Bu yıl 4-23 Eylül tarihleri arasında "Emotional States" teması ile düzenlenen Londra Tasarım Bienali’nde Letonya’yı temsil eden sanatçı Arthur Analts "Matter to Matter" kurgusu ile insanları buğulanmış bir duvara resim çizmeye davet ediyor.
Letonyalılar doğa ile uyum içinde yaşamaları ile meşhur. Ülkenin %52’si göller, nehirler, ormanlarla kaplı ve Baltık Denizi ile çevrili. Letonya’nın doğa ile olan bu ilişkisini vurgulamak isteyen sanatçı Matter to Matter’ı kurgularken su ve ahşaptan yararlanıyor. Suyun yoğuşması ve buğulanması sanatçının vermek istediği mesaj ve his için önemi bir faktör olarak önümüze çıkıyor.
Arthur, Baltık Denizi’ne yakınlığı nedeniyle kendine özgü atmosferi ve iklimi olan kendi doğduğu şehir Riga ve çevresindeki ormanlardan ilham almış. Bu başkent, genellikle yoğunlaşmaya neden olan sabit bir neme sahip.
Arthur, bu fiziksel süreci geniş yeşil bir cam yüzeyi kullanarak yeniden yaratıyor. Bazı sihirli etkileri olan “laconic glass” olarak tabir edilen yeşil bir cam duvar, ziyaretçileri kendi mesajlarını bırakarak iletişim kurmaya ve etkileşime girmeye davet etmesi için kullanılıyor. Bu cam yüzey ardında rafine bir teknolojik çözümü gizliyor. Serginin tüm unsurları, yenilikleri kullanabilme kabiliyeti konusunda giderek daha fazla tanınan bir ülke olan Letonya’da geliştirildi ve üretildi.
Bu sakin ve meditatif sergi alanında tasarımı Arthur Analts’a ait. Alanda, Letonya’da yetiştirilen 13 ağaç kullanılarak yapılmış bir oturma elemanı da yer alıyor. Ziyaretçiler üzerinde yaratılmak istenen etkiye katkıda bununan bu oturma elemanı, insanların Letonya’nın yayılan ormanlarından bir şey hissetmesini sağlayan duyusal bir deneyim katıyor.
Tasarımcı, modern teknolojilerin ve şehirlerin hızla gelişmesiyle, Letonya kültürü için gerekli olan doğal çevre ile etkileşimin kaybedilmemesi ve bu konuda farkındalığın fazla olmasının gerekliliğini vurguluyor.
Tasarımın belirgin sadeliği, ana özelliğin (büyük camlı yüzey) ardında rafine bir teknolojik çözümü gizliyor. Serginin tüm unsurları, yenilikleri kullanabilme kabiliyeti konusunda giderek daha fazla tanınan bir ülke olan Letonya’da geliştirildi ve üretildi.