Şehirlerin kent ve mimarlık gündemlerini yakın takibe aldığımız Süper Kent dosyamıza İzmir kenti ile devam ediyoruz.
2 ay boyunca devam edecek Süper Kent İzmir dosyası kapsamında, İzmir’deki kent mücadelelerine, şehrin yüzünü değiştiren büyük projelere, İzmirlilerin hafıza mekanlarındaki dönüşümlere, kent merkezi ve çevresini kapsayan yeni planlama kararlarına bakacağız. Mimarlık ölçeğinde; İzmir merkezli mimarlık ofislerine “İzmir’deki mimarlık üretimi”ni soracağız. Dosyaya İzmir kentinin tarihine, 19. yüzyıldan başlayan kısa bir bakış atarak başlıyoruz:
19. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nda nüfus hareketlerinin yoğun olarak yaşandığı bir dönem. Dönemin nüfus hareketliliğinin önemli bir bölümünü taşradan kente göçler oluşturuyor. Kıtlığın ve eşkıya baskınlarının sıklıkla yaşandığı taşradaki halk; ticaret ilişkileri gelişmekte olan, iş imkânı sağlayabilen, korunaklı şehirleri bir alternatif olarak görüyordu. (Alpaslan, 2015)
Smyrna’nın bakır kazıma baskı görünüşü, M. Tournefort’un 1718 basımlı kitabı ‘Voyage to the Levant’ volume II’de yer alır.
Kaynak: http://www.levantineheritage.com/data5f.htm
16. yüzyıl sonlarından başlayarak ivmeli bir gelişme gösteren İzmir, 19. yüzyıla gelindiğinde kozmopolit bir kent olmuş ve Akdeniz ticaretinin en önemli limanlarından biri haline gelmiş durumda. Bu dönemde demografik çeşitlilik kent dokusunda da kendini gösteriyor. İzmir kentinin gelişimi, yüzyıllar boyunca sürdürülen uluslararası ilişkiler ve kentte yaşayan toplumsal grupların iç dinamikleriyle belirleniyor. Kent dokusundaki, nitelik olarak birbirinden ayırt edilebilen 4 ana parçada Rumlar, Müslümanlar, Yahudiler ve Levantenler yaşıyor. Bu grupların yaşadığı mahalleler 19. yüzyıla kadar katı bir şekilde birbirlerinden ayrılırken, yüzyıl sonunda iç içe geçmeye başlıyor. (Alpaslan, 2015)
Arka fonda Smyrna, önde Hollanda büyükelçisi Daniël Jan Baron de Hochepied (1657-1723) Divan’da, anonim, 1687 – 1723.
Kaynak: http://www.culturalexchange-tr.nl/node/6030
19. yüzyılın ikinci yarısı kentteki inşaat faaliyetleri için de yeni bir dönem; rıhtımın inşaatı, Gediz Nehri’nin yatağının değiştirilmesi ve demir yolları inşaatı gibi geniş çaplı projeler yurt dışından alınan finansal destekle yapılıyor. Önemli merkezi yönetim yapıları (1872’de Hükümet Binası ve 1891’de Belediye Binası) ve gayrimüslimlere ait birçok bina da 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında inşa ediliyor. Bunlar arasında İngiliz, Fransız ve İtalyan Konsoloslukları ile okul binaları yer alıyor. (Alpaslan, 2015)
20. yüzyıl başındaki Kurtuluş Savaşı şehir için önemli bir kırılma oluyor. Savaşa dair, İzmir’in tarihindeki en belirleyici mekânsal tahribat 1922 İzmir yangını. 20-25 bin yapının tahrip olduğu yangından İzmir’in çeperleri kurtuluyor ve ortada koca bir yangın arazisi boş kalıyor. Savaştan sonra demografik yapısı değişen ve nüfusu kayda değer ölçüde azalan İzmir; boş, terk edilmiş ve tahrip olmuş bir kent görünümünde. İzmir Cumhuriyet ile tekrar canlanıyor. Yanmış ve boşalmış olan kent, cumhuriyetin modernite projesi kapsamında ele alınıyor. Bu dönemde modern kentli toplumun yeni yaşam ve sosyalleşme biçimlerini besleyecek mekanların kurgulanmasına çalışılıyor. 1950 öncesi şehirciliğinde hâkim olan çağdaş kent imgesi yaratma çabası İzmir’de de etkili. (Bilsel, 2009)
Kent merkezindeki 300 hektarlık yanmış alanın yeniden inşa edilmesi birinci öncelikli konu. İzmir Belediye Başkanı ve Lozan heyeti üyelerinden Şükrü (Kaya) Bey’in girişimleriyle 1924 yılında Fransız şehirciler René Danger ve Raymond Danger’ le anlaşma imzalanıyor, Henri Prost ise planın hazırlanmasında danışman şehirci olarak görev alıyor. Çizilen ilk plandan beklenen, yangın alanlarının imar edilmesi ve kentin ekonomisinin canlanmasına yönelik mekânsal müdahalelerin planlanması. Planın, Beaux-Arts Okulu öğretilerinin doğrultusunda, formalist bir kompozisyon anlayışı var. İzmir kent merkezinin morfolojisinde bugün dahi Danger-Prost planının etkileri görülüyor. Planın diğer bir önemli yanı, bu planla beraber yeni mülkiyet desenlerinin oluşması. (Bilsel, 2009)
Solda: Yalova, Sıhhat Müzesi, Çimento Pavyonu, Mimar Halit Femir (Arkitekt, 1937)
Sağda: Ticaret odaları, Yunan Pavyonu, Şark Halı Pavyonu (Arkitekt, 1937)
1930’da yeni bir dönem açılıyor ve belediyeler şehir planı yapmakla yükümlü tutuluyor. İzmir Belediyesi o sıralar Ankara’yı planlamakta olan Hermann Jansen’den aldığı görüşler doğrultusunda Danger-Prost planını revize ediyor. 1936 yılında İzmir Kültürpark kuruluyor. Suad Yurdkoru’nun başlattığı süreç sonucu belediyeden bir heyet Moskova’ya giderek Gorki Parkı’nın yöneticileri ve uzmanlarla çalışarak İzmir’de yapılacak parkın esaslarını belirliyor. Kültürpark’ın, modern kentli toplumun bedensel ve kültürel eğitimine yönelik bir dinlenme ve eğlenme alanı olduğu söylenebilir. Kültürpark’ın hayata geçirilmesi için gereken mali desteği, merkezi hükümet tarafından desteklenen İzmir Enternasyonel Fuarı projesi sağlıyor. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın temeli 1 Ocak 1936 günü törenle atılıyor. 1936 Eylül’ünde açılan fuara Mısır, Yunanistan ve Sovyetler Birliği’nden 48 yabancı kuruluş, 32 vilayet pavyonu ve 45 yerli kuruluş katılıyor. Uzun yıllar birlikte anılan Kültürpark ve İzmir Enternasyonal Fuarı, İzmir kent hayatının önemli bir parçası olduğu gibi, fuar organizasyonu dönemin modern mimari yaklaşımlarının izlenebileceği bir platform oluşturması açısından önemli. (Bilsel, 2009)
Fuar Alanı (Arkitekt, 1939)
Belediye Başkanı Behçet Uz’un girişimleriyle İzmir‘in gelişimine yön verecek bir plan hazırlaması için Le Corbusier’ye de başvuruluyor; ancak Le Corbusier’nin 1949 yılında belediyeye teslim ettiği plan şeması uygulanabilir bulunmuyor. 1951 yılında “İzmir Şehri İmar Planı Milletlerarası Proje Müsabakası” düzenleniyor. Yarışmacılardan istenenlerden biri de, Konak bölgesindeki Sarıkışla ve diğer tesislerin kaldırılması kararına paralel, alanın Konak Meydanı olarak yeniden düzenlenip kamusal kullanıma açılması. Kemal Ahmet Arû ve ekibi yarışmayı kazanıyor ve plan 1953 yılında devreye sokuluyor. Plan, yürürlüğe girmesinden kısa süre sonra, hızla artan nüfus nedeniyle yetersiz kalıyor. (Bilsel, 2009)
Konak Meydanı’nından görünüş
Kaynak:http://www.apikam.org.tr/tarihi-mekan-ayrinti/19
50’lerin sonunda, göç kaynaklı nüfus artışı, ana hedefi modern bir İzmir kenti oluşturmak olan planlama pratiklerinin yönünü değiştiriyor; yapılan planların amacı, hızlı nüfus artışı ve denetimsiz kentleşmenin doğurduğu sorunları çözmek oluyor. 1960 yılında İzmir’in plan revizyonunu yapmak üzere görevlendirilen Alfred Bodmer’in 2000 yılında kent nüfusunun 900 bin kişi olacağına dair tahmini, ilerleyen yıllarda İzmir’in öngörülemez bir hızla büyüdüğünün göstergesi gibi. 2000 yılında yapılan nüfus sayımında İzmir ilinin nüfusu 3.370.866 kişi, bunun %81’inin kentte %19’unun kırda yaşadığı kayıtlara geçiyor.
Takip eden on yıllarda, devam eden göç ve plansız kentleşme tüm ülkeyi olduğu gibi İzmir kentini de şekillendiren ana dinamiklerden. Bu süreçte şehirlerin planlamaya dair vizyonları ve yöntemleri de değişiyor. 1980 öncesine kadar kentlerin planlanmasında etkin rol oynayan devlet, 80 sonrası gücünün bir kısmını sermayeye devrediyor. 20 yıllık bir sürecin sonunda 2000’li yıllara gelindiğinde, bu güç paylaşımı günümüzdeki şeklini alıyor ve devlet, kentte sermaye için hareket alanı sağlayan düzenlemeleri yapan bir konum ediniyor. (Bal & Altun, 2016)
İzmir’de devam eden kent mücadelelerini İzmir şehrinin kentleşme tarihinden ve günümüzün sermaye odaklı kentsel politikalarından ayrı ele almak mümkün değil. Şehir üzerinde karar verme gücüne sahip olanlarla İzmirliler arasındaki mücadele/müzakere, kentin tarihini var eden ve kentlilerin hafızasında önemli yere sahip olan Kültürpark gibi alanlar üzerinden sürmeye devam ediyor.
Kaynaklar:
Alpaslan, H. İ. (2015), 19. Yüzyılda İzmir’in Demografik ve Mekansal Durumu. Egemimarlık, 89-90, s. 46-49
Bilsel, C. (2009), İzmir’de Cumhuriyet Dönemi Planlaması (1923-1965): 20.Yüzyıl Kentsel Mirası. Egemimarlık, 71, s. 12-17
Bal, E., & Altun, D. A. (2016),İzmir’de Neoliberal Kentleşme Eğilimleri Kapsamında Lüks Konut Üretiminde Yeni Yaklaşımlar: Folkart Konut Projeleri. Planlama, 26(1), s. 65-80