'Cittaslow Hareketi', dünyanın en hızlı büyüyen iyi, temiz, adil gıda ve dünya için çalışan 'Slow Food' hareketinin kuzeni... Türkiye'de Seferihisar'da başlayan akım, Vize'den Gevaş'a tüm ülkeyi saracak.
‘Cittaslow Hareketi’, İtalya’nın ünlü şarap bölgesi Chianti’nin Greve Belediye Başkanı Paolo Saturnini’nin parlak sezgisiyle ortaya çıkmış. 1999 yılında Başkan Saturnini, yaşam kalitelerinin iyileştirilmesi üzerine dayalı bir kalkınma modeli olan bu hareketi, daha sonra İtalya’nın Bra, Orvieto ve Positano belediye başkanlarının da desteğini alarak genişletmiş. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde yüzlerce kent ve kasaba, İtalyanca ‘citta’ (şehir) ve İngilizce ‘slow’ (yavaş) kelimelerinden oluşan ‘Cittaslow’ (sakin şehir) unvanına sahip olmuş durumda.
Küreselleşmenin yarattığı tek tip kentlerden olmayıp, yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin katıldığı bir birlik haline gelen ‘Cittaslow’un ülkemizdeki ilk üyesi Seferihisar oldu. 2009 yılında üyeliği kabul edilen Seferihisar’ı içinde bulunduğumuz 2011 yılında Aydın’ın Yenipazar, Çanakkale’nin Gökçeada, Muğla’nın Akyaka ve Sakarya’nın (son dönem reklamlarda Mümkünlü olarak tanınan) Taraklı beldeleri takip etti. Bu güzel kasabalarımız geçen şubat ayından bu yana ‘sakin şehir’ unvanını taşıyorlar. Seferihisar’ın bu harekete dahil oluşundan sonra, Türkiye’den bugüne kadar tam 86 kasaba ‘sakin şehir’ olmak için başvurdu.
Öncelikle ‘sakin şehir’de kentin dokusu, rengi, müziği, mutfağı ve hikayesi korunacak; bütün bu ahengi şehrin sakinleri ve ziyaretçileri de yaşayacak. Yerel zanaatlar, tatlar unutulmayacak; unutulanlar da yeniden hayata geçirilecek. Sağlıklı, huzurlu ve güvenli yaşamak için herkes elini taşın altına koyacak. Yerel üreticiler desteklenecek, sağlıklı (organik) yiyeceklerin üretilmesi teşvik edilecek, tohumdan sofraya gelene kadar nasıl üretildiğini bildiğimiz güvenli gıdaların tüketilmesi özendirilecek. Haklısınız, günümüz koşullarında belki zor ama olanaksız değil. Çünkü ‘sakin şehir’ demek, yaşam kalitesini yükseltmek demek… Elbette beş yeni Cittaslow’dan Anadolu mutfağı adına beklentimiz yerel tatların yaşatıldığı lokantalara sahip olmaları… Cittaslow’a gidenler Slow Food hareketinin temel beklentisi olarak bu düşünceye uygun yemekler de arayacaklar…
5 YENİ CITTASLOW DAHA GELİYOR
Ülkemizdeki ‘sakin şehir’lerin sayısı bu yılın sonunda 10’a yükselecek. Yapılan görüşmeler sonunda Kırklareli’nin Vize, Isparta’nın Yalvaç, Ordu’nun Perşembe, Van’ın Gevaş ve Antalya’nın Kaş ilçeleri önümüzdeki yıl ‘Cittaslow’ olacaklar.
Geçen hafta içinde Trakya’nın gerçekten sakin bir kasabası olan Vize’deydik. Tarihsel kimliğin korunduğu, yöresel lezzetlerin (başta nefis manda yoğurdu olmak üzere) bütün ilçeyle paylaşıldığı Vize’de, Belediye Başkanı Selçuk Yılmaz’ın liderliğinde hemen herkesin bu işe inandığını sevinerek gördüm. Başkan Yılmaz, ‘Vize’nin kent vizyonuyla ‘Cittaslow’ ilkeleri örtüşüyor. Kendisi ve etrafıyla uyumlu, sahip olduğu değerlerle bütünleşik, doğaya ve tarihi geçmişine sahip çıkan, farkında ve bilinçli, fiziki altyapısı güçlü, kurumsal bağlantıları ve işbirliği en üst seviyede, rekabet gücü ve çevresel sürdürülebilirliği olan, modernliğinin ve çağdaşlığının yanında ‘kendine özgü’ bir kimliğe bürünen kent modeli yaratmayı hedefliyoruz.’ diyor.
KARADENİZ’LE İLİŞKİSİNİ KESMEYEN KASABA
Yeni sakin şehirlerimizden Ordu’nun Perşembe İlçesi’nin halkı, Karadeniz otoyolunun ilçelerinden geçmesine izin vermemekle tanınıyor. Perşembe, Karadeniz’de hala kıyısı olan nadir ilçelerden biri… Öte yandan Karadeniz geleneksel mutfağının hem evlerde hem de turistik tesislerde, en güzel örnekleriyle yaşadığı bir kasaba… Perşembe’nin en ünlü ve en güzel yanı ise 365 gün taze deniz balığı bulunmasını sağlayan olta balıkçılığı… Belli ki Perşembe kıyılarındaki sularda, çoğu su altındaki ‘denizotu’ (zostera) çayırlarından beslenen dikenli kalkan, çaça balığı, kaya balığı, vatoz, has kefal ve mezgitler yaşıyor hala mutlu mesut…
ISPARTA’NIN GÜLÜ YALVAÇ OLACAK
Pisidia Antiocheia’sı antik kentini de sınırlarında barındıran Yalvaç Kasabası, ülkemizde geleneksel yaşam biçiminin korunduğu nadir yerleşimlerden biri… Örneğin, kuraklıktan korunmayı ve bereketi simgelediğine inanılan ‘Bişi ve Hasır Yakma Töreni’ bugün hala kutlanıyor. Evlerden toplanan eski sele, sepet ve hasır gibi eşyalar büyük bir ateşte yakılırken; ‘bişi’ adı verilen yağda kızartılmış ekmek hamuru da gün boyu herkese ikram ediliyor, evlere dağıtılıyor.
Yalvaç’ta yoğurt pazarı, giyim pazarı, meyve-sebze pazarı olmak üzere üç ayrı pazar kuruluyor. Sabah erken saatte açılan yoğurt ve meyve-sebze pazarında satıcıların çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Pazar, bereketli olması için din görevlisi tarafından okutulan ortak bir duayla açılıyor.
VİZONTELE’NİN GEVAŞ’I
Gevaş, arkasında nefis Artos Dağı, önünde Van Denizi ile en doğudaki ‘Cittaslow’ olmaya hazırlanıyor. Eski adı Vestan ve hem dağ hem de deniz üzerine üretilmiş efsanelerde de adı böyle geçiyor. Gevaş’ı Yılmaz Erdoğan’ın filmi Vizontele ile tanımış ve çok sevmiştik.
Van’a yapılan seyahatlerde Ahtamar Adası gezilecekse (ki mutlaka ziyaret edilmeli) Gevaş’ta bir öğle yemeği molası verilir. Kuzu etinden acı mı acı nefis bir kebap yenir ve daha sonra da ‘kelecoş’ denen lezzete gelir sıra… Gölün ünlü ‘inci’ kefalleri de zamanında pek lezzetlidir doğrusu…
VE KAŞ
Herhalde bu ilçemizin ‘sakin şehir’ olmasına en çok sevinecek olan eski Kaşlılar olacaktır. Kaş’ta son yıllarda yaşanan beton kirliliğine karşı, ‘Cittaslow’ unvanına sahip olmak en güzel çare galiba… Kaş özel mutfağı, çevredeki tarihsel dokusu, tartışmasız şahane coğrafyası, sualtı zenginlikleri ile ‘Cittaslow’ olmayı çoktan hak ediyor. Bu unvanı alırsa eğer bugüne kadar kaybedilenler bir yana, Kaş belki de geleceğini kurtarabilir.
Çabalar boşa gitmesin, emekler heba olmasın. Bize başarılar dilemek düşer, hepsinin de yolu açık olsun…