Columbia Üniversitesi’nin New York, Amman, Bombay, Pekin gibi şehirlerde kurduğu Stüdyo X, İstanbul’da kentin geleceği ile ilgili araştırma projeleri ve fikirler üreten bir laboratuar kurdu. Mekanın direktörü ise mimar Selva Gürdoğan.
Geçen yaz yaşanan Gezi olaylarının çıkış noktası şehre dair kararların şehrin sakinlerine danışılmadan alınmasıydı. Şehri yönetenlerin, şekillendirenlerin, bu mekanda yaşayanların ve şehre dair fikirleri, kaygıları olan akademisyen, sanatçı, mimar, sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek konuşacakları, ortak noktada buluşabilecekleri bir alan olduğunda belki de sorunların çözümü için çok daha sağlıklı adımlar atılabilecek. İşte bu anlamda İstanbul’un en çok ihtiyacı olan yapılardan biri bugün şehrin sakinlerine kapılarını açtı. Columbia Üniversitesi, İstanbul’da kentin geleceği ile ilgili araştırma projeleri ve fikirler üreten bir laboratuar kurdu. Borusan Holding’in sponsor olduğu proje, kentin bugününe dair sorunları tanımlayıp, çözümüne yönelik fikirler üretilmesi için zemin hazırlayacak. Direktörlüğünü mimar Selva Gürdoğan’ın üstlendiği projenin basın lansmanında konuşan Columbia Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Mark Wigley, Stüdyo X’i bir hayal odası olarak tanımladı. ‘Hayaliniz yoksa problemleri çözmek için de bir içgüdünüz olmaz’ diyen Wigley, ‘Şehir bir paylaşma mekanıdır. Geleceği üretebilmemiz için bu hayali paylaşmamız gerekiyor’ şeklinde konuştu. Stüdyo X’in Columbia Üniversitesi’nin bir projesi olmakla birlikte bu mekanda yapılacak tartışmaların New York üzerinden yapılmayacağını anlatan Wigley, şehir ve geleceğine dair gündeme gelecek tartışmaların İstanbul üzerinden gerçekleşeceğini, bu anlamda gizli bir ajandalarının olmadığını söyledi. Bu projenin yeni bir kültürel durum denemesi olduğunun altını çizen Wigley, Stüdyo X’in, sanatçılar, müzisyenler, mimarlar, aktivistler ve herkese açık olduğunu ve burasının bir tüketim değil üretim alanı olarak planlandığını kaydetti. Şehri konuşan herkes bu masada buluşacak.
Stüdyo X Direktörü mimar Selva Gürdoğan şehirle ilgili akademik tartışmaların zaten yapıldığını ancak bunların daha yaygınlaşması ve kolaylaşması için böyle bir zemin oluşturduklarını söyledi. Stüdyo X’in en önemli özelliği şehirle ilgili kafa yoran herkesi bir masa etrafında toplayacak yapıya sahip olması. Bu yüzden Gürdoğan, ‘Bu masada kim yoksa onları davet edeceğiz’ diyerek olabildiğince geniş bir katılımı amaçladıklarını kaydediyor. İlk yılını ağırlıklı olarak araştırma projelerine ayıracak olan Stüdyo X, hem sanatçıları hem de mimarlık ve şehircilik öğrencilerini kapsayacak şekilde kent ve hafıza üzerine projeler yürütecek. Sergiler, yarışmalar, atölye çalışmaları, yayınlar, gösteriler ve panellerle kentin gelişimi için en iyi fikirleri gün yüzüne çıkaracak olan Stüdyo X’in ilk sergisi ‘Collecting Architecture Territories’ ise bugün açılacak. Sergi, son otuz yılda sayısı hızla artan özel sanat koleksiyonları kaynaklı kurum ve vakıfların kapsam ve çeşitliliğini değerlendirirken müzecilik ve koleksiyon oluşturma biçimleri üzerindeki etkilerini ortaya koyacak.