Şehirleri Kimler Gasp Etti?

Milliyet Gazetesi yazarlarından Mehveş Evin, Recep Tayyip Erdoğan'ın Yaşanabilir ve Estetik Şehirler Sempozyumu'ndaki konuşması üzerine yazıyor.

Başbakan Erdoğan’ın “Yaşanabilir ve Estetik Şehirler” sempozyumunda söylediklerini okuyunca gözlerim yaşardı… Yıllardır “orantısız, kontrolsüz ve çirkin yapılaşma”yı eleştiriyoruz. Bu nedenle Erdoğan’ın yaptığı konuşmadaki bazı bölümlerin altına şahsen imza atabilirim:

– Şehirler, estetik ruhu olmayan ellerde metropole, yani ruhu olmayan şehirlere dönüştü. Bazen arkadaşlarımız dere yatağını değiştirelim diyor. O dere yatağını bulur. Olan cana canana olur.

– Buralardan üç beş kazanacağız diye harap etmeyelim. Şimdi çocuklar çocukluğunu yaşayamıyor. Beton zeminlerde çocuklara çocukluk inşa ediyoruz. Çimen inşa edelim onlara, bırakalım oralarda yuvarlansınlar.

– Birçok yerde yüksek binalar inşa etmeyi maharet sayıyoruz. Ben bunu maharet saymıyorum. İnsanoğlunu topraktan uzaklaştırıyoruz.

– Plan notlarıyla, emsallerle oynayanlar var. Belediyelerde bunu görüyorum. Ak Parti olarak 3 emsal azami ilkemiz olmalı. Plan notlarıyla oynayarak bunu 7’ye, 6’ya çıkarıyorsanız tarih sizi affetmez, bu millet sizi affetmez.

– Asla bunlarla oynama noktasına girmeyin. Sahilleri, denizleri tehdit etmeyin. Şehirlerimiz gasp edildi, işgal altında.

Bugüne nasıl geldik?

Gerçekten çok etkileyici… Öyle ki hükümete, Büyükşehir Belediyesi’ne yüzlerce dava açan Mimarlar Odası Başkanı bile takdir etmiş bu çıkışı.
Peki nasıl oldu da bugüne geldik? Nasıl şehirlerimiz tarihi varlıklarından koptu, yeşil alanlarını kaybetti? Nasıl dere yatakları değiştirildi, sahiller işgal edildi, denizler bitti?

Acaba Erdoğan’ın eleştirdiği bu yüksek binalı, ruhsuz, yeşillikten ve tarihten kopuk metropolleri, Marslılar mı inşa etti?

Acaba insanlarımızı topraktan uzaklaştırıp, estetikten, mimari bilgiden, şehir planlamasından yoksun beton kütlelerde yaşamasına, başka ülkelerden gelen işgalciler mi neden oldu?

Acaba plan notlarıyla ve emsallerle oynayanlar, bunlara göz yumup onaylayanlar, denetlemeyenler, ceza vermeyenler kimler?

Taraf gazetesinde, başta İstanbul’un Büyükdere caddesi olmak üzere, Levent ve Zincirlikuyu’daki yeni gökdelenlerle ilgili “emsal sorunları”na işaret eden bir haber yayımlandı.

Delice imarlaşma

Fakat ne yazık ki Başbakan’ın işaret ettiği sorunlar, sadece Beşiktaş ve Şişli’yle sınırlı değil. Ümraniye’den Sarıyer’e, Zeytinburnu’ndan Esenyurt’a, Maltepe’den Başakşehir’e, İstanbul’un neredeyse her santimetrekaresi, delice bir imarlaşmanın pençesinde.

İstanbul’un master planı çoktan unutuldu. Şehir, tüm bunlar yetmezmiş gibi yeni “proje”lerle kalan son yeşil alanı olan kuzeye doğru beton işgaline açılıyor.

Üstelik betonlaşma, topraktan kopma sorunu sadece İstanbul’la da sınırlı değil. Dere yataklarının doldurulmasının Karadeniz’de nasıl felaketlere yol açtığı, hafızalarda. TOKİ evlerinin mimari estetikten yoksunluğu sır değil.

Büyükşehir Belediyeleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Valilikler, Kurullar ve elbette, imar yasalarını onaylayan Meclis… Kısacası herkesin Erdoğan’ın eleştirdiği çirkin beton şehirlerde payı var.

Peki bu “işgalin” bedelini kim ödeyecek?

ÇİMEN İNŞA EDİLMEZ

Başbakan’ın konuşmasına iki itirazım var:
1) Metropol, ruhu olmayan şehir değildir. İç içe geçmiş büyük kentlerden ve banliyölerden oluşan, kültür ve ekonomisi gelişmiş, nüfusu 1-10 milyon arasında değişen merkez şehir anlamında kullanılır. Dünyadaki pek çok metropolün ruhu vardır. İstanbul’un sorunu metropol olması değil, bu metropolün son 50 yıldır kötü yönetilmesidir.

2) Çimen inşa edilmez: Edilirse de bugün pek çok örneğini gördüğümüz küçük, süsleme amaçlı alanlardan ibaret olan sahte yeşil alanlarla sınırlı olur. Çocukların asıl faydalanacağı yerler, şehirlerde kalan son ormanlık alanlar ve korulardır. Hükümetin bizzat hazırladığı “Tabiat Varlıklarını ve Bioçeşitliliği Koruma Kanunu” onaylanırsa, topraktan tamamen kopuk bir nesil yetiştireceğimizi bilin.

Etiketler

Bir yanıt yazın