17. Geleneksel Taşkışla Bahar Şenliği, 9-13 Mayıs arasında İTÜ Taşkışla Kampüsü'nde gerçekleştirildi. Arkitera olarak Şenlik'17 Komitesi'nin şenlikleri hakkındaki yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Öğrenci şenliği nedir? Şenlik havası nasıl yaratılır? Öğrenci şenlikte katılımcı mıdır, yoksa seyirci mi? Peki ya Mimarlık Fakültesi şenliği… 17. Geleneksel Taşkışla Bahar Şenliği, 9-13 Mayıs arasında İTÜ Taşkışla Kampüsü’nde gerçekleştirildi.
Havaların ısınmasıyla birlikte üniversiteler bahar şenliklerini sokaklarda, kampüs duvarlarında, sosyal medyada ve broşürlerle duyurmaya çalışır. Öğrenciler de beğendikleri şenliğe katılır, eğlenir ve alandan ayrılır. Taşkışla Bahar Şenliği’ni düzenleyen mimarlık fakültesi öğrencileri için ise bu durumun sorgulanması gerekir. Öğrenci şenliği nedir, kapsamında neler olur? Öğrenci katılımcı mıdır, yoksa sadece seyirci mi? Alanda öğrenci sadece çimde uzanıp kumpir yer ve akşamki konseri mi bekler? Bu soruların cevapları çoğu zaman aranmasa da, iş Mimarlık Fakültesi şenliğine gelince durum daha farklı oluyor. Öyle ki tüm sene boyunca heyecanla üreten öğrencilerin yaratıcılıklarını bir kenara bırakıp sadece çimlere uzanıp müzik dinlemeleri beklenemez. 17. Taşkışla Bahar Şenliği’nin de bu bakış açısıyla yola çıkarak içi dolu bir Mimarlık Fakültesi şenliğine dönüşmesi amaçlandı. Düzenlenen atölyeler, söyleşiler ile öğrencilerin okul zamanı yapmaya vakit bulamadığı aktiviteleri, şenlik zamanında yoğun bir şekilde sunarak, öğrencilerin yapılan çalışmalara dahil olarak şenliğin parçası olması sağlandı. Taşkışla kulüplerinin en etkin şekilde yürüttükleri şenlik atölyeleri, dans gösterileri, film gösterimleri, tiyatro performansları ve diğer disiplinlerdeki performanslar ile Taşkışla ruhunu şenliğe taşıyıp kampüsün avlusu olan Ortabahçede, koridorlarda, salonlarda kısacası Taşkışla’nın her noktasında yaşatarak, Mimarlık Fakültesi şenliği gerçekleştirildi.
Peki bu sene mimarlık fakültesi şenliği yaratmak icin yola çıkan Şenlik17 ekibi 17. Geleneksel Taşkışla Bahar Şenliği’nde katılımcıları nasıl aktif hale getirdi?
Eskizleriyle İki Mimar : Sinan Omacan ve Boğazhan Dündaralp
Şenliğin açılış etkinliği, Sinan Omacan ve Boğaçhan Dündaralp ile “Eskizleriyle İki Mimar” söyleşisi oldu. Sinan Omacan söze provakatif bir biçimde “ben eskiz yapmam” diyerek başladı. Öğrencilik yıllarında başlayan tasarım etkinliğinden seçtiği görseller eşliğinde yaptığı sunumunda, mimarlığın diğer önemli temsil araçlarından maketi, eskiz gibi kullandığını vurguladı. Düşüncenin eskizinin evrilmesinde her türlü aracın kullanımının önemine değinerek bitirdiği konuşmasının ardından Boğaçhan Dündaralp, eskiz defterlerinin sayfalarından oluşan kısa filmiyle, uzun zamandır keyifle, vazgeçilmez olarak, tutkuyla sürdürdüğü eskiz defteri tutma alışkanlığını paylaştı. Eskiz defterinin düşünme aracına dönüşmesini, zaman içinde, kendi mesleki gelişimiyle değişen, dönüşen eskizle düşünme pratiğini gözler önüne serdi.
24 saat Tasarım Maratonu / TaM24sa Design Charrette
Taşkışla avlusunda devam eden restorasyon çalışması, avludaki gündelik yaşamı olumsuz etkilerken, Taşkışla avlusu üzerine tasarlamanın, hayal etmenin tam sırasıydı. Yurt dışındaki saygın mimarlık okullarında sıklıkla yapılan hızlı, aktif bir tasarım etkinliği olan “DESIGN CHARRETTE” , Funda Uz Sönmez, Şebnem Şoher, Nobon tarafından İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi’nin tüm lisans öğrencilerine açık, “Taşkışla Avlusu Ütopyası” konulu “24 saat Tasarım Maratonu / TaM24sa.” isimli bir “Öğrenci Tasarım Etkinliği” olarak organize edildi. “Hayalgücü İktidarda” sloganıyla…
Farklı bir tasarım deneyimi yaşatmayı, Taşkışla üzerine geliştirilen fikirleri herkesle paylaşmayı hedefleyen TaM24sa., 30 Nisan sabah 10:00’dan 1 Mayıs sabah 10:00’a kadar 24 saat sürdü. Taşkışla 3400 no’lu stüdyoya eskiz kalemleri, dizüstü bilgisayarları, maket malzemeleri, müzikleri, uyku matları, atıştırmalıklarıyla yerleşen 15 katılımcı grup, toplamda 51 öğrenci, 24 saatlik bu maratonu keyifle ve yaratıcılıkla tamamladı. Projeler 3 Mayıs 2010 Salı günü ülkemizin genç mimarlarından Boğaçhan Dündaralp, Sinan Omacan, Burcu Serdar Köknar, Cem Kozar ve Ar.Gör. Zeynep Aydemir’den oluşan bir jüri tarafından değerlendirildi. 1.’lik ödülü, Dilşad Anıl-Ozan Özvatan, 2.’lik ödülü Ayşe Dede, Taylan Kılıç, Çağlar Yılmaz, 3.’lük ödülü Zafer Ertuğrul Işık, Melike Arslan, Tuğçe Kıvrak, Özge Sarı tarafından paylaşıldı. Ödül heykelciği de İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı öğrencileri arasında yapılan bir eskiz sınavı sonucu belirlendi ve İTÜ EÜT Bölümü öğrencisi Sinem Kumdere tarafından tasarlanan heykelcik, okul atölyesinde imal edildi. Ödül Töreni 9 Mayıs Pazartesi Taşkışla’da yapıldı ve ödüle değer bulunan projeler, Taşkışla avlusunda özel bir kurgu ile sergilenmeye başladı. Restorasyon iskelesinin önüne konulan metal bariyer üzerine yerleştirilen 3mx23m boyutundaki sergi yüzeyi, meraklı ziyaretçilerini bekliyor. Katılan tüm projeleri, jüri raporlarını, değerlendirme ve sunuş yazılarını, süreci anlatan yarışma kitabının Temmuz başında kitapçılarda vitrine çıkması hedefleniyor.
Ayrıca Ortabahçe’de bu sene ilki gerçekleştirilen YAP: Yaratıcı Pazar’da katılımcılar, kendilerine ayrılan masalarda ürettikleri “şeyleri” sergilerken aralarında değiş-tokuş etme fırsatı da buldular. Taşkışla öğrencilerinin ve diğer üniversitelerin dans gösterileri ile Taşkışla Sahnesi’nin beklenen oyunu “Antigone”u Taşkışla’da seyirciyle buluştu. Bu sene Tiyatro Şok da şenlik programına “Mon Amie Momie” oyunu ile katıldı.
(Alican Karalar – Begüm Hamzaoğlu – Cem Soner – Çağın Sergin – Deniz Gezgin – Egemen Nardereli – Emre Yazıcı – Işıl Karabulut – Melih Gençer – Mikael Pors – Sena İzgi – Yağız Söylev Eğitmen: Refik Anadol Animasyon tasarım desteği: Can Büyükberber – Gökhan Emir VVVV Patch : Sebastian Neitsch Ses Tasarımı: C-Loud Video Dökümantasyonu : Maurizio Braggiotti + Efe Mert Kaya Projeksiyon: Visions (Christe Roadster HD18K)
Şenlik süresince, özellikle medya ve mimarlık ilişkisi ile ilgilenen ve yurt içi ve yurt dışında çok sayıda başarılı işte imzası olan Refik Anadol’un yürütücülüğünde bir video mapping atölyesi gerçekleşti. Görsel tasarımın farklı alanlarında uzman kişilerin de misafir edildiği bir haftalık yoğun sürecin sonucunda mimarlık fakültesi öğrencileri tarafından üretilen animasyonlar ve ses tasarımı ile 13 Mayıs gecesi Taşkışla cephesinde gerçekleşen “Spatium” ortaya çıktı. Ayrıca performans ile ilgili metine http://vimeo.com/23759892 bağlatısından ulaşabilirsiniz.
Burak Arıkan yürütücülüğünde gerçekleşen ağ haritalama ve analizi atölyesinde ağ sistemi kurma konulu eğitimin ardından katılımcılar en basit şekilde ilk ağlarını haritaladılar. Eskiz şeklindeki çalışmalarda, aralarında ilişki kurulabilecek düğümler belirlenerek, belirlenen ilişki sayesinde farklı düğüm noktaları birbirine bağlanmaya çalışıldı. İkinci gün topoloji ve köprüler üzerine konuşmalar yapılıp, ilk gün hazırlanan ağ haritalarının analizi yapıldı. Tek ilişkili ve tek katmanlı görünen haritaların kendi içinde ne tip katmanlara, kategorilere, ilişki köprülerine sahip olduğu belirlenmeye odaklanıldı. Ardından eğitimin geri kalanı, Burak Arıkan tarafından hazırlanmış olan Graphcommons’ta tamamlandı.
Sinan Omacan yürütücülüğünde gerçekleşen “Geçici Strüktürler Atölyesi”nde, zaman ve mekânı donduran “kalıcı” yapılar dışında kalan bu tür artık strüktürlerin mimari anlam ve olanakları üzerine odaklanıldı. Katılımcılar, inşaatlar ve geçici strüktür ilişkisi üzerinden, inşaat alanlarına yaya yolu, işçiler için güvenli sistemler, inşaat duvarı, inşaat sesi, görüntüsü, inşaat tozu dumanı gibi unsurlara öneriler veya önlemler getirdi.
Boğaçhan Dündaralp ile Kuzguncuk Fanzin Atölyesi
Boğaçhan Dündaralp ile fanzin atölyesi fikri, dokuz birinci sınıf öğrencisinin Kuzguncuk Bostanı hakkında düşünmesi, heyecan duymasıyla başladı. Atölyenin ilk ayağı bu dokuz öğrenciyle bostanda gerçekleşti. 1 Mayıs Pazar günü bostanın alternatif kullanımlarını çoğaltmak, geliştirmek fikriyle bostanda bir yerleştirme yapıldı. Yapılan yerleştirmenin çıktıları değerlendirilip, bu sefer 17. Taşkışla Şenliği’nde on beş katılımcıyla bostanın var olan potansiyellerini ortaya çıkartmak, çoğaltmak, tartışmak için fanzin atölyesi düzenlendi. Bu atölyenin çıktısı olarak üretilen fanzin Taşkışla Şenliklerinde okula dağıtıldı.
Hüseyin Yanar ile Yaşamın Kuzeyinde Mimarlık ve Sanat Söyleşisi
Helsinki Güzel Sanatlar Fakültesi, Zaman ve Mekan Bölümü’nde eğitmenlik yapan Hüseyin Yanar, Şenlik 17’nin daveti ile Taşkışla’da, katılımcıların her daim akıllarında kalacak bir söyleşiye imza attı. 80’li yıllarda, şimdilerde olduğu gibi dönemin ağır topları olarak nitelendirdiği Cengiz Bektaş, Demirtaş Ceyhun, Aydın Boysan ile dördüncü panelist olarak yer aldığı konferanstan sonra ikinci kez öğrenciler tarafından davet edilmenin keyfini dillendiren Yanar, bu vasıta ile “yazı ile çizgi arasındaki yakaladığı müthiş beraberliğe vurguda bulundu. Büyük kalabalıklar içerisinde eğitim yapılabileceğine inanmadığını belirten Yanar, bir büyük denize atılan yazıların ulaşabildiği mesafeleri kullanarak yazıları ile öncelikle öğrencilere ulaşmayı hedeflediğinden bahsetti. Meslek adaylarına gösterdiği samimiyetin geneline yansıdığı söyleşide, yurt dışından Türkiye’deki mimarlık ve sanat üretimine bakmak, kuzeyden bakmak, yazın ile mimarlığı irdelemek üzerine keyifli ve hararetli konuşmalar yapıldı. Sanatçılarla koparmadığı yoğun iletişiminin, Pietila gibi kimi kuzeydeki mimarların kendi üretimlerine etkilerinden ve meslekteki yerlerinden bahsetti. Söyleşi Yanar’ın Fince’si yeni yayınlanan, henüz Türkçe’ye çevrilmemiş, “Moutokuvia” kitabını kendi keyifli yorumları ile bonkörce dinleyicilerle paylaşımı ile tamamlandı. Okul dışından katılımın yoğun olduğu söyleşi, Taşkışlalılar için yazılarından tanıdığı bir eğitmeni yakından tanıma fırsatı oldu.
Hüseyin Karabey ile gerçekleştirilen “Hiçbir Karanlık Unutturamaz” filmi üzerine söyleşi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır” başlıklı 18. maddesi üzerinden yola çıkılan bir projenin parçası. Hüseyin Karabey, sinemaya başlangıcının öğrencilik zamanından gelen etkilerinden Hrant Dink ile olan bağlantısı ve Rakel Dink’in olağanüstü barışçıl bir dille yaptığı konuşmadan etkilenişini, Mezapotamya Kültür Merkezi’nde başlayan sinema macerasında karşılaştığı zorlukları, bunlarla olan mücadelesini ve tavrının, tarzının kabul görür hale gelişini tüm samimiyeti ile katılımcılarla paylaştı.
Şenlik kapsamında Atilla Yücel ve Cem Yücel de öğrencilerle “MArS Mimarlar ve Deneyimler” söyleşisinde bir araya geldi. Sunumun sonunda konu, iki farklı nesle mensup mimarların çalışma metotlarından açıldı ve tam da bu noktada öğrenciler (Aslıhan Ay Güngör) Atilla ve Cem Yücel’in bu farklılıklar içerisinde neden beraber çalışmaya karar verdiklerini ve nasıl beraber çalışabildiklerini sordu. Yanıt içeriğiyle çelişkili biçimde iki mimardan birlikte geldi: Beraber çalışmıyorlardı aslında, son 10 senedir hiç aynı işle aynı anda uğraşmamışlardı ve ancak şimdi beraber bir şeyler yapabiliyorlardı. Ardından MArS’ın neden dev AVM’ler, plazalar ya da rezidanslar değil de daha mütevazı ölçeklerle ilgilendiği, bunun bir tercih olup olmadığı soruldu. Atilla Yücel bu konuda bir tercihinin söz konusu olmadığından her ölçeğin tasarlanabilir olduğundan bahsetse de Cem Yücel için bu sorunun yanıtı daha farklıydı. Cem Yücel mesleki eğilimlerini de hatırlatarak, iç mimarlık ölçeği gibi detaya daha yakın durabildiği işleri yeğlediğinden bahsetti ve ekledi, “Bizim iş tercih etmemize gerek kalmıyor, tercihi işin kendisi yapıyor aslında”. Konukların çok yönlü geçmişi düşünüldüğünde sohbetin bir – iki konuya sıkışıp kalması düşünülemezdi, zaten Atilla Yücel kendi de belirttiği üzere “sıkılırdı”. Dolayısıyla söyleşi, akademi-piyasa ilişkisi, mimarlık pratiğinde uzmanlaşma – disiplinlerarası çalışmak, restorasyon-sürdürme, mimarlık içerisinde sanat gibi kavramlar üzerinden çetrefilli bir yol izleyerek devam etti.
Mimarlık Savaşları
Mimarlık Savaşları’nda üçer kişiden oluşan dört grup yarıştı. Belirlenen konu çerçevesinde fikirlerini oluşturup proje üretmeleri için sadece 60 dakikaları vardı. Her grubun çalışma süreçlerini eş zamanlı olarak projeksiyondan seyrettiğimiz keyifli yarışmada, kazanan gruba ödül olarak ücretsiz 3Ds Max kursu verildi.
Bu sene ilk olarak gerçekleştirilen bir diğer etkinlik, Taşkışla öğretim üyelerinden Dr. Saitali Köknar’ın seçkisiyle sunulan beş film gösterimi oldu. Gösterimlerin öncesi ve sonrası Saitali Köknar’ın konuşmalarıyla zenginleştirdiği film kuşağı, katılımcıları salonlara çekti.
Arkabahçe Konserleri – Fotoğraf: Sinan Acar
Taşkışla Şenlikleri’ni müzik konusunda diğer şenliklerden ayıran özellikleri kesinlikle ücretsiz olması ve Türkiye’de müzik piyasasının ana akım olmayan isimlerini bir araya getiren tek üniversite festivali olmasıdır. Bu konserlerdeki amaç, okul öğrencilerine bir ayda ayrı ayrı mekanlarda görebilecekleri, hatta belki de karşılaşıp kim olduğunu bilmeyecekleri kulaktan kulağa, blog’dan blog’a yayılmış grupları bir haftada sunmak, tanıtmaktır. Sanatçının albümünün olması/olmaması, müzik tarzı, çıkış yapması gibi durumlar söz konusu değildir. Bu noktada Taşkışla, popüler kitleye hitap eden kalabalık şenliklerden ayrılmakta ve özgün yapısını korumaktadır. Geleneksel ortabahçe ve arkabahçe konserleri şenlik komitesindeki öğrenciler tarafından hiçbir organizasyon şirketine bağlı kalmadan ve ses/sahne prodüksiyonundan ödün vermeden organize edildi. Bu sene Büyük Ev Ablukada, Sahte Rakı, The Revolters , Sakareller, Post, Yora, The Villager, Men With A Plan, Mispis, Aseton, Sonus, C-Loud & Traktor ve Blues On sahne aldı.