Bu yazı ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Tarihi Yüksek Lisans Programı kapsamında Elvan Altan Ergut ve Bilge İmamoğlu tarafından yürütülen "AH544 Architectural History Research Studio Ankara, 1950-1980" dersi kapsamında hazırlanmıştır.*
Türkiye Şeker Fabrikası Ankara Yönetim Binası (Bernhard Pfau, 1938/40)
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle neredeyse hiçbir ekonomik varlığın kalmadığı ülkede, 1923-1926 dönemi tarımsal üretime dayalı hızlı gelişmenin hedeflendiği yıllardı.2 Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde bol bulunan hammaddeye dayalı yerli üretim ve sanayi dallarına büyük önem veriliyordu. “üç beyazlar” (un, şeker, pamuk) ve “üç karalar” (kömür, demir, petrol) o yıllarda ülkenin ihtiyaçlarını ve hedeflerini özetleyen sloganlarıydı.3 Şeker sanayi ise, sanayiyi ve ziraati aynı anda geliştirmesi nedeniyle önemliydi.4 Bu nedenle kalkınmakta olan birçok ülkede özellikle tercih ediliyordu Türkiye’de de şeker sanayinin kuruluş çalışmaları Cumhuriyetin ilanından çok kısa bir süre sonra başladı.
Nuri Bey’in (Şeker) uzun çabaları sonucunda Çekoslovak Skoda Şirketi’ne sipariş edilen Türkiye’nin ilk şeker fabrikasının temeli 6 Kasım 1926’da Uşak’ta atıldı ve fabrikada ilk şeker 17 Aralık 1926’da üretildi.5 Nuri Bey’in gereken sermayeyi sağlayabilmek için Türkiye’nin ilk hisse senedini çıkartması, Mustafa Kemal Paşa ve Latife Hanım’a dahi hisse senedi satması, şeker fabrikası kurma amacı doğrultusundaki isteğine ve göstermiş olduğu olağanüstü çabaya bir örnektir. Alpullu Şeker Fabrikası ise Alman Bukau R. Wolf Şirketi tarafından kuruldu. Uşak Şeker Fabrikası’ndan sonra kurulmaya başlanmasına rağmen 11 ay gibi bir sürede montajı tamamlandı. Böylece Türkiye’nin ilk şekeri 26 Kasım 19266 tarihinde işletmeye açılan Alpullu fabrikasında üretilmiş oldu. Şeker üretimi ülke genelinde büyük heyecana yol açmıştır. Şeker Şirketi’nin de yayınlarında yer verdiği, Ulus Gazetesi’nde çıkan bir yazı yaşanan sevinci güzel özetlemektedir.7
Alpullu Şeker Fabrikası (Kaynak bilinmiyor)
İşte Türk Şekeri, işte Türk toprağından, Türk sâyüamelinen husule gelmiş olan Türk şekeri! Herkes oraya koşuyor, bir çimlemik alıp ağzına koyuyor!. Ah ne tatlı şeker! Türk şekeri.. herkesin yüzünde bir sevinç! Bu Türkün, Rumelinin şekeri…
İki şeker fabrikası da özel girişimciler8 tarafından kurulmasına rağmen Cumhuriyet Hükümeti uyguladığı politika ve programlarla şeker sanayisindeki gelişmeye yardımcı olur.9 Çok kısa bir süre sonra 1933’de Anadolu Şeker Fabrikaları Türk Anonim Şirketi (İş Bankası, T.C. Ziraat Bankası ve Sanayi ve Maadin Bankası ortaklığı) tarafından Eskişehir Şeker Fabrikası kurulur. Bu fabrikanın montajı sürerken Ziraat Bankası ve İş Bankası’nın sermaye taahhüdüyle 1934’de Turhal Şeker Fabrikası kurulur. Bu bağlamda, şeker sanayisinin erken cumhuriyet döneminin en önemli sanayi hareketlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.10 Her fabrikanın kuruluş hikâyesinde onlarca detay ve anı gizli. Örneğin Eskişehir Fabrikası Atatürk’ün emriyle, daha pahalı olmasına rağmen, tren yolu yakınındaki araziye kurulmuştur. “Tren geçtikçe halk istasyonun hemen yanındaki fabrikayı görecek, morali yükselecek”tir.11
Eskişehir Şeker Fabrikası (Kaynak bilinmiyor)
Ancak Türk özel sektörünün sınırlı imkânları ve dünyada yaşanan ekonomik buhranın etkisiyle Türkiye şeker sanayisi de 1930’larda sıkıntıya düşer. Ekonomi Bakanlığı tarafından ‘Şeker Rasyonalizasyon Komitesi’ oluşturulur ve bu sorunu çözmek üzere görevlendirilir. Komitenin önerisi doğrultusunda 6 Temmuz 1935’de, İş Bankası, T.C. Ziraat Bankası ve Sümerbank’ın eşit hisseleriyle kurulur. Böylece mevcut dört şeker fabrikasının yönetimi tek şirket altında toplanmış olur ve ilk Genel Müdür olarak Kazım Taşkent görevlendirilir.12
Şeker fabrikaları, şeker üretiminin yanı sıra, çiftçiye hayvan yemi olarak kullanılan, besin değeri yüksek melas ve melaslı kuru küspe gibi değerli yan ürünler de sunar. Kısa süre içerisinde pancar tarımı yaygınlaşmaya başlar ve çiftçiler şeker sanayisini benimserler. Böylece bir yandan pancar ekilen alanlar diğer yandan pancar verimi artar. Bunlara ülkenin artan şeker ihtiyacı da eklenince Şeker Şirketi 1953-1956 yılları arasında on bir yeni şeker fabrikası13 kurar.
Şeker sanayisine rakamsal çerçevede bakacak olursak başarı daha net anlaşılabilir. Kişi başına 1926’da 4.8 kg, 1956’da 9.9 kg, 1966’da 15.6 kg ve 1976’da 22.9 kg olan şeker tüketiminin 50 yılda artış oranı %477’dir. 50 yıl içinde hektar başına pancar verimi %435, şeker verimi ise %450 artmıştır.14 Aynı süredeki şeker sanayiinin yıllık cirosu ise 50.000 misli artmıştır. Şeker Şirketi’nin bu gelişiminin sırrı şüphesiz çok yönlü hedeflerini gerçekleştirmekte gösterdiği organizasyonel başarıda gizlidir. Örneğin; çiftçilerin tarım makinelerini ve diğer ihtiyaçlarını temin etmesini kolaylaştırmak için Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri kurulur. 151953’de ise çiftçilerin kredi ihtiyaçlarını karşılamak üzere, sonradan Şekerbank T.A.Ş. adını alan kurulur.16
Bugün Şeker Şirketi’nin 25 şeker fabrikası, 4 etil alkol fabrikası, 5 makine fabrikası, 2 tarımsal işlşetmesi yanı sıra elektromekanik aygıtlar fabrikası, tohum işleme fabrikası ve araştırma enstitüsü bulunmaktadır.17
Sanayi ve ziraatin gelişmesinde gösterdiği katkıya ek olarak Şeker Şirketi, araştırmaya, eğitime ve sosyal hayata verdiği önemle de anılmakta. Her kurulan fabrika yerleşkesi, 1920’li yıllardan bugüne kadar, yeşil dokusunun içinde işçi konutları, okul, spor merkezi, yemekhane, sağlık merkezi ve kültürel etkinlikler için çeşitli yapıları barındırmakta.
Aylık süreli yayın olan dergisi, çiftçileri tohumdan hasata kadar her konu hakkında bilgilendirmek amacıyla, ilk olarak Ekim 1951’de yayınlanır. Dergi tarım konusunda bilinci arttırmanın yanı sıra, sağlık, hayvancılık ve sosyal yaşamla ilgili bilgiler de verir. Teknik içerikli bir yayın olan dergisi de aynı yıl basılır. Dergi şeker sanayiinin farklı alanlarında görev yapan çalışanların bilgi paylaşımı anlamında iletişimini sağlar. Bu iki süreli yayına ek olarak Şeker Şirketi’nin üç yüzü aşan sayıda yayını var. 18
Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü (Paul Bonatz, 1954)
Kaynak: Bir Başkentin Oluşumu: Avusturyalı, Alman ve İsviçreli Mimarların İzleri-Goethe-Institut Ankara
Şeker Şirketi’nin eğitime, araştırmaya ve bilgiye verdiği değeri yapı elde etme yöntemlerinde de izlemek mümkün. Şirketin Ankara Meşrutiyet Caddesi’ndeki Genel Müdürlük Binası 1950’lerde tasarlanmış. Uygulama projesini Ali Mukadder Çizer imzalamış olsa da, Doğan Tekeli 19 İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğrenciyken üç ünlü mimar arasında düzenlenen yarışmayı Paul Bonatz’ın kazandığını anımsıyor, diğer katılımcılar Orhan Safa ve Emin Onat, Tekeli’ye göre bu yapının Çizer ve Bonatz’ın ortak projesi olması da mümkün. 1954 yılında çizilen uygulama projesine göre 2.000.000 TL yapım bedelli bu büro binası; bodrum, zemin ve 4 katla 1075 m toplam inşaat alanına sahip. 1970’li yıllarda binaya 3 kat daha eklenmiş.
Türkiye Şeker Fabrikası Ankara Yönetim Binası (Bernhard Pfau, 1938/40)
Kaynak: Bir Başkentin Oluşumu: Avusturyalı, Alman ve İsviçreli Mimarların İzleri-Goethe-Institut Ankara
Ankara’da sanayinin gelişimine baktığımızda ise, Tekeli’nin belirttiği üzere20, savaş sanayi dışında önemli bir sanayi girişiminin bulunmadığı Ankara’da; 1952’de Et ve Balık Kurumu, 1953’de Ankara Çimento Fabrikası, 1954’de Traktör Fabrikası, 1957’de Süt Fabrikası, 1958’de Yem Fabrikası21 ve 1962’de de Ankara Şeker Fabrikası’nın kurulduğunu görüyoruz. Ankara Şeker Fabrikası, Ankara-Ayaş karayolu kenarında, 1958’de köylüden istimlak edilen22 Etimesgut’taki topraklar üzerine kurulur. Fabrikanın konumlandırılması 1957 tarihli Uybadin-Yücel Planı’na göre olmuştur. İmar Planı izah notu’na göre sanayi bölgesi alanı aşağıdaki nedenlerle seçilmiştir:23
“…Halen şehir içinde gelişigüzel kurulan tesislerin şehir hudutları dışına alınmaları ve şehir merkezini bu tesislerin rahatsızlığından kurtarabilmek için sanayi inkişafları için, Gazi çiftliğinden itibaren Etimesgut’a kadar bir sahada bu tesisler için bölgeler serpiştirilmiştir. Sanayi bölgesinin Ankara’nın batısındaki ovada seçilmesinin sebebi şunlardır:
- Arazinin düz oluşu, dolayısiyle tesislerin kolay inşa edilebilmeleri,
- Şehir irtifaından düşük oluşu dolayısiyle, kirlenmiş suların şehiri kat etmeyeceği,
- Arazinin geniş olması dolayısıyla her türlü inkişafa müsait oluşu,
- Marşandiz istasyonuna ve karayollarına doğrudan doğruya irtibatlı bulunması dolayısıyla ham madde gelişi ve işlenmiş malların sevki kolaylıkları,
- Şehirle arasında orman çiftliğinin bulunması dolayısıyla esaslı bir tecrit temin edilmesi,
- Şehirden nisbeten makul bir mesafede bulunuşu ve trafik yollarıyla birbirine ve civarına bağlanma imkanlarının kolaylıkları,
- Çay boyunda münhat bir arazide bulunuşu dolayısıyla su ihtiyacının çaydan ve açılacak kuyulardan kolaylıkla temin edilebileceği…”
Etimesgut Şeker Fabrikası alanında Şeker Fabrikası, Makina Fabrikası, Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası, Tohum İşleme Fabrikası, Şeker Araştırma Enstitüsü, lojmanlar, spor kompleksi, okul, sinema ve lokanta, misafirhane ve diğer sosyal tesislerin yanı sıra şu an çalışmayan Aktif Kizelgur24 Fabrikası bulunmakta.
Ankara Şeker Fabrikası yerleşkesinin 1960’lı yılların başından itibaren süregelen bir yapılaşma halinde olduğu söylenebilir.25
Şeker Şirketi, 19 Ekim 1962’de görkemli bir törenle açılan, Ankara Fabrikası ile ayrıca gurur duymaktadır. Yabancı işletmeler tarafından kurulan önceki on beş şeker fabrikasının aksine Ankara Şeker Fabrikasının konstrüksiyonunun %70’i tarafından Türkiye’de üretilmiş, montajı ise Türk mühendis ve teknik elemanlarınca gerçekleştirilmiştir.26
Şeker sanayisinde makina imalatı çalışmaları 1933 yılında basit yedek parçaların onarılması amacıyla Eskişehir fabrikasında küçük atölyelerle başlamıştır. Zamanla eskiyen fabrikaların modernize edilmesi ve yeni fabrikaların açılması talepleri üzerine, 1966 yılında Etimesgut’taki şeker fabrikası alanında temeli atılan Türkiye’nin ilk bütünleşik fabrikası olan 1968 yılında faaliyete geçmiştir. O tarihten bu yana Ankara Makina Fabrikası’nda, komple şeker fabrikası, çimento fabrikaları için çeşitli parçalar, sanayi tesisleri için yüksek basınçlı buhar kazanları, ağır tip atölye tezgâhları gibi üretimler gerçekleştiriliyor.27
Şeker sanayi ve diğer endüstri alanlarında kullanılan ölçü ve denetim aygıtlarının onarımını yapmak ve bu aygıtları geliştirmek amacıyla 1965 yılında enstitü bünyesinde şube olarak kurulan sistem zamanla geliştirilmiş ve 1977 yılında haline gelmiştir.28
Şeker Şirketi pancar tarımı ve uygulamasıyla ilgili araştırma ve deneylerin yapılması gerektiğinin farkındaydı. Buna ek olarak uygulamada karşılaşılan sorunlar çözümlenmeli ve personel eğitilmeliydi. Bu çerçevede 1932 yılında Uşak fabrikasında, deneme şubelerinden oluşan bir araştırma istasyonu olarak kurulan önce Eskişehir’e, ardından da 1965’de Etimesgut’da kurulan modern araştırma merkezine taşınmıştır. Enstitü araştırma, geliştirme, teknik yardım ve eğitimin yanı sıra yurtiçi ve yurtdışındaki diğer kurumlarla işbirliğinden sorumludur. 29 Enstitü binası 1961 yılında düzenlenen sınırlı mimari proje yarışması sonucunda Doğan Tekeli-Sami Sisa’nın birinci gelen tasarımlarıdır.30
1977 yılında Şeker Şirketi ‘Eğitim Merkezi’ proje yarışması düzenler. Yaklaşık 15.000 m yapı alanına sahip projenin programı eğitim tesisleri, yurtlar, lojmanlar ve spor salonunu kapsar. Edip Önder Us ve Gönül Tavman’ın birincilik ödülü kazandığı proje uygulanmamıştır.31
Yerleşkedeki diğer yapıların mimarları ve/veya yapılar hakkında geniş bilgilere ulaşmak detaylı arşiv çalışmaları gerektirmekte. Bu çalışma kapsamında çoğu Şeker Şirketi’nde görev yapmış Artin Yöntem, Hamit Emen, Abdullah Altat, Orhan Reisoğlu gibi pek çok mimar-mühendis ismiyle karşılaşıldı. Bazı yapıların ise serbest çalışan mimarlar tarafından tasarlandığı bilinmektedir. Naim Bekitoğlu tarafından 1958 yılında tasarlanan sinema-lokanta binası ve misafirhane binası buna bir örnek.
Bu yazı Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin erken Cumhuriyet dönemindeki sanayileşme hamlesi içindeki rolüne ve bunun tarıma yaptığı etkilere değinirken, şeker sanayi yapılarına ve özellikle de Ankara Şeker Fabrikası’na odaklandı. 2000 yılından bu yana özelleştirme süreçleri içinde bazı fabrikaların özelleştirilmesi gerçekleşirken bazılarının da kapatılması söz konusu olmuştu. Ankara Şeker Fabrikası’nın geleceği ise bu çerçevede halen belirsiz görünüyor, ancak Büyükşehir Belediyesi’nin geliştirdiği projelerin fabrika yerleşkesini kapsamadığı konusunda duyumlar var.
*Yazı daha önce TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Endüstri Mirası konulu dosyasında yayınlanmıştır.
Dipnotlar
1 Yorum
Ne yazık güncel hale getirilmiş konuyu sunmanız çok hoş.
İçim cız ederek okudum. Fakat bu değeri önemseyen olur mu bilemem. Umudumu yitirdim.
Yazınızı severek ve aynı zamanda üzülerek okudum.
Teşekkürler.