Prag’daki büyükelçiliğin ‘saçak gölgesi’ itirazını ‘bedel’ ödeyerek çözdüler

Hürriyet Gazetesi yazarlarından Vahap Munyar, “Kalebodur'la Mimarlar Konuşuyor” etkinlik serisinin "Kentsel Dönüşüm" temalı ikinci toplantısındaki gözlemlerini aktarıyor.

Ünlü mimar Emre Arolat, Türkiye’nin Prag’daki Büyükelçiliğinin 3 bin 200 metrekarelik yeni binasını tasarlarken, kentin yöneticileri kendilerinin onay vermesinin yeterli olmayacağını belirtti:

– Tasarlaya-cağınız binanın yakınında oturanların hepsine görüşleri sorulacak. Onların onayı olmadan projenize vize veremeyiz.
Aradan bir süre geçti, komşulardan tek itiraz olduğu bilgisi verildi:

– Büyükelçilik binanıza bir itiraz var. O komşu ikna olmadan bu projeyi başlatamazsınız.
Komşunun itirazının gerekçessi soruldu, yanıt ilginçti:

– Projeyi inceledik. Büyükelçilik binanızın saçaklarının gölgesi bizim üzerimize düşecek. Biz bunu istemiyoruz.
Emre Arolat, bu itiraza şaşırsa da uygulamayı takdir etti:

– Yapılacak bir bina için bölgedeki vatandaşların görüşlerinin alınması ne kadar iyi. Bu tür konularda toplumsal konsensüs çok önemli.
Ancak, çok geçmeden verilen bilgiyle durumun pek de düşündüğü gibi olmadığını anladı:

– Büyükelçilik binamızla ilgili projeye “saçak gölgesi” itirazında bulunan komşu ile görüştük. Bir miktar para ödemesi yaptık. Böylece itirazından vazgeçti.

Arolat, Prag’da yaşadığı bu deneyimi Kalebodur’un “Mimarlar Konuşuyor” buluşmaları dizisinin Argos in Cappadocia’da gerçekleşen “Kentsel Dönüşüm” başlıklı panelinde paylaştı.

Ardından İstanbul’dan çarpıcı bir örnek anlattı:

– İstanbul’da mimarlığını üstlendiğimiz büyük bir projenin sahibi olan şirketin ortağı daha temel bile atılmadan beni aradı, “Emre Bey, yardımına ihtiyacım var. Projeden büyükçe bir konut sattığımız yabancı müşterimiz evinin yerini görmeye geldi. Nereyi göstereceğimi şaşırdım” dedi.

Şirketin patronuna verdiği yanıtı aktardı:

– Şirketin patronuna, “Ben sizin yerinizde olsam müşterinizi projenin bulunduğu yere götürmem. Orada müşteriye gösterebileceğiniz birşey yok henüz. En iyisi Boğaz’da bir yemek ısmarlayın” yanıtı verdim.

Sonra şu noktanın altını çizdi:

– Bazı projelerde daha ruhsatlar bile alınmadan satışa geçiliyor. Sonra projede değişiklik olunca müşterilerle şirketler arasında sıkıntı yaşanabiliyor.

Kentsel dönüşümün toplumsal destek gerektirdiğini vurgulayıp ekledi:

– Biz bu dönüşümün tasarımında rol alacak olan ajanlar olarak kendimizi çaresizlik içinde hissediyoruz.
Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Çolakoğlu’nun yönettiği panelde Prof. Celal Abdi Güzer, kentleşmede yaşanan manzarayı şu benzetmeyle ortaya koydu:

– Mısır patlaması gibi kestirilemeyen bir durum var.

Yard. Doç. Erbatur Çavuşoğlu da Sulukule’den şu izlenimi aktardı:

– Sulukule’de görüştüğüm bir vatandaş, “Yaptıkları dönüşüm kardeşi kardeşe, komşuyu komşuya düşürdü” dedi.
Türkiye’nin önde

gelen mimarlarının kendilerini çaresiz hissedip, “patlamış mısır” benzetmesi yapmaları, “kardeşin kardeşe düşme riski” kentsel dönüşümün hiç de kolay olmayacağını gösteriyor.

Önemli her proje için Başbakan sunum istiyor

Emre Arolat, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’a yakın ilgisini şu örnekle ortaya koydu:

– Güzide bir spor kulübümüze proje hazırlıyoruz. Kulüp yöneticileri, “Başbakan’a sunum yapmak gerekiyor” dediler. Ben de onlara, “Sayın Başbakan Fenerbahçeli değil mi? Sizin kulübün projesiyle neden yakından ilgilensin ki?” yanıtı verdim.

Başbakan’ın sunumlarda detaylar üzerinde durduğunu vurguladı:

– Sayın Başbakan’a daha önce sunumlar yaptım. Çok detay sorular sorduğuna tanık oldum.

Zorlu Center’e göz alışır

Konuyu Prof. Celal Abdi Güzer açtı:

– İstanbul’daki Zorlu Center’ı nasıl değerlendireceğiz?

Zorlu Center’da imzası bulunan Emre Arolat yanıt verdi:

– Orada bir boşluk vardı. Gözümüz o boşluğa alışmıştı. Bir süre sonra Zorlu Center’a da alışacak.

Şehir plancısı Faruk Göksu da çarpık yapılaşmanın hızlandığı dönemi anımsattı:

– 18 milyonluk yapı stoğunun yüzde 70’i son 30 yılın ürünü.

Gecekondularda ‘kiralama’ olsa arsalar kamuya dönerdi

Prof. Süha Özkan, Ankara’nın efsane Belediye Başkanı Vedat Dalokay’ı andı:

– Rahmetli Vedat Dalokay bizim ilahımızdı. 28 yaşında genç bir mimarken kendisine, “Gecekondu sahiplerine tapu vermek yerine 30, 40, 50 yıllık kiralama yapalım” önerisi yapmıştım. Siyasi açıdan böyle bir yöntemi riskli buldu.

Önerisinin kamu açısından öneminin altını çizdi:

– Gecekondu arazileri 30 yıllığına kiralanmış olsa 2003’te, 40 yıllığına kiralanmış olsa 2013’te mülk kamuya geri dönecekti. Böylece kentsel dönüşüm için kamunun eli daha rahat olacaktı. Gecekondu sahipleri bugün arazi spekülatörü oluverdi.

Etiketler

Bir yanıt yazın