Feina tarafından tasarlanan The Split House; İspanya’nın Palma de Mallorca şehrinin, verandalı sıra evlerin çoğunlukta olduğu, yoğun bir semtinde konumlandırılmış.
The Split House’un bulunduğu bölge, 20. yüzyıl başlarında yerli sanayide çalışan işçilerin konaklaması için inşa edilmiş. Kentsel doku içindeki sanayi bölgesini tanımlayan işgücünün binlerce olduğu belgelenmiş. Köyden şehre göçün de başladığı dönemde, bu kadar büyük bir sanayinin konaklama ihtiyacını karşılamak için büyük çaplı bir çözüm üretilmesi gerekmiş.
Basit sıra evler, en alışıldık çözüm olarak akla gelse de bölge aynı zamanda ustabaşılar ve iş sahipleri için burjuva villaları tipolojisiyle doluymuş. Villalar, devasa boyutları ve süslemeli cepheleriyle, sıradanlıktan uzak “şehir sarayları” duygusunu yaratmak için genellikle yerel zanaatkarlara ev sahipliği yapmışlar.
The Split House da cephede kullanılan tasarım dili ve kentsel oranlar aracılığıyla devasa yapılarla bağ kurmayı hedefliyor.
Arazi topografyasının denize doğru eğimli yapısından dolayı, arazideki rakım farkları, projede çözümlenmesi gereken etkenlerden biri olmuş. Sokak ile arka cephe arasında 1,4 m kot farkı bulunuyor. The Split House zemine yapılan müdahale ile araziye uygun şekilde konumlandırılmış.
Farklı seviyelerde zemin düzlemlerinden oluşan, alçalarak giden gezinti yolu ana cadde ile avlu arasında bağlantı oluşturmuş. Bu bölüm, üst kata da yansıtılarak evi “bölen” (split) iki farklı seviye oluşturulmuş ve güneyden gelen ışığı içeri taşıyan yeni cepheler yaratılmış.
İnşaatı, farklı sanayileşme derecelerine sahip bir dizi birbirine bağlı sistem olarak benimseyen şirket, CLT ile çalışarak kendi kuralları ve özellikleri olan endüstriyel ahşap sistemlerine giriş yapmış.
Bina yönetmelikleri yalnızca sığ yapı derinliklerine izin verdiği için; iç mekanda maksimum metrekareye ulaşmak amacıyla duvar kalınlıkları olabilecek en ince şekilde uygulanmış.
CLT, ahşabın iç mekanda ortaya çıkacağı ince katmanlı duvarlar üretilmesini mümkün kılmış. Cepheler mantar meşesi ile kaplanmış, doğu cephesi tarafındaki zeminde ise kereste kullanılmış.
Dahili ve operasyonel enerji tüketimini minimuma indirmek için sürdürülebilir malzemeler kullanmaya çabalanmış. Ahşap ve doğal mantar gibi malzemeler üzerinden konstrüksiyon çözümleri geliştirilmiş.
The Split House’un inşaatında 58 metreküp ahşap kullanılmış ve 52 ton CO2 depolanması sağlanmış. Operasyonel enerjinin minimuma indirilebilmesi için hava geçirmez zarf uygulamasına önem verilmiş.
Çoğu alanda atmosferik bir renk olan vanilya rengi tercih edilmiş. Bu renk taşan keresteyi örterken aynı zamanda dokusunu da güzelleştirmeyi sağlamış.