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ortaya atılan tekil projelerden birisi olarak Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkı Kentsel Tasarım Proje önerisi, Taksim ve çevresinin gerek İstanbul gerekse Türkiye ekseninde taşıdığı önem ve anlam nedeniyle kamuoyunda oldukça geniş bir tepki ile karşılanmıştır. TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi olarak bu ve benzeri projeler ile ilgili Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ve yasal hukuki mevzuat bağlamında yaptığımız değerlendirme aşağıda yer almaktadır:

Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin Bağlayıcı Yönleri Bakımından Değerlendirme

Ulusal hukuki düzenlemelerimizin yanı sıra, ülkemizde 20 Ekim 2000 tarihinde kanunla onaylanan AVRUPA PEYZAJ SÖZLEŞMESİ (2000) tarihi ve kültürel miras değerlerini, uluslararası önemde korumayı zorunlu kılacak taahhütleri içermektedir.

“Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, 20 Ekim 2000 tarihinde imzaya açılmış ve ülkemiz sözleşmeyi bu tarihte imzalamıştır. “Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin Uygun Olduğuna Dair Kanun Tasarısı” önergesi ise 10 Haziran 2003 tarih ve 4881 nolu Kanunla onaylanarak 27 Temmuz 2003 tarih ve 25181 sayılı Resmî Gazete’ de yayınlanmıştır.”

Avrupa Peyzaj Sözleşmesi önsözünde, peyzajın kültürel, ekolojik, çevresel ve sosyal alanlarda kamu yararı taşıdığının; peyzajın yerel kültürlerin biçimlenmesine katkısı sağladığının ve bunun da Avrupa kültürel ve doğal mirasının en önemli parçası olduğunun, insanın refahı ve Avrupalı kimliğinin pekiştirilmesine katkıda bulunduğunun farkında olarak; ve doğal ve kültürel mirasın korunması ve yönetilmesini dikkate alarak sözleşme maddelerine giriş yapmaktadır. Diğer bir ifade ile yerel kültürlerin biçimlenmesinde katkısı olan kültürel mirasın korunması ve yönetilmesi sözleşmede birincil önemle vurgulanmıştır. Yine sözleşmenin tanımlar bölümünde peyzaj ve peyzaj koruma aşağıdaki biçimde ifade edilmiştir.

– “Peyzaj”, insanlar tarafından algılandığı şekliyle, özellikleri insan ve/veya doğal faktörlerin etkileşimi ve eylemi sonucunda oluşan bir alandır;

– “Peyzajın Korunması”, peyzajın, doğal oluşumu ve/veya insanların aktivitelerinden kaynaklanan miras değeri ile doğrulanan önemli ve karakteristik özelliklerinin korunması ve devamı için yapılan eylemlerdir;

Diğer bir ifade ile insanlar tarafından biçimlenmiş alanlar peyzajın tanımlanmasında/kimliğinde doğal öğeler ve süreçler kadar etkilidir. Dolayısıyla peyzajın tarihsel ve kültürel miras değerleri o peyzajın özelliklerini ortaya koyan önemli öğelerdir ve bu haliyle korunması gerekir.

Sözleşmenin Madde 5: Genel Tedbirler bölümünde ise sözleşmeyi imzalayan her bir taraf peyzajları, yasayla, insanların çevrelerinin önemli bir bileşeni, onların paylaştıkları kültürel ve doğal mirasın çeşitliliğinin bir ifadesi ve kimliklerinin bir temeli olarak tanımayı taahhüt etmektedir.

Sözleşmede vurgulanan önemli noktalardan biri de yerel yönetimlere daha aktif ve katılımcı bir rolün yüklenmesidir. Sözleşme ile ülkemiz, “peyzajlar” üzerinde yapılacak değişiklikler ve uygulanacak politik süreçlerde, ilgili tüm paydaşların ve kamusal aktörlerin peyzaj kalitesinin yükseltilmesinde ve uygulanmasındaki eylem sürecine aktif katılımını özendirmekle yükümlüdür.

Yine 6. maddeye göre; ülkemiz kendine ait peyzajları belirlemeyi, bunların tipik özelliklerini bunları dönüştüren güçleri ve baskıları çözümlemeyi, değişiklikleri kaydetmeyi, böylece belirlenmiş olan peyzajları, bu peyzajlarla ilgilenen tarafların ve ilgili nüfusun bunlara verdiği özel değerleri dikkate alarak değerlendirmeyi yükümlenir.

Taksim Meydanı ve çevresi, Londra’nın Trafalgar Meydanı, New York’un Times Meydanı, Barselona’nın Katalunya Meydanı gibi dünyanın önemli metropollerinin kimlik öğesi olarak ön plana çıkan kentsel açık mekanlarıyla aynı kulvarda yer almaktadır. Bu özelliği ile sadece yerel kültürel peyzaj mirası değil, gerek Avrupa gerekse dünya peyzajının önemli kültürel peyzaj öğelerinden birisi olma niteliği taşımaktadır. Taraf olduğumuz Avrupa Peyzaj Sözleşmesine göre, bu derece öneme sahip olan bir kamusal alanın, sözleşme hükümleri bağlayıcılığında yerel yönetimlerin ve tüm paydaşların aktif rol alabileceği, katılımcı ve şeffaf bir planlama süreci ile planlanması gerektiği açıktır. Bu bölge için güncel olarak öne sürülen plan tadilatı ve basına deklare edilen kentsel tasarım projesine karşıt güçlü bir kamuoyunun varlığı, ülkemizin uygulamayı taahhüt ettiği sözleşme hükümlerini ihlal etmiş olduğunun göstergesi olarak değerlendirilmelidir.

Bu bağlamda Taksim Meydanı, Taksim Gezi Parkı ve çevresinde yapılacak olan yenileme çalışmalarının kamuoyu desteği de alınarak, dünyadaki benzeşleri ile yarışır düzeyde, İstanbul’un ve ülkemizin kalitesine yakışır biçimde ele alınması gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planı Bağlamında Öneri Projenin Teknik Açıdan Değerlendirilmesi; Taksim Meydanı ve çevresinde trafiğin yeraltına alınmasını ve Topçu Kışlası’nın yeniden inşasını öneren projenin, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 07.07.1993 gün, 4720 sayılı kararı ile Kentsel Sit Alanı ilan edilen bölgeye ait 21.05.2009 tastik tarihli, 1/5000 ölçekli Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanan, Büyükşehir Belediye Meclisinin 25.11.2010 tarih, 2659 sayılı kararı ile kabul edilerek 21.12.2010 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanınca onaylanmış olan 1/1000 ölçekli Beyoğlu İlçesi, Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planı ile ilişkisi açısından değerlendirilmesi:Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planında plan hedefleri;

Tarihi eserlerin yoğunlaştığı bölgelerin özelliklerinin vurgulanarak asli fonksiyonları çerçevesinde korunmasının sağlanması ve desteklenmesi,

Beyoğlu Kentsel Sit Alanı’nın yeşil dokusunun canlandırılarak peyzaj kalitesinin artırılması, kıyı alanlarının düzenlenerek kara bağlantısının sağlanması,

Mevcut lastik tekerlekli ulaşım sisteminin tarihi mekanlar üzerindeki taşıt baskısını her türlü önlemlerin alınarak sınırlandırmanın sağlanması ve yaya ilişkisinin kurulması,

Tüm ulaşım türlerinin birbirlerini besleyecek ve tamamlayacak biçimde entegre edilmesi ve kentsel tasarım projeleri ile çözümlenmesi, şeklinde belirtilmektedir.

Önerilen projede ise, gerçekleştirilmesi planlanan ulaşım çözümlerinin ve Topçu Kışlası’nın inşasının İnönü ve Mete Caddeleri ile Gezi Parkı’ndaki tarihi Çınar Ağaçları kesilmeden gerçekleştirilemeyeceği açıkça görülmektedir. Bu açıdan proje içerdiği sert mekanların fazlalığı ve ağaç kayıpları nedeniyle plan hedeflerinde belirtilen ‘yeşil dokunun canlandırılarak peyzaj kalitesinin arttırılması ilkesi’ ile çelişki içermektedir.

Plan hedeflerinde belirtilen, ‘asli kullanımların korunması’ bağlamında ise, 50 yılı aşkın bir süredir kentliler tarafından açık yeşil alan (park) olarak kullanılmış ve bu şekilde benimsenmiş bir alanın işlevinin, kültür ve ticaret merkezi inşası önerisi ile değiştirilmesinin planlanması yine yukarıdaki plan hedefleri ile çelişmektedir.

Ulaşım ile ilgili hedeflerde, ‘tüm ulaşım biçimlerinin birbiri ile entegrasyonundan bahsedilmekte, ancak araç yolunun yer altına alınmasıyla birlikte yine yer altına taşınan toplu taşıma biçimleri ile yayalar da meydandan tecrit edilerek yer altındaki sisteme dahil edilmektedir. Bunun sonucunda meydanda bugün var olan yaya sirkülasyonu tamamen yok olacak ve Taksim Meydanı güvenliksiz bir mekana dönüşecektir. Bu sebeple önerilen ulaşım yöntemlerinin yaya hareketliliği düşünülerek gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Bunun yanında özel bir turist çekim noktası olan İstiklal Caddesi’ne gelecek olan turistik servis araçlarının da yolcuları yeraltında bırakacağı ve İstanbul’un vitrini olan Taksim’e katılımın yayalar açısından son derece konforsuz olan yer altı aktarım noktalarından gerçekleşeceği de son derece düşündürücüdür.

Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planında “Plan İlkeleri” başlığı altında belirtilen;

Ulaşım yönünden tarihi bölgenin içinde transit trafiğin azaltılması, lastik taşıt trafiği talebini arttırıcı, özendirici yol şemasından kaçınılarak kısıtlayıcı caydırıcı yol kurgusu oluşturulmalıdır.

plan ilkesi ile çeliştiği görülmektedir. Zira, yeraltından sağlanan bağlantı yolunun bölgeye getireceği trafik baskısı artacak, önerilen çözüm caydırıcı olmak yerine, bölgeye özel araçla ulaşımı teşvik edici yönde olacaktır. Bu eğilim otopark ihtiyacının doğmasına ve ara sokakların, hatta mevcut yeşil alanların alt katmanlarının yer altı otoparkı olarak kullanılması gibi çözümlerin gündeme gelmesine yol açacaktır. (Nitekim planda bu tip çözümlerin öngörüldüğünden de bahsedilmektedir) Bu tip yer altı otopark alanlarının inşası getireceği mali külfet yanında, park içerisindeki bitkilendirilmiş toprak zeminlerin yerle olan ekolojik ilişkisini keserek, çeşitli doğal döngüleri zedelemekte ve kentin ekolojik yapısına da zarar vermektedir.

Aynı şekilde önerilen projenin, Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planında “Plan Politikaları” başlığı altında belirtilen bazı temel maddelerle çeliştiği göze çarpmaktadır. Planda belirtilen bu politik ilkeler şu şekildedir:

Tarihi mekanların kültür varlıkları ile bir bütün içinde fiziksel kaliteyi yükselterek korunmasının etkin ve dinamik bir planlama süreci içinde ele alınması,

Beyoğlu Kentsel Sit Alanı’nın Tarihi Yarımada ile birlikte sosyal-kültürel işlevlerini korunmak ve geliştirmek suretiyle sürdürülebilirliğin sağlanması,

Ticaret alanlarının Beyoğlu Kentsel Sit Alanının korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını zedeler ve konut alanlarını tehdit eder duruma genişlemesinin ortadan kaldırılması,

Beyoğlu Kentsel Sit Alanı’nın yaşam kalitesini yükseltmek yönünde, mekansal stratejilerin ortaya konulması, gerekli mekansal düzenlemeler yapılarak bu yönde sürdürülebilirliğin sağlanması için gerekli kurumsal, idari ve mali imkanlar geliştirilmesinin sağlanması,

Beyoğlu İlçesi’nin genelinde, özellikle; korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yoğun olduğu bölgeleri ve Beyoğlu İlçesi’nin kimliğinde odak noktalarını belirleyen alanlar arasında yaya aksları -gezi güzergahları-toplu taşım sistemleri ile desteklenen meydanların ortaya çıkarılması ve yaya kimliğinin vurgulanması,

Gerekli yerlerde sınırlı olmak koşuluyla otopark alanları ihdas edilerek, özellikle tarihi bölgelerdeki ulaşım sisteminde getirilen kısıtlamalara entegre edilmesi,

Her türlü ulaşım sistemi kararlarının koruma prensiplerine aykırı sonuçlar oluşturmadan mevcut ulaşım sistemi ile entegre edilmesinin sağlanması, Tarihi mekanlara ulaşımı gerçekleştiren ve diğer ulaşım sistemleriyle entegre olan özgün bağlantıların sağlanması.

Plan politikalarının ilk maddesinde etkin ve dinamik bir planlama süreci öngörülmektedir. Oysaki önerilen proje(ler) kamu yararı gözetildiği belirtilse de, kamunun katılımı ve onayı ile gerçekleştirilmemektedir. Plan politikalarında bir çok kez bahsi geçen “sürdürülebilirliğin sağlanması” ilkesi Taksim Gezi Parkı’nın kültür merkezi yapısı inşa edilmesi yoluyla ortadan kaldırılması düşüncesiyle nasıl gerçekleştirilmiş olacaktır? Yine söz konusu plan politikalarında yaya kimliğinin vurgulanmasından bahsedilmekte ancak araç trafiği ile birlikte yayaların da yer altına alınacağı göz ardı edilmektedir. Planda ulaşım sistemi kararlarının koruma prensiplerine aykırı sonuçlar doğurmadan uygulanması belirtilmekte ancak, yer altı tünellerinin batma noktalarında oluşacak istinat duvarlarının ve buralardaki kazı çalışmalarının bölgedeki tarihi dokuya etkileri göz ardı edilerek, öne sürülen proje bu plan politikası ile de çelişki içermektedir.

Yukarıdaki açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, yerel yönetim mekanizması, kendi aldığı plan kararları ve ortaya koyduğu ilkelerle son derece çarpık çelişkiler içeren bir projeyi hayata geçirmek üzere harekete geçmiş bulunmaktadır.

Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar planı raporunda bölgedeki yeşil alanlar ve Taksim Gezi Parkı ile ilgili tespitler ise şu şekildedir:

Beyoğlu genelinde yeşil alanlar oldukça yetersizdir. Beyoğlu’ndaki mevcut yeşil alanlar; Taksim Meydanı Gezi Parkı ve Gümüşsuyu Parkı gibi bölgesel parklar, geçmişte imar uygulaması ile gerçekleştirilen çok kısıtlı miktarda park-çocuk bahçeleri ve dolgu alanları gibi zamanla denizden kazanılmış ancak çok fonksiyonel kullanılmayan alanlardan oluşmaktadır. Beyoğlu Kentsel Sit Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planında gösterilen Parklar ve Dinlenme Alanlarının ekolojik etütler yapılarak mevcut yeşil dokusunun korunması, gerekli ise peyzaj kalitesi artırılarak parklar, gezi ve dinlenme alanları, manzara parkları-seyir terasları vb. olarak kullanılması öngörülmüştür.

Plan çalışmasında öngörülen bölgesel ölçekteki park alanları çoğunluğu mevcut doku üzerinde de bulunmaktadır. Taksim Meydanı bitişiğinde bulunan ve meydan ile bir bütün olan, yaya yoğunluğunun çok fazla olduğu Taksim Gezi Parkı mevcut haliyle planda aynen korunmuştur. Anıtlar Kurulu’nun Taksim Kışlası’nın ihya edilmesine dönük kararları mevcut anıtsal ağaçların korunması ile mümkün olabilir. Anıtlar Kurulu’nun Taksim Kışlası’nın ihyasına dönük kararları verirken bu yeşil dokunun korunması gerekmektedir. Bu çerçevede; Taksim Gezi Parkı Alanında; kayıp anıt eserlerden olan Taksim Kışlasının Cumhuriyet Caddesi cephesinde kalan kısmı veya tamamı sosyal ve kültürel amaçlı fonksiyon verilerek, eserin yapı-gabari-irtifa veya yalnızca duvar olarak kullanımı ile seranomik kullanım, görsel-kültürel etkinlikler, tema parkı, gösteri alanı gibi işlevlerde kullanımı ile özgün yerinde Koruma Kurulu kararı ile ihya edilebileceği, ilgili Koruma Kurulu kararı ile uygun görülecek Taksim Meydanı ve Çevresi Kentsel Tasarım Projesi ile eserin yapı cephe-derinlik-gabari-malzeme-taşıyıcı sistem detayları kesinleştirilecek olup ilgili Koruma Kurulu’nca onaylanacak avan projesine göre uygulama yapılabileceği plan hükümleri getirilmiştir.

Bu raporda Beyoğlu bölgesinde yeşil alanların yetersizliği vurgulanarak giriş yapılmış olup, mevcut yeşil alanların korunmasının öngörüldüğü belirtilmektedir. Hemen ardından ise, bölgenin en büyük yeşil alanı olan Taksim Gezi Parkı’na inşa edilecek kültür merkezinin ayrıntıları verilmektedir.

İstanbul’un vitrini olan Taksim Meydanı ve devamındaki Gezi Parkı bölgedeki en geniş yeşil alan olma özelliği yanında, taşıdığı sosyal ve tarihi izler nedeniyle ölçülemeyecek kadar yüksek bir “kültürel peyzaj” değeri içermektedir. Planda da belirtildiği üzere bölgedeki yeşil alan miktarının kısıtlılığı göz önüne alındığında; Taksim Meydanı’nda bir kültür merkezine mi yoksa yeşil alana mı ihtiyaç olduğu konusunu tartışmaya açmak istiyoruz.

Bunun yanında, Beyoğlu ilçesinde bulunan ve Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Raporu’nda bahsi geçen Gümüşsuyu Parkı, Tophane Parkı, Kabataş Parkı gibi nitelikli yeşil alanlar, mevcut durumda bakımsız ve güvenliksiz bırakılarak atıllaştırılmaktadır. İstanbul’un en popüler ilçelerinden birisi olan Beyoğlu’ndaki kentsel yeşil alanların peyzaj kalitesinden yoksunluğu yakın gelecekte bu alanlarla da ilgili ilginç projelerin yerel yönetimin ajandasında olduğunu düşündürmektedir.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi olarak;

Gerek Taksim Meydanı ve Gezi Parkı, gerekse Beyoğlu ilçesindeki diğer yeşil alanların, kentsel yeşil alan sistemi bütünlüğü içerisinde, katılımcı ve şeffaf bir planlama anlayışının gerektirdiği dinamik bir planlama süreci ile ele alınmasını,

Taksim Meydanı ve çevresinde yapılacak kentsel tasarım/ kentsel yenileme uygulamalarının, dünyadaki korunan kültürel peyzaj örnekleri ile aynı kulvarda tartışılabilecek kalitede, peyzaj haklarına ve kültürel peyzaj değerlerine sahip çıkan örnek bir katılımcı planlama süreci ile gerçekleştirilmesini,

İstanbul’un Türkiye’ye ve dünyaya açılan vitrini konumundaki Taksim Meydanı ve çevresinin, dünyadaki kendi özdeşleri ile eşdeğer nitelikte; sosyal, tarihi, kültürel ve ekolojik değerleri ön plana çıkarılarak, İstanbul’un vizyonuna yakışan bir çehreye kavuşturulmasını, Özellikle Gezi Parkı içerisindeki ve çevresindeki bölgenin mevcut uygunsuz işlev ve fonksiyonlardan arındırılarak, sıhhileştirilmesini, bu alana özel araçla ulaşımı caydırıcı önlemler alınmasını ve toplu taşıma alternatiflerinin çoğaltılmasını, Taksim Gezi Parkı’nın ve devamındaki İnönü Gezi aksının ülkemiz Cumhuriyet tarihinin bize bıraktığı kültürel bir miras ve kente kazandırılmış ekolojik bir işlev olarak değerlendirilmesini, bu bağlamda gelecek nesillere bırakılacak bir kültürel peyzaj örneği olarak İstanbul’a kazandırılmasını,

Köklü bir tarihi geçmişe sahip olan İstanbul metropolünde doğal ve tarihi nitelikteki kamusal açık alanlarda yapılacak/uygulanacak olan her türlü plan ve projenin içeriği şekillendirilirken ülke olarak taraf olduğumuz Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin ve Avrupa Yerel Yönetim Şartları’nın hüküm ve yaptırımlarının önemle dikkate alınmasını, talep ediyoruz.

Etiketler

Bir yanıt yazın