İngiltere ve Kanada merkezli mimarlık stüdyosu FaulknerBrowns Architects, İngiltere, Durham'da yeni bir eğitim ve öğretim merkezi tasarladı. Lower Mountjoy Eğitim ve Öğretim Merkezi olarak adlandırılan bina, genel formunu belirleyen piramit formunda on iki çatı modülünden oluşuyor.
Lower Mountjoy Eğitim ve Öğretim Merkezi, ikonik Durham Kalesi’nin de parçası olduğu tarihi Durham Üniversitesi’nin merkezinde yer alıyor. FaulknerBrowns Architects’in tasarımı, alanlarını ve gün ışığını enerji katalizörü olarak kullanan yenilikçi bir eğitim merkezi ortaya koyuyor.
Mimarlık ofisi için tasarımda en büyük öncelik, kampüs içi faaliyetler için lojistik merkezin temel rolünü üstlenebilecek işlevsel bir binayı bu kadar hassas ve değerli bir alana yerleştirmenin bir yolunu bulmaktı. Projenin kentsel dokuya entegrasyonu, birleşik kütlelerden oluşan tek, ayırt edilebilir bir gövdenin tasarımı ile çözüldü. Binanın içeriden hepsi aynı sistemin bir parçası olan mekansal hücreler gibi, ancak dışarıdan farklı varlıklar olarak görünebilir. 8.000 metrekarelik yüzey alanı, yerdeki bağlamla yakın görsel ve algısal ilişkiyi sürdürmek için sadece 3 seviyeye ayrıldı. Amaç, ister kampüste, ister bir bütün olarak şehirde olsun, dışarıdakiler ile içeridekiler arasında bir süreklilik hissi sağlamaktı.
Bow Durham Okulu ve St. Mary’s Koleji arasında yer alan Lower Mountjoy Eğitim ve Öğretim Merkezi, nehrin ötesine uzanan ana cadde olan South Road’a bakıyor ve Durham şehir merkezinden geçtikten sonra güneye doğru ilerliyor. Hangi açıdan bakarsanız bakın, bina açık tuğla duvarlar, kalenin ve katedralin yükselen tepelerinden sembolik olarak esinlenen, kesik piramit şekilli çatı pencerelerinden oluşan, düzlemsel olmayan çatı gibi zengin ayrıntılarla süslü.
Projede birlikte çalışan mimarlık ve inşaat firmaları olan FaulknerBrowns Architects, Space Architects ve Galliford Try tarafından kullanılan tasarım süreçlerinin temelinde, on yıllık bir zaman dilimi ile ortak çalışmaya dayalı yaklaşım üzerine kurulan yeni bir eğitimsel fikir var. Kampüs için yeni masterplan, öğrenci sayısında önemli bir artış ve şu anda kullanılmayan eğitimsel bir modele dayanan bir sisteme göre, belirli fakülteler veya bölümler için belirlenenlerin yerine ortak binalar ve alanlar yaratma ihtiyacını içeriyor. Bu bağlamda yeni merkez fikirlerin buluşma noktası olmayı ve stratejik yön değişimini yansıtmayı amaçlıyor. Ortaya çıkan mekansal model, kafeye, iki büyük konferans salonuna (her biri 250 ila 500 koltuk arasında) ve makro ve mikro işbirliğine uygun alanların, grup projeleri için odaların (ortak sınıflar) ve farklı büyüklükte alanların (sınıflar) bulunduğu üç seviyeye yayılan çevresine doğrudan erişim sağlayan merkezi bir avlu etrafında düzenlenmiş bir dizi yapıdan oluşuyor. Son seviye, bir dizi açık fakat iyi tanımlanmış alanların “hedefli, düşünceli, aktif ve işbirlikçi” öğrenme için bir alan sağladığı “tersine sınıf” için hoş bir açık plan alana ayrılıyor. Her katta, katedrale kadar genişleyen manzaralar sunan, cephelere belirli bir ritim veren tam yükseklikte pencereler bulunuyor.
İçeriden, bu sınıflar ayrı mekanlar olarak görünse de dışarıdan bakıldığında, izleyiciler mimarinin her biri 15×18 metrelik bir tabana sahip, aynı formda ancak birbirine kıyasla 90 derece döndürülmüş ve son derece dinamik bir genel etki yaratan 12 modülden oluştuğunu gözlemleyebilir. Her modül alışılmadık bir biçimde kesik piramit şekilli ve tavan pencereli, ışığı doğrudan ve dolaylı olarak filtreleyen asimetrik bir çatıya sahip, bu da sınıflara yukarı ve dışa doğru görsel bir bakış açısı sunuyor. Avlunun çatısı, ışığın tüm zeminlere eşit olarak dağılmasının sağlandığı şeffaf ve koruyucu paneller bulunan bir sistemden oluşan tek istisna.
Uzaktan bakıldığında, Lower Mountjoy Eğitim ve Öğretim Merkezi’nin çatısı, karmaşıklık duygusu taşıyan ve kampüse dikkat çeken dinamik bir profile sahip. İçeriden bakıldığında ise, çatı pencerelerinin her biri – mimarlara göre – geleneksel okuma odasının modern bir yorumunu sunuyor.
Gri tuğla duvarlar, yakındaki UNESCO bölgesinde yer alan anıtların renklerini ve desenlerini hatırlarken, çinko sac metal çatı örtüsü ve cephe pencerelerinin düzenli ritmi bunun modern çağın bir işi olduğunu hatırlatıyor.
Bu nedenle, binanın sürdürülebilirlik stratejisi pedagojik stratejisi ile iç içe. Geniş merkezi tavan pencerelerinde yenilenebilir enerji üretmek için ince fotovoltaik paneller kullanılmış. Doğal havalandırma, açıklığının binanın yönetim sistemi tarafından kontrol edildiği pencerelerin yanındaki oluklu panellerle sağlanıyor, avluda oluşturulan yığın etkisi çatı pencerelerinden sıcak havayı dışarı atıyor, böylece odaları hoş bir şekilde serin tutuyor.