23. ARKİV Buluşması, 21 Kasım 2012 tarihinde Kalebodur sponsorluğunda 35. Sokak'ta gerçekleşti.
Teğet Mimarlık’ın ortağı Mehmet Kütükçüoğlu önderliğinde gerçekleşen buluşmaya, Teğet Mimarlık’tan Nazlı Balkaya, Yalın Mimarlık’tan Ömer Selçuk Baz, MTF’den Derya Ekim Öztepe, XXI Mimarlık Tasarım ve Mekan Dergisi’nden Hülya Ertaş, M artı D Mimarlık’tan Dürrin Süer Kılıç, Metin Kılıç, Utkan Emek Seçkin, Distudio Mimarlık’tan Didem Özdel, Arkayın Mimarlık’tan Tufan Arkayın, Ali Akgün, Melis Kırlıoğlu, Meltem Ülker, Not Mimarlık’tan Merih Feza Yıldırım, Serdar Uslubaş, Özgen Karagöl, Eren Şen, Kurtel Mimarlık’tan Yaşar Kurtel, Çatı Mimarlık’tan Sevgi Molva, Erkan Oktay, Eko Adm’den Tamer Aksüt, Mustafa Erinanç, Kalebodur’dan Pelin Özgen, Ayşe Çamcı, Didem Eski, Fatma Güven, Funda Ersan, Türkay Kocaman, Arkitera Mimarlık Merkezi’nden Ömer Yılmaz, Selin Biçer ve Aslı Uzunkaya katıldı.
Etkinlik Mehmet Kütükçüoğlu’nun 35.Sokak satış ofisindeki sunumu ile başladı. Kütükçüoğlu arsanın konumunu, çevresi ile bugünkü ve gelecekte varolması öngörülen ilişkiyi özetlerken, İzmir’deki gelişim akslarından ve bunların çok belirgin akslar olduğundan da bahsetti.
Londra ve Göktürk, İstanbul’da yama biçimi yerleşimlerden örnekler veren Kütükçüoğlu, Londra’daki yerleşimde ilişki çok iyi kurulduğu için, yamaların algılanmadığını, küçük birimlerin birleşerek yerleşimi, kenti oluşturduğunu, Göktürk’te ise her bir yamanın kendi içinde başlayıp biterek, dışarıyla ilişki kuramadığını, parçalar bir araya gelince kent hissi yaratamadığını örneklerle açıkladı. 35. Sokak çevresi için de bölgenin bir nevi banliyö olduğunu ve aslında kentsel his yaratma fikrinin naif olacağını bildiklerini fakat bu yönde neler yapabileceklerini düşündüklerini söyledi. Otonom bir arsa yerine, otonom bir bina kurguladıklarını söyleyen Kütükçüoğlu, 2 km’lik ve 60m’lik kot farkını optimize ederek tırmanan bir şerit oluşturduklarını anlattı. Oluşturulan bu hattın aynı zamanda mekan çerçeveleyici olduğundan, böylelikle açık alanlarla beraber kurgulanabilen mekanların oluştuğundan bahsetti.
İlk etapta vaziyet planı fikrinin oluştuğunu ve arazinin topoğrafik yapısının çok önemli olduğunu söyleyerek, 60 m kot farkı bulunduğunu, arazinin içinde tepe, sırt, vadi, yamaç gibi her türlü şekli barındıran çok renkli bir yapısı olduğunu vurguladı.
Arazinin yapısı düşünüldüğünde işin içine çok fazla altyapı girdiğini ve bunun binalar kadar bir inşaat daha demek olduğunu söyleyen Kütükçüoğlu, araziyi parçalayıp, bölmek yerine tek bir bütün olarak kurguladıklarını ve böylelikle tüm altyapıyı tek hamlede çözdüklerini vurguladı. Ayrıca bu hat dışını da olduğu gibi bırakıp, yeşil alana ayırabilme şansının ortaya çıktığını sözlerine ekledi.
Araç güzergahı ve yaya güzergahının üstüste çalıştığının ve böylece yoğun bir kesit elde ettiklerinin altını çizdi.
Açık alanların değerlendirmesini yaparken, komünal açık alanlar ile şahsi açık alanların içiçe olduğunu, her evin kendi açık alanını kullanırken, bunların aynı zamanda ortak kullanım alanlarına da açılışını anlattı.
Yatırım sahibi firmanın hafif çelik üzerine uzmanlaştığından ve böylelikle işin başında teknolojik bir yaklaşımları olduğundan bahsetti. Yapının yüzeylerin örgüsünden oluşan bir konstrüksiyon sistemine sahip olduğunu ve balon frame olarak adlandırabileceğimizi söyledi.
Teknolojik ve tipolojik yaklaşım açısından 35. Sokak’ın önemli olduğunu belirten Kütükçüoğlu, tüm cephelerin bir yandan düz ve beyaz olmasına rağmen, inceleyince içinde çok fazla varyasyon barındırdığını görebileceğimizi söyledi. Paylaşılan duvarlara sahip olup, daha ucuz inşa edilebilirken yine de müstakiliyet yaşanabildiğini ve her evin kapısının sokağa açıldığını vurguladı.
Mehmet Kütükçüoğlu daha sonra planlar ve kesit üzerinden tüm oluşumu ve konut tiplerini anlattı. 35. Sokak’ın en alt kısmında beton bir baza bulunuyor. Toprak üstü görünen tüm cepheler hafif çelik. Beton içeride kalırken, çelik onu sarıyor. Tüm tipler belli bir kural dizisi içinde yan yana geliyor. Çok fazla konut tipi olmamasına rağmen, kesit üzerinden incelendiğinde çok fazla varyasyon çıkıyor ve aslında hiçbiryer birbirinin aynısı değil.
Sunumun ardından tasarım aşamasının neyle başladığı soruna Kütükçüoğlu “Otoparkı, sokağı, altyapıyı oluşturan yoğun kesit işin temeliydi, en başından beri vardı,” şeklinde cevap verdi. Günümüzde çokça varolandan farklı bir yerleşim şekli olmasına işverenin tepkisinin nasıl olduğu sorusuna ise “Kabul ettirmek kolay olmadı. Başlangıçta hayal ettikleri bu değildi ve cesaret edemediler. 1 sene sonra tekrar projeyi yaptırmak istediler ve şu an kendilerini bu projeye kaptırmış durumdalar” cevabını verdi. İzmir’in güneşli bir yer olup, güneşten korunma için nasıl önlemler alındığı sorusunu ise “Her dairede panjur kutuları bulunuyor ve herkes kendi zevkine göre panjur kullanabilir. Cepheler çok sade ve aslında bunlar için bir arka plan oluşturuyor. Önünde böyle bir katman oluşturulabilir,” diye cevaplandırdı.
Sunum ve soru-cevap kısmının ardından ardından 35. sokak gezildi. İlk etabı tamamlanan yapının numune dairelerinin tüm mutfak ürünleri, banyo virtifiyeleri, zemin ve duvar kaplamaları Kalebodur’a ait. Bitmiş dairelerle beraber inşaat halindeki kısımlar da gezildi, böylelikle 2 km’lik kurgunun tam olarak yarısı deneyimlenmiş oldu.
Kapalı oturumlar halinde belli periyodlarda düzenlenen buluşmalarda her oturumda farklı bir proje geziliyor ve tartışılıyor. Buluşmaların kaydedildiği videolar, ARKİV’de ilgili projelerin başlıkları altında yayınlanıyor.