Devlet tarafından gasp edilen Sanasaryan Han, Ermeni Patrikliği’nin açtığı iade davası sürmesine karşın, 20 yıllığına kiralanmak üzere ihaleye çıkarılıyor.
Türkiye Ermeni toplumunun geçmişte gasp edilen en önemli mülklerinden biri olan Sanasaryan Han, kiralanmak üzere ihaleye çıkarıldı.
AGOS Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş’ın haberine göre, 18 Temmuz’da açılacak ihale Resmi Gazete’de duyurulmuş olsa da İstanbul Ermeni Patrikliği’nin açtığı iade davası sürüyor.
Her ne kadar son zamanlarda Han’ın kullanım hakkının hükümet tarafından 50 yıllığına Patrikliğe verileceği konuşuluyor olsa da ihalenin ilan edilmesiyle birlikte bu olasılık da ortadan kalkmış oldu.
Oysa Türkiye Ermeni Patrikliği, Sirkeci’de bulunan Sanasaryan Han’ın iadesi için geçen yıl İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açmıştı.
Görülen ilk duruşmada, mahkeme heyeti mülk üzerine “tedbir kararı” almıştı. Bu karar uyarınca, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün, hana yeni kiracı almaması gerekiyordu. İhale ilanı, bu karara rağmen verilmiş oldu.
18 Temmuz tarihinde yapılması beklenen ihale gerçekleşirse hanın yeni hak sahibi bir üçüncü şahıs olacak.
Han, 1915’te Osmanlı Devleti tarafından gasp edildi. Bu durum 1920’ye kadar sürdü. 1920’de yapılan düzenlemeyle Patrikhane’ye hanın gelirlerini kullanma hakkı verildi. 1928’de İstanbul Valiliği’nin bir kolu olan İdare-i Hususiye, hanın gelirlerine el koydu.
Patrik Naroyan, bu haksızlığa karşı dava açtı ve 3 Mart 1932’de sonuçlanan bu dava Patrikliğin lehine sonuçlandı.
Ancak İdare-i Hususiye, 1935’te davayı tekrar açtı ve mülk bu dava sonucunda elden çıktı.
1930’lu yıllarda gasp edilerek önce İl Özel İdaresi’nin, daha sonra da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün himayesine geçen mülk, Emniyet Müdürlüğü ve Adliye binası olarak da kullanılmıştı.
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem geçen yıl, Sanasaryan Han için dava açılması ve ihtiyatı tedbir kararı alınmasına tepki göstererek mülkün, Osmanlı tebaası bir Ermeni olan Mıgırdiç Sanasaryan Ağa’nın vasiyeti olduğunu ve hukuki süreç sonucunda Müdürlüğün malı olduğunu savunarak, “Sansaryan Han, cemaat vakfı statüsünde olan bir vakfın mülkü değil” demişti.
Adnan Ertem’in açıklamasının tarihsel gerçeklerle uyuşmadığını ifade eden Rober Koptaş, yazıda şu ifadelere yer veriyor:
“Öncelikle, Mıgırdıç Sanasaryan Ağa bir Osmanlı Ermenisi değil, Rusya’da yaşamış bir Ermeni. Varlıklı bir şahıs olan Sanasaryan, 1881’de Erzurum’da yetim öğrenciler için bir okul açtı. Daha sonra ise, bu okula gelir sağlaması amacıyla İstanbul’da Sanasaryan Han’ı satın alarak, hanın yönetim haklarını Ermeni Patrikliği’ne bıraktı. Patriklik kayıtlarında hanın 1909 yılına ait tapu kaydı yer alıyor. Bu belgede, ‘Vakıf olarak mütevellisi Ermeni Patrikhanesi tasarrufundadır’ ifadesi yer alıyor.”
Patrikhane Emlak Komisyonu üyesi Şahin Gezer de Sansarayan Vakfı’nın mazbut vakıf sayılamayacağını, vakfa ve mülklerine mahkeme kararıyla el konulmasının hukuksuz olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bu vakfın mütevelli heyeti başkanı günün patriğidir. Dolayısıyla, vakıf yöneticisiz değildir ve bugün çok sayıda fakir çocuk bulunmaktadır. Sonuçta bu vakıf, onların daha iyi eğitim alması için kuruldu.”
1895’te, Mıgırdiç Ağa Sanasaryan’ın isteğiyle mimar Hovsep Aznavur tarafından inşa edilen Sanasaryan Han, devlet eline geçtikten sonra uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanıldı.
Darbe dönemlerinde sorgu ve işkencelere ev sahipliği yapan bina, odalarının küçüklüğünden dolayı ‘tabutluk’ olarak anıldı. Nazım Hikmet, Ece Ayhan, Azız Nesin, İlhan Selçuk, TKP üyesi Dr. Hayk Açıkgöz, Jak ve Vartan İhmalyan, Aram Pehlivanyan burada işkence gören solcular arasında sayılıyor. 1944 Irkçılık-Turancılık davası sanıkları Abdullah Türkeş ve Nihal Atsız da Sanasaryan’ın “tabutluk”larında işkenceden geçirilmişti