Sınırları Ortadan Kaldıran Bir Dönüşüm: Fængslet Vestsalen

Danimarkalı mimarlık ofisi Cubo Arkitekter, 1853 tarihine dayanan eski bir devlet hapishanesinin değişimi ve dönüşümü olan Fængslet Vestsalen - Batı Salonu Projesi’ni tamamladı. Cubo Arkitekter, geçmişini göz ardı etmeden yapıyı günümüz ihtiyaçlarına adapte edecek bir vizyon benimsemiş. Danimarka’nın Horsens şehrinde bulunan hapishane, tarihsel ve mimari olarak önemli bir yapı. Bu yüzden Cubo Arkitekter tasarımlarında, yapının özgünlüğüne ve günümüzle kuracağı ilişkiye öncelik veriyor.

Hapishanenin dönüşüm projesi, bu etkileyici tarihi mekanda yapılması istenen konferans ve konser gibi etkinlikler için yeni bir alan yaratma ihtiyacından kaynaklanıyor. Danimarka’daki dönüşüm projeleri genel olarak büyük ölçekli endüstriyel yapıların ölçeğinin küçültülmesi ve uyarlanmasına odaklanıyor. Ancak FÆNGSLET projesinde tam tersi bir zorluk bulunuyor. Çünkü yapı birçok tekrar eden birime ve küçük mekanlara sahip. Bu sebeple yapıda yeni ve büyük bir ortak alan yaratma ihtiyacı doğuyor ve Batı Salonu projesi ortaya çıkıyor.

Batı Salonu’nu tasarlamak ve onu yapıya sorunsuz bir şekilde entegre etmek için Cubo Arkitekter oldukça cüretkar bir mühendislik örneği göstermiş. Büyük hapishane avlusunu iç avluya bağlayacak ve bir “kutu”nun pürüzsüzce içine yerleşeceği bir alan yaratmak için, büyük yapı alttan oyulmuş ve mevcutta bulunan iki kat tamamen kaldırılmış. İç avlu cam bir çatı ile kapatılmış ve batı kanadının altındaki açık alan ile birleşerek Batı Salonu’nu oluşturmuş. Eklenen yeni hacim de dahil olmak üzere projede sade bir yaklaşım benimsenmiş. Mimariyi ileri mühendislikle birleştiren tasarımı ve tarihi hapishane ile kurduğu önemli bağlantı ile proje, çağdaş ve uluslararası son teknoloji mimarlık örneği olarak öne çıkıyor.

Temel anlatısı hapishane deneyiminin kendisi olan FÆNGSLET projesindeki hikaye, kapalı alanlar ve izole bir varoluş hakkında değil. Horsens Eyalet Hapishanesi, birinin suçunun kefaretini ödeyebileceği ve mahkumu normal hayata döndürmenin mümkün olduğu inancı üzerine inşa edilmişti. Hapishane karanlığın aksine ışık, kapalının aksine açık bir anlayışa ihtiyaç duyuyordu. Yeni Batı Salonu da bu zıtlıkları temsil ediyor ve açıklığı, ışığı ve nihayetinde özgürlüğü simgeliyor.

2006’da yapı, hapishane işlevini yitirince, 2012’den beri yapının avlusu konserler ve diğer etkinlikler için kullanılıyor. Lojistik ve acil durum ihtiyaçlarını karşılamak için hapishane duvarında delikler açılmış ve devasa çelik kapılar yerleştirilmiş. Kapılar eski tuğla duvarlara uyum sağlayan kırmızı, paslı bir patina ile kaplanmış.

Yeni Batı Salonu da benzer bir yaklaşımla deliklerinde paslı kırmızı çelik kaplamalara sahip. Batı Salonu, iç avlu, büyük salon ve küçük salon olmak üzere üç küçük birime bölünebilen bir etkinlik odası olarak karşımıza çıkıyor. Bireysel kullanıma uygun bir esneklikte tasarlanan salonlar çeşitli kombinasyonlarla birbirine bağlanıyor. Taşlanmış ve cilalı iç mekan beton döşemesinin doğal bir uzantısı olan devasa beton kaide, hapishane avlusunun içine doğru uzanıyor ve yaz aylarında açık hava etkinlikleri için kullanılabilecek, geniş, sahnelenebilir bir alan yaratıyor.

Proje, iç ve dış olarak ayrılan mekanlarla ilgili sınırları kapsıyor ve mimarinin hiyerarşileri ile tanımlanarak ziyaretçilerine olağanüstü deneyimler sunuyor. Sembolik yeşil ana girişi ile “kapı” kavramı FÆNGSLET projesinin en önemli karakteristik özelliklerinden birini oluşturuyor.

Çevresel patinalı paslı demir kapılar ve açık sarı tuğlalar yapının geçmişine modern ve işlevsel bir şekilde atıfta bulunuyor. Yalnızca güney avluya bakan devasa kapı değil, FÆNGSLET’in etrafındaki diğer çelik kapılar da projeye esnek çözümler sunuyor. Akşam güneş battığında bu kapıların açılması ile Batı Salonunun içindeki kaba malzemeler turuncu güneş ışınlarıyla aydınlanarak şaşırtıcı bir atmosfer yaratıyor olacak.

Avlunun kaplaması, dış mekanda olma hissinin korunduğu, işlevsel olarak esnek bir mekan yaratma arzusuna dayanıyor. Hafif yarı saydam çatı, kuzey ışığını içeri alıyor ve güneyden gelen parlak ışığı ise perdeliyor. Avlunun uç duvarlarının önünde, çatıdan sarkan büyük özel yapım kilimler bulunuyor. Bu ağır kilimler beton ve çelik gibi yansıtıcı yüzeylerden gelen sesi boğup azaltan önemli bir akustik fonksiyona sahip. Kilimler aynı zamanda görsel olarak gökyüzü ile avluyu birbirine bağlarken, kapıların açılmasıyla ışık tamamen içeri giriyor ve böylelikle hapishane içerisinde özgürlük hissi yaratılıyor.

 

Etiketler

Bir yanıt yazın