Karadeniz’in tek doğal limanı Sinop’un geçmişi M.Ö. 4500’lere giden izler taşıyor. Antik çağın denizci kolonicileri, M.Ö. 750’de yerleştikleri yarımadaya dişil bir isim vermişler: SİNOPE.
Efsane’ye göre Sinope, ırmak tanrısının kızı Zeus Sinope’ye aşık olur ve elde etmek için her dilediğini yerine getirmeye söz verir. Sinope sonsuz bakirelik diler. Tanrı Zeus yeminine bağlı kalarak Sinope’nin bu isteğine uyar ve onu Karadeniz kıyılarına bırakır. Sinope sonradan aynı hileyle Apolloyu da ırmak tanrısı Halys’i de kandırmış ve hiçbir ölümlüyü yanına yaklaştırmamıştır.
Sinop, iki yüz yetmiş kilometrelik kıyı şeridi, doğal ormanları, zambaklar açan ipeksi kumulları ve yaban hayata yuva sulak alanlarla kaplı “bakire” bir il. İl Özel İdaresinin 2006 -2010 İl Stratejik Planında, tabiat koruma, yaban hayatı geliştirme, birinci ve ikinci dereceden doğal SİT alanları Sinop’un turizm açısından gelişme hedefinin unsurları olarak tespit edilmişken, aynı yıl kapalı kapılar ardında hükümetin bambaşka planlar yaptığı anlaşıldı. Başbakanın “Sinop’u marka yapacağız” çıkışıyla kamuoyuna duyurulan nükleer santral projesi bir anda Sinop’un gelecek planlarını alt üst etti.
Tabiat koruma alanında turizm projeleri değil bir “nükleer ada” planlandığı hükümete yakın medya kaynaklarında haberleştirilirken; iki yıl geçmeden Sinop merkeze 30 kilometre yakınlıktaki Gerze ilçesinde termik santral yapılacağı açıklandı. Endüstriyel emisyon kirliliğine neden olan tek bir sanayi tesisi bulunmayan kentte, Anadolu Grubunun enerji şirketi, 1001 çeşit bitki türünü bünyesinde barındıran Yaykıl köyünü, 1020 MGW lık termik santral alanı seçti.
Eğitimli bir nüfusa sahip kent, en kararlı çevre mücadelelerinin izlendiği odaklardan biri. Hemen Nisan 2006’da Nükleer Santral karşıtı bir miting düzenlendi ve son yıllarda Türkiye’deki en büyük protestolardan birine sahne oldu. 2008 itibariyle gelişen ve hiç hız kesmeyen Gerze kömürlü termik santral direnişi ise, dünyanın sayılı direnişleri arasında gösteriliyor. Sinope’deki direnişte, adına yakışan bir şekilde kadınlar öne çıkıyor. Toprağı işleyen ve değerini bilen kadınlar. Haftanın iki günü kent merkezinde ve diğer ilçe pazarlarında bin bir emekle yetiştirdikleri taze tarımsal ürünleri satarak ailelerini geçindiren kadınlar, toprağın ve suyun adını bile duymadıkları büyük bir şirketin beş on yıllık kar iştahı uğruna, sonsuza dek kirletilmesine karşı direniyorlar.
Sinop’un yüzölçümünün yüzde 38’ini tarıma elverişli 220 bin hektar, %54’ünü ise 320 bin hektarlık orman alanları oluşturuyor. İl sınırlarındaki 31 bin tarımsal işletmenin dörtte üçü, büyüklük olarak 5 hektarın altında çok parçalı ve dağınık. Bu gerçeklik, enerji projelerinin hedefindeki Sinopluları, parasal imkanları seferber eden enerji endüstrisinin halkla ilişkiler manevraları ve istimlaklarla üstlerine gelen iktidarın dayatmalarına karşı dezavantajlı kılıyor.
Sinop’un 12 bin nüfuslu Gerze ilçesinde SİT alanında 85 hektarlık birinci sınıf tarımsal topraklarda Anadolu Grubunun işletmeyi planladığı termik santralde, yıllık 3,1 milyon ton ithal kömür yakılacak. Santrale gemilerle gelen bu kömürün naklinde kullanılmak üzere deniz kıyısına 3 kilometre uzunluğunda liman, kıyıya ise 9 hektar kömür depolama sahası yapılması gerekiyor. 35 bin nüfuslu Sinop merkezine 20 kilometre yakınlıktaki Türkiye’nin en kuzey ucu, İnce Burun ise nükleer ada ilan edildi. Santral bin hektar kaplayacak, ancak nükleer santral arazisinin güvenlik bölgesiyle beraber 60 bin hektara kadar çıkacak ve halka yasak alan olacak. Denize deşarj edilecek sıcak su balıkları öldürecek, doğal yaşamı tahrip edecek. Radyasyon tehlikesi herkesin malumu.
2006 yılı itibariyle Sinop için yüklenici arayışı halinde olan Enerji Bakanlığı en nihayet kurucu ve işletici konusunda karar kıldı. Mersin Akkuyu’da nükleer santral inşası için 2010’da Ruslarla anlaşma yapılmasının ardından, 3 Mayıs 2013’de ülkenin ikinci santralı için Japonlarla el sıkışıldı . Japonya Başbakanı Shinto Abe ve Tayyip Erdoğan, kamuoyunca tam içeriği bilinmeyen hükümetler arası bir anlaşmaya imza attı.
Japonya’nın Mitsubishi ile Fransız Areva Sinop’ta yapılacak ikinci nükleer santral inşasının 2017’de başlayacağı elektrik üretiminin 2023’te devreye girebileceği, maliyetin 22 milyar dolar olacağı bildirdi. Projenin yüzde 70’i kredi, yüzde 30’u öz kaynakla karşılanacak, Japon Uluslararası İşbirliği Bankası (JPIC) krediyi sağlayacakmış. Santral yapılacak arazinin henüz bir yer lisansı bulunmuyor ve ÇED süreci başlangıcı için gerekli halk onayına da sahip değil.
Japonlar ve Fransızlar bilir ki; halkın muhalefetine rağmen en verimli tarım arazilerinin, doğal ormanların orta yerine hem termik, hem de nükleer santral yapılması demokratik bir ülkede imkansızdır. Yapımları gerçekleşirse, birbirine sadece 20 kilometre uzaklıkta iki dev enerji santralının bacaları Sinop üzerine duman salacak. Çernobil felaketinin radyoaktif bulutunun serpintilerine maruz kalan Karadeniz kıyılarında bunun ölüm demek olduğunu herkes çok iyi biliyor.
Çernobil’i ve Fukuşima’yı düşünen Sinope ise Zeus’un sözüne güveniyor.