İç mimarlık ofisi Stonehill Taylor'ın tasarladığı proje, konuklarını Saarinen'li 1960'lara geri döndürmeyi hedefliyor.
Yirminci yüzyıla damga vuran Eero Saarinen; havaalanlarından ve üniversite kampüslerinden mobilyalara kadar farklı ölçekler üzerinde çalışmış, Finlandiya kökenli bir mimar.
Tasarladığı yapılarla savaş sonrası yıllarda ABD’nin mimari kimliğinin şekillenmesinde önemli rol oynayan Saarinen, ayrıca eserleriyle modernizm birikimini da genişletmiş. Bir heykeltıraş titizliğiyle oluşturduğu formlar ve özgün mekan kurgusu ile birçok başyapıta imzasını atmış mimarın en önemli yapılarından biri de uzun zamandır kullanımda olmayan TWA Terminal binası.
1962’de Eero Saarinen’in ölümünden tam bir yıl sonra tamamlanan terminal, havalimanının ve hatta ülkenin en meşhur yapılarından biri haline geliyor. Mimarın yapıyı tasarlarken; o zamanlar yeni yeni popüler olmaya başlayan ulaşım ağı ile yere sağlam bir şekilde basan kartalın ayakları arasında analoji yaptığı söyleniyor.
1959 yılında bina inşaat halindeyken Eero Saarinen, tasarım sürecinde izlenen ana ilkeyi şu sözlerle ifade ediyor:
Tüm eğriler, işaretler, teşhir panoları, korkuluklar ve check-in masaları; tüm alanlar ve elemanlar, uygun bir doğaya sahip olacaktı. Binadan geçen yolcuların baştan aşağı tasarlanmış bir ortam deneyimlemelerini istedik; her bir parçanın diğerinden kaynaklandığı ve her şeyin aynı dünyaya ait olduğu bir ortam…
Daha çok yeni bir seyahat aracı olan uçağı ve ayakları yerden kesilen insanoğlunu birbirine alıştırmak ve belki de tanıştırmak gibi temel bir hedefle tasarlanan yapı; geniş yolcu salonu, valiz bandı ve elektronik uçuş ekranını barındıran ilk terminal.
Yapı, kullanıcıların deneyimleyebileceği, büyük ve heykelsi bir salondan oluşuyor ve bu salonda uçakların izlenebileceği galeri ve açıklıklar yer alıyor.
On yıldan fazla zamandır boş duran ve hizmet dışında tutulan TWA Terminali bir otel olarak hayata geri dönüyor. Bir iç mimarlık ofisi olan Stonehill Taylor tarafından tasarlanan proje, konuklarının 1960’lara geri dönmelerini sağlayacak. Otelin 2019 yılının ilkbaharında açılması planlanıyor.
Otele girişte konukları nostaljik karolar karşılayacak ve konuklar kırmızı halı ile check in alanına ulaşacak. Ardından ziyaretçiler, terminalin ikonik uçuş tüplerinden biri aracılığıyla otele erişecek. Dışarıda ise, Saarinen dönemine ait bir “Lockheed Constellation” uçağı, kokteyl bar olarak misafirlerini bekliyor olacak.
MCR Development ve Stonehill Taylor tarafından yapının geleceğine bir çentik atılmış oluyor. 1962 yılının eski uçak terminali, Saarinen’in binasının arkasına eklenecek olan iki kanatlı yeni kütlelere 200.000 metrekarelik bir lobi ve check-in masası olarak hizmet verecek.
Stonehill Taylor’ın kıdemli mimarlarından Sara Duffy; Eero Saarinen, Florence Knoll, Raymond Loewy ve Alexander Girard’dan ilham almaya çalıştıklarını ve doğru olanı yaptıklarını düşündüklerini belirtiyor. Saarinen tarafından tasarlanan TWA Uçuş Merkezi binasının formunu takip eden bir eğriyi temel alarak tasarlanan otel, 44 süite ve 512 konuk odasına sahip olacak.
Her oda Knoll kumaşından imal edilen “Saarinen Womb Chair” ve deriden imal edilen “Executive Chair” gibi özel tasarım mobilyalar ile döşendi. Ceviz ve pirinç detaylar, çevirmeli telefonlar ve Hollywood tarzı aydınlatmalı makyaj lambaları, atmosferdeki altmışlar hissini tamamlıyor. 30 metrekare ile 110 metrekare arasında değişen odaların her birinin uçuş merkezi ya da pist manzarası mevcut.
Yenileme çalışmaları tamamlandığında, TWA Uçuş Merkezi dünyanın en büyük kamusal otel lobilerinden biri olacak ve sekiz restoran ve altı bar; otel ziyaretçilerine, gezginlere ve havacılık meraklılarına hizmet verecek.