Tarihi mekânı odak noktasına alarak, dijital teknolojinin sunduğu olanaklarla yeni bir mekânsal algı yaratma düşüncesiyle geliştirilen çalışma, Pelin Derviş'in danışmanlığında Buşra Tunç ve NOHlab ekibi tarafından HAS Mimarlık işbirliğinde hazırlandı.
3. İstanbul Tasarım Bienali “yaratıcı mahalleler” programı kapsamında 2-13 Kasım tarihleri arasında MSGSÜ Tophane-i Amire Tek Kubbe Salonu, farklı bir sanatsal çalışmaya ev sahipliği yapıyor. Mimarinin matematik biçimi ile tasarımın estetik hali, HAS Mimarlık’ın yapıtları arasından sanatçıların yaptığı seçki ve yorumla tasarlanan görsel-işitsel bir performansla, ses ve ışık olarak karşımıza çıkıyor. HAS Mimarlık’ın 30. yılı kapsamında hazırlanan çalışma, mekâna özgü tasarım ve dijital teknolojilerin bütünleştiği bir sergilemeyle geçmiş-gelecek sentezi oluşturmayı amaçlıyor.
Bu sanatsal kurguda Tek Kubbe Salonu odak noktası olarak ele alınırken, çağdaş yorumlarla, eskiden-yeniye, bütünden-parçaya, gerçekten-sanala, dengeden-dengesizlik haline dönüşümler yaratılıyor. Sergileme, ziyaretçinin de performansın içine çekilmesiyle, zaman ve mekan kavramlarının bulanıklaştığı bir mekansal algı ile farklı bir deneyim yaşatıyor.
Tek Kubbe Salonu’nun kuvvetli bir mimari öğesi olan kubbe, ana fikrin başlangıç noktasını oluşturmuş. Kurgu, bu noktadan yola çıkan ve kubbeye karşılık gelen ters “ışık kubbe” ile geliştirilmiş. Kubbe geometrisinin kusursuzluğuna karşılık, ışık kubbe; bugünün yorumuyla tarihi kubbeyle diyalog kuran bir yapı olarak kurgulanmış.
Yeni üretim kubbeyi kendine yüzey edinen görsel-işitsel sunum, kubbe çağrışımları üzerinden, hem HAS Mimarlık yapıtlarını, hem de mekânın atmosferini bütünleştirerek yeniden kurguluyor. Ziyaretçi, kendini saran deneyim sırasında, ışık ve sesin hareketiyle gerçek ile sanal uzamlar arasında gidip geliyor. Kubbenin tepe noktasında odaklanan ışık huzmesinin harekete geçmesiyle renklere ayrılıp, dağılan ışık, somut görsellerde vücut buluyor.