Murat Çetin'in yazdığı ŞAHLAR, PİYONLAR ve [META]KENT kitabı, Nika Yayınevi'nden yayımlandı.
Kitabın tanıtım metninden:
Bu kitap dijital kapitalizmin ivmelenişine paralel olarak kent mekânının “buharlaştırılma” sürecini ele alıyor ve bu ideolojik buharlaşmanın son aşaması olarak metaverse olgusunun reel ve fiziki kentsel mekâna, onun kamusallığına sınıfsal olarak nasıl etki ettiğini gözler önüne seriyor. Distopik kurgu ile gerçeklik verilerinin birbirine bugüne dek hiç olmadığı kadar yaklaştığı günümüzde, bu ikisinin kesişim kümesinde belirmeye başlayan yeni kentsel mekânı, oyun ve simülasyon ilişkisi içinde ele alıyor. Mimarlar ve şehir planlamacılarının yanı sıra, “kent”, “satranç” ve “metaverse” dünyalarına ilgi duyanlara da hitap edebilecek kitap, bu görünürde ilgisiz üç unsurun aralarındaki kesişimlerin, kurulabilecek bağların, ilişkilerin, benzerliklerin ve ortaklıkların üzerindeki tılsımlı perdeyi aralıyor. İnsanlığın en eski dönemlerinden bu yana biyolojik evrimle paralel seyrederek şekillenegelen kentlerimiz, 21. yüzyıl başından beri nasıl ve neden hızla buharlaş(tırıl)ıyor?, “buharlaşma” aslında nasıl sınıfsal ve kentsel bir oyun stratejisidir?, Sel, deprem ve pandemi felaketleri bu kentsel ve mimari dönüşüm süreçlerinde nasıl araçsallaştırılır? sorularını, kentlerin dönüşümüne çok disiplinli ve tarihsel bir perspektiften bakarak cevaplıyor. Kentlerimiz neden ve nasıl bu hallerine geldiler ve yakında ne hale dönüşecekler?, Yeni Dünya Düzeni’nde Kentsel Dönüşüm projeleri ile Metaverse arasında nasıl bağlar bulunur?, Kamusal alanın yerini alacağı öngörülen dijital ve sanal evren, lanse edildiği gibi iyi bir şey midir?, Yapay Zekâ ile yakından ilişkili olan ve Metaverse denilen bu yeni kamusal alanın arkasındaki mekân-politik ajanda nedir?, Metaverse iyi olsa dahi gerçek kente, sokaklara, meydanlara etkileri ne olacaktır? sorularını ekonomi-politik açıdan ve diyalektik bir çerçeveden ele alan yazar, kapitalizmin çelişkileri sonucundaki mekânsal yarılma ile ortaya çıkan; gerçek ve meta-mekânlar, mimarlar ve meta-mimarlar vs. gibi kutuplaşmaların arka planını ortaya koyuyor. Mimarlığın ölümüne ve bir “Meta-Kent” oluşumuna doğru evrilen bu arka planın izlerini, yasa, yönetmelik ve mahkeme kararlarından istatistiksel verilere, araştırmalara ve belgesellere, kişisel gözlemlerden anı ve alıntılara, resimlerden heykellere, felsefi, kuramsal ve edebi metinlerden sinema ve dizilere uğrayan, zengin, heyecanlı ve sarsıcı bir rota takip ederek sürüyor.