Sydney Opera Binası için 1955 yılında açılan yarışmaya gönderilen proje önerileri.
Beklenenden on yıl geç tamamlanan ve bu süreçte bütçeyi fazlasıyla aşan bina; sıra dışı görünümüyle ilk başta Avusturalyalılar tarafından yadırganmış. Geçen yıllar içerisinde, kabuk şeklindeki çatısı mimari bir ikona ve yılda 10 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayan bir UNESCO Dünya Mirası Alanı’na dönüşmüş.
Durumlar çok daha farklı gelişebilirmiş. Danimarkalı mimar Jørn Utzon’un başvurusu, uluslararası tasarım yarışmasına 233 başvurudan sadece biriymiş.
Uzun süredir eski bir tramvay deposunun opera binasına dönüştürülmesinin başında olan New South Wales başbakanı Joseph Cahill tarafından 1955 yılında düzenlenen yarışmaya 30’dan fazla ülkeden katılım sağlanmış.
“Brown Book” isimli, yarışma kriterlerini anlatan belge, bazı mimari gereksinimlerden söz ediyor: Örneğin ”ana salon yaklaşık 3000 kişiyi barındırmalıdır (inşa edilen binadaki salon 2700 kişi kapasitesinde) ya da 100 arabaya yetecek büyüklükte bir otopark olmalıdır” gibi. Belgede aynı zamanında, havalandırma ya da çıkışlardaki sirkülasyon alanlarıyla ilgili olası sorunlardan bahsediliyor. Bu gereksinimlerin yanında bütçe kısıtlaması olmadan, tasarımcıların hayal güçlerini kullanmaları da teşvik ediliyor.
Katılımcılardan kat planları ve diyagramları da içeren yalnızca siyah beyaz çizimler ve belgede “Mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmalı, yalnızca çizimlerde kolayca açıklanamayan konular açıklanmalıdır.” şeklinde belirtilen bir rapor hazırlanması istenmiş.
2019 yılında, NeoMam Studios ve artık faaliyet göstermeyen mimarlık şirketi Projection Comunicación Arquitectónica; başvuruları incelemeye ve renkli halde nasıl görüneceklerini görselleştirmeye başlamışlar. 232 başarısız başvuru arasından 7 tanesini seçmişler. Seçim sürecinde hem başvuru esasını hem de araştırmacıların kullanabileceği bilgi miktarını göz önünde bulundurmuşlar. “Bazılarının bir hikayesi vardı, bazıları ile iyi işler çıkarabileceğimiz garantiydi, bazıları için ise ‘şöyle bir şey seçselerdi ne kadar komik olurdu.’ diye düşündük.” diye anlatıyor NeoMam Studios’un CEO’su Gisele Navarro.
Navarro, jürilerin sonunda doğru sonuca varmış olmaları konusunda hemfikir olmasının yanında bazı katılımcıların özgün fikirlerini de oldukça beğenmiş. Kazanmaya yaklaşan bu alternatiflerden herhangi biri seçilseymiş tarihte kaybolmaya yüz tutabilirmiş.
Söylentilere göre Utzon’un kazanan tasarımı başlangıçta reddedilmiş, ancak jüri üyelerinden biri olan Finlandiyalı Amerikalı mimar Eero Saarinen tarafından reddedilmekten kurtarılmış.
Philadelphia Collaborative Group’un projesi tasarım yarışmada ikinci olmuş.
Paul Boissevain ve Barbara Osmond’un tasarladığı projede, girişteki gezinti yolu ve insan ölçeğinden etkisi jüriyi etkilemiş.
Tasarımların tümü profesyonel mimarlardan gelmemiş. Bu art deco stilindeki proje, Sidney Senfoni Orkestrası şefi Eugene Goossen tarafından sunulmuş.
Peter Kollar ve Balthazar Korab Design’ın cesur projesi, Avustralyalı katılımcılar arasında en üst sırada yerini almış.
S. W. Milburn and Partners tarafından tasarlanan bu tasarımın çatısında bir helikopter pisti bulunuyor.
İngiliz firması Vine and Vine’dan renkli bir proje.
Bu dijital görüntüyü oluşturmak üzerine çalışan NeoMam Studios, Amerikalı firma Kelly and Gruzen’in tasarımının “Vegas tarzı bir heyecan” içerdiğini söylemiş.