Sulukule’de tarihi karar

Yanlışlıkları baştan beri belli olan Sulukule projesi mahkemenin iptal kararıyla hukuken "yok" duruma düştü.

Yani olmayan bir projeyle yüzlerce aile evinden barkından oldu, mülksüzleştirildi, sürüldü, daha da yoksullaştı

Tarihin en eski Roman mahallesi olan Sulukule’de, Romanların, dededen kalma yüzyıllık tapulu evlerinden olmasına, şehrin dışına sürülmesine, kiminin kamulaştırılma korkusuyla piyasa rayicinin çok altında evini satmasına, kiminin belediyeyle anlaşarak hayat boyu ödeyemeyecekleri borçların altına girmesine, anlaşmayanların ise mülklerinin kamulaştırılmasına yol açan “sosyal” proje, mahkeme tarafından iptal edildi.

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ile Sulukule sakinleri ve Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği’nin açtığı üç ayrı davayı sonuçlandıran İstanbul 4. İdare Mahkemesi, projenin “kamu yararına uygun olmadığı” sonucuna vardı.

Kararlarda görünmeyenler
Raporlar, mahkeme kararları bir olguyu kağıt üzerinde ne denli ifade etmeye çalışırsa çalışsın bir insanın hayatında yarattığı izler ve yıkım kadar hakiki bir görüntü veremezler. Bu projeyle 5000 kişi yerinden edildi. Sulukule’de yaşayan 3500 Roman çok özel bir kültürün sürdürücüleriydi. Yani proje somut mirası tahrip etmekle kalmadı, barınma hakkı, ayrımcılık gibi temel insan haklarını da çiğnedi ve soyut mirası da yok etti.

Sulukule projesi ilan edildiğinde belediye bölgedeki mülk sahiplerine “gel benimle anlaş, anlaşmazsan evini kamulaştırır, yıkarım” dedi. Büyük bir kısım mülk sahibi kamulaştırma veya borç altına girme korkusuyla alelacele, belediyenin verdiği miktardan biraz daha yükseğini (ama yine de piyasa değerinin onda birini veren fırsatçılara) sattılar evlerini. Küçük bir grup ise belediyeyle anlaştı, mülkünü verip üstüne bir de 15 yıllığına borçlandırıldı. Son gelişmelerin yarattığı yeni mağdurlar da onlar oldular.

Bir de, 150 yıllık tapularına rağmen evleri kamulaştırılıp yıkılanlar var. Onlar, bu kararla davayı kazandılar ama aradaki son beş yıl içinde çok şey kaybettiler. Örneğin, birisi, ilerlemiş yaşında eviyle birlikte dükkanını da kaybetti, işsiz kaldı, yoksul düştü. Bir diğeri ise, tarihi evini kaybettikten sonra küçük, güneşsiz bir kira evinde çok ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Bu akıbete uğrayanlardan hiçbiri kamulaştırma bedelini bile alamadı. Ve daha nice ocaklar söndü gitti Sulukule’de…

Karar gerekçesi
Mahkemenin karar gerekçesinde, Sulukule projesinin gündeme geldiği 2006’dan beri farklı alanlardan uzmanların, UNESCO, ICOMOS gibi uluslararası kuruluşların ve Sulukule Platformu’nun dile getirdiği sakıncalar yer alıyor. İstanbul ‘un dünya kültür mirası açısından öneminin ve Sulukule’nin yer aldığı topografyanın tarihi öneminin vurgulandığı kararda, projenin koruma amaçlı imar planı yapılmadan geliştirildiği belirtiliyor. Karar, Sulukule projesinin UNESCO Dünya Miras alanı olan İstanbul karasurları koruma bandını yüzde 50 oranında değiştirdiğini ve Türkiye’nin UNESCO Miras Listesi’ne girerken taahhüt ettiği sorumlulukları gözetmediğini vurguluyor. Ayrıca, Fatih Belediyesi’nin iddialarının tersine bölgenin dokusunun tamamen değiştirildiğini de açığa çıkarıyor. Aslında 12 yapı adasından oluşan alanda 24 adet yapı adası oluşturulduğu, halkın kullanımına ayrılmış Bostan’da yapılaşmaya gidildiği, parklara ve yeşil alanlara yer verilmediği, mevcut tarihi yapılardan çok daha yüksek 3-4 katlı bir yapı tipolojisinin yaratıldığı açıklanıyor. Bütün bu gerekçelerle Sulukule projesinin -çok tartışmalı- 5366 sayılı Yenileme yasasına (bile) aykırı olduğu ve kamu yararına uygun bulunmadığı sonucuna ulaşılıyor.

Biz demiştik
Sulukule Projesi, gündeme geldiği ilk günden itibaren toplumun çeşitli kesimlerince eleştirildi. Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, ICOMOS gibi meslek kuruluşları, UNESCO, BM Habitat AGFE gibi kuruluşlar sürecin farklı işletilmesi gerektiğini vurguladılar. Mimarlıktan psikolojiye çok farklı uzmanlık alanlarından kişilerin oluşturduğu Sulukule Platformu, sürecin her aşamasında, belediyeyi doğru yola çekmeye çalıştı, mahallelilerin aktörlerden biri olması gerektiğini savundu, önerilerde bulundu. Çalınmadık bakan kapısı, meclis insan hakları komisyonu, yerel yönetici bırakmadı. 2006’dan beri Fatih Belediyesi ile onlarca kez görüşme yaptı, basın toplantıları düzenledi, alternatif proje sundu. Belediye ise bütün bu mücadeleye karşı sürekli olumsuz yanıt verdi. Oysa, bu eleştiri ve uyarılar aslında hükümet ve belediye için bir şanstı.

Sulukule Platformu baştan beri bölgenin sağlıklaştırılmaya ihtiyacı olduğunu ama iyileştirmenin Sulukule halkıyla birlikte, halk yerinden edilmeden, yeni yatırımcılar için değil mahalle sakinleri için, kültürel ve somut tarihi miras yok edilmeden yürütülmesi gerektiğini savundu. Birlikte çalışan bir grup şehir plancısı uzmanın oluşturduğu STOP grubu, alternatif bir proje hazırlayarak bir başka projenin mümkün olduğunu gösterdi. “İstemezükcü” bir muhalefet değil, paylaşımcı, katkı koyucu bir tutum takınıldı. Ne var ki mahkeme kararında da ifadesini bulduğu gibi amaç zaten kamu yararına bir proje değildi.

Ya şimdi?
Yanlışlıkları baştan beri belli olan Sulukule projesi mahkemenin iptal kararıyla hukuken “yok” duruma düştü. Yani olmayan bir projeyle yüzlerce aile evinden barkından oldu, mülksüzleştirildi, sürüldü, daha da yoksullaştı. Hukuk, birkaç gün sonra anahtarlarının yeni sahiplerine teslim edileceği açıklanan evlerin yıkılması gerektiğini söylüyor. Çünkü idari yargı usüllerine göre kararın verildiği an yerine getirilmesi gerekiyor. Bir hükümet politikası olarak inatla katılımcılıktan uzak bir tutumla, bütün bilimsel ve toplumsal değerler hiçe sayılayarak rant için yürütülen proje, İstanbul ‘a ve Sulukule halkına geri döndürülemez zararlar verdi. Yıkılan evler, izleri yok olan sokaklar, yeraltında yok edilen mirasın ruhunu geri getirmek mümkün değil. Öte yandan mahalle halkının hepsi mağdur durumda artık. Evini satan da, belediye ile anlaşan da, anlaşmayan da. Bütün Sulukule halkı, kamuya kulaklarını tıkayan bir yönetimin “kamu yararına aykırı” olduğu mahkeme kararıyla tescillenmiş projesinin mağduru.

Sulukule bu kararla aslında bir zafer kazandı. Umarız bu tarihi karar, hızla devam eden kentsel dönüşüm alanlarında, bölge sakinlerinin hem hazırlık hem de karar aşamasında söz sahibi olduğu, hayata ve barınma hakkına öncelik veren, yoksulları silip atarak havuzlu evlere, otoparklara ve ranta kilitlenmeyen bir zihniyetin de galip gelmesine vesile olur.

Etiketler

Bir yanıt yazın