TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, sürdürülebilirlik konusunda Türkiye'nin en önemli sınavının HES'ler olduğunu söyledi.
Hazırladıkları Vizyon 2050 raporu ile sürdürülebilir bir Türkiye’nin resmini çizdiklerini söyleyen TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, “Önümüzdeki en önemli sınavlardan biri HES’ler. Kaynaklar rant için sömürülürse o kâr da sürdürülebilir olmaz. Bunu konuşa konuşa ortak noktaya ulaşacağız” dedi. TÜSİAD’ın Vizyon 2050 raporu 27 Eylül’de kamuoyu ile paylaşılacak.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, sürdürülebilirlik konusunda Türkiye’nin önündeki en önemli sınavın HES’ler olduğunu belirterek; “Sürdürülebilirlikte tüm taraflar birarada durabilecek miyiz, bunun en önemli örneği HES’ler. Enerji açığı var ama çevreye karşı duyarlılık da çok önemli. Siyah ve beyaz yok burada. Her projeye ayrı bakmak gerekiyor. Kaynaklar rant için sömürülürse o kar da sürdürülebilir olmaz. Bunu konuşa konuşa ortak noktaya ulaşacağız” dedi.
Vizyon 2050 Türkiye raporunu 27 Eylül’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katılımı ile tanıtacak olan TÜSİAD, toplantı öncesi basınla biraraya geldi. 27 Eylül’de yapılacak toplantıda yaka kartlarına kadar tüm konferansın sıfır karbon prensibine uyacağını söyleyen TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner önümüzdeki 40 yılda sürdürülebilirliğin tartışmanın merkezi olacağını belirterek, “Sürdürülebilir olmayan büyüme gerçek değil” diye konuştu. Hazırladıkları Vizyon 2050 raporu ile sürdürülebilir Türkiye’nin resmini çizdiklerini anlatan TÜSİAD Başkanı, “Amacımız dünyayı kurtarmak değil, bir yol haritası belirlemek. Riskleri görüp fırsatları yakalamak” dedi. Bu amaçla “Sürdürülebilir dünya neye benziyor? Bu dünyaya nasıl ulaşabiliriz? ve İş dünyasına düşen rol nedir?” sorularını sorduklarını anlatan Boyner şöyle devam etti:
“Bu amaçla sektörel çalışmalara da başladık. Turizmde çalıştay yaptık, deniz taşımacılığı ile ilgili çalışmamız devam ediyor. 2012 içinde diğer sektörlerle ilgili sürdürülebilirlik çalışmalarımız da tek tek gelecek.”
Sürdürülebilirlik sürecinin baltalanmasına neden olabilecek tehditlerin ilkinin “Nasıl olsa çok geç kaldık” diye düşünmek olduğunu söyleyen Boyner, yönetişim problemleri, kaynak savaşları, ekonomik kriz ve afetlerin de diğer riskler arasında bulunduğunu anlattı. “Çok ve hızlı tüketiyoruz, çok hızlı çoğalıyoruz” diyen Ümit Boyner sürdürülebilirlik açısından en hızlı tasarrufun enerjide olabileceğini söyledi. Soruları da yanıtlayan Boyner, Akdeniz’deki ‘petrol arama gerilimi’ ile ilgili olarak, “Enerji arz güvenliği, denklemin en önemli parçası. Türkiye’nin burada alacağı tavır önemli. Türkiye’nin aktif olmasını doğal karşılıyorum” dedi.
Boyner, Türkiye’nin Ortadoğu açılımı ile ilgili olarak ise “Türkiye’nin yeni pazar arayışlarını doğal buluyorum ama bölgede ekonomik gelişme siyasi istikrarsızlık nedeniyle istenen boyuta ulaşmayacak gibi görünüyor. Bizim için önemli olan AB pazarı. Türkiye Latin Amerika’yı Ortadoğu kadar önemsemelidir” şeklinde konuştu. Başbakan Erdoğan’ın ‘laiklik tanımı’ ile ilgili Boyner’in yorumu ise “Laikliğin zaten bir tanımı var. Her dine eşit mesafede bir devlet yapısı” oldu.
TÜSİAD Başkanı’nın Vizyon 2050 Raporu ile ilgili sunumunda bu slayt sürdürülebilirliğin önemini gösteriyordu. Toplam üretimin ne kadarını tükettiğimizi gösteren bu haritaya göre Afrika 1 dünyanın altında, ABD ise 4 dünya üretimi kadar tüketiyor. Türkiye ise 1-2 dünya tüketen bölgede yer alıyor. Bu tüketim seviyesiyle kaynaklar açısından ciddi bir krize adım adım yaklaşıldığının altı çiziliyor.
Ümit Boyner bir soru üzerine, “Türkiye’nin büyümesi iç talebe dayanıyor. IMF’nin 2012 için büyüme tahmini olarak açıkladığı yüzde 2.2’yi çok kötümser buluyorum. Güçlü tüketici ve yatırımcı talebi bizi ayrıştırıyor. Bu ne kadar böyle gidecek, dış dalgalanmalardan bankalarımız ne kadar etkilenecek, buna bakmak lazım” dedi.
“Sürdürülebilir kalkınma haber olmanın ötesinde bir konu” diyen TÜSİAD Başkanı şöyle konuştu: “Böyle gidersek sürdürülebilir bir dünya kalmayacak. Küresel orta sınıf hızla genişliyor. Enerji verimliliğinde yol almamız gerekiyor. Türkiye’de 1 birim üretmek için gerekli enerji OECD ortalamasının iki katı. Tüketicilerin yüzde 40’ı yeşil ürünü tercih edeceğini söylüyor ancak sadece yüzde 4’ü satın alıyor. Demek ki bu ürünleri daha işlevsel, verimli hale getirmeliyiz.”