“Şehir İnsanı Bıkkındır, Kayıtsızdır”

Yrd.Doç.Dr. Hakan Kaynar'ın “Cumhuriyet İstanbulu'nda Modernlik Fragmanları” başlıklı konuşması 9 Ocak'ta İstanbul Araştırmaları Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Konuşmasında İstanbul’da erken Cumhuriyet dönemindeki günlük hayatını irdeleyen Kaynar, “şehirli” deyince Cumhuriyet öncesi ilk akla gelenin İstanbul olduğunu, genel söylemin dışında Cumhuriyet döneminde tepeden inme modernleşmenin dışında bir modernleşme çabası olup olmadığını incelediğini dile getirdi. Bu bağlamda “çağdaşlaşma-modernleşme-Batı” kavramlarının politik birer açılımları da olduğunu ifade eden konuşmacı, bu kavramları olumlu olumsuz tanımlamalarından kurtararak konuya yaklaşıp, sadece “yenilik”, “modayla ilişkili olarak yeniye uyum” gibi tanımlamaların kullanılabileceğini belirttti.

İstanbul’da yeniyi tecrübe etmenin şehir içi ulaşımla başladığını dile getiren Kaynar “19. yüzyıldan itibaren şehir değişmeye başlıyor. Vapur, tramvay deneyimi ise İstanbulluları dönüştürmeye başladı. Bu kadar küçük alanlarda birbirini tanımayan kentli ilk defa aynı mekanda bulunmaya başlamıştı. Böylece İstanbullular kadın-erkek seyahat etmeyi bu ulaşım alanlarında öğrendiler. İmtiyaz da söz konusu değildi,” dedi. Cumhuriyet döneminde yazılan romanlar üzerinden örneklemelerle birbirinden farklı sınıf, cinsiyet, din gruplarına dahil kişilerin karşılaşmasının, toplumsal ayrışmaları da göz önüne serdiğini ifade eden Kaynar, “Karşılaşma ne kadar fazlaysa, şehir o kadar dinamik bir yer olur” diyerek, bu karşılaşmaların şehirli kişinin özelliği olan “bıkkınlık ve kayıtsızlık”ı da beraberinde getirdiğini ve kişilerin birbirlerine müdahale etmemeye başladığını sözlerine ekledi. Konuşmacı ayrıca toplum içerisindeki eşitsizliğin de yine bu platfromda ortaya çıkmaya başladığını belirtti.

İkinci “yenilik” unsurunun “yerleşim” olduğunu ifade eden Kaynar, modernleşme üzerine genel söylemin kişilerin konaklardan apartmanlara geçişi olduğunu, aslında apartman sayısının 30’lu-40’lı yıllarda bile oldukça düşük olduğunu, önemli olanın şehirdeki mevcut konut stoğunun nasıl kullanıldığı olduğunu belirtti. Konut stoğunu azaltan yangınlar ve nüfus artışıyla, konakların oda oda yerleşime açıldığını böylece “mahremiyet” kavramının evrildiğini, oda oda ailelerin yerleşimine açılan konakların kişileri sıkışmaya ve temasa zorladığını böylece mahremiyetin bu ortamlarda söz konusu olamayacağını sözlerine ekledi.

Bu tarz değişimlerin hemen hemen her toplumda görüldüğünü fakat en evrensel olanın “sinema” olduğunu dile getiren konuşmacı, sinemanın kişilerin hayatlarına çok hızlı girdiğini ve çok popüler bir eğlence aracı olduğunu dile getirdi. Kaynar ayrıca insanların güzellik anlayışarında değişime sebep olan sinemanın “şapka takmak” gibi gayrimüslimlere atfedilen durumların tüm toplumda yaygınlaştığını sözlerine ekledi.

Etiketler

Bir yanıt yazın