Taksim Projesi iptal oldu, sorun kalmadı. Yorgan gitti, kavga bitti! Umarım öyledir.
Ülkemizin yönetim kademelerinde pek çok saygıdeğer ve nitelikli insan görev yapıyor. İçlerinde seçilmiş olanlar da var, atanmış olanlar da. Yaptıkları işlere gelince, bunların siyasal hedefleri ve özellikleri olduğu kadar, yasal zorunlulukları ve sınırlamaları da bulunmakta. Onları ve gördükleri işleri, sonuçları ile birlikte daha çok, kendi söylemleri ile medya üzerinden izliyor ve değerlendiriyoruz. Kendileri, önemsediğimiz, kıymet verdiğimiz, yer yer başımızın üstüne koyduğumuz saygıdeğer insanlardır. Hiç anlamadığım bir şey varsa o da, bu kişilerin bazı düzeysiz açıklamaları kendilerine nasıl reva gördükleridir? Dinledikçe de şaşırıyor, sıkılıyor, üzülüyor, acıyor ve öfkeleniyor insan. İyi de, bize nasıl reva görüyorlar, hiç mi değerimiz yok onların indinde?
Sayın Başbakan Erdoğan, her toplantısında yineleyip duruyordu, Bezmiâlem Valide Sultan Camii göstericiler tarafından işgal edildi, orada içki içildi, diye, bir de başörtülü kadına saldırıldı, yerlerde sürüklendi diye. Cami müezzini, öyle bir şey görmedim, yaralılara yardım edildi, diyor. Vali Mutlu başörtülü kadına saldırıldığına dair bir belge yok diyor. Tam o sırada Başbakan’ın arka çıktığı Kahire’den haberler geliyor, Adeviyye’de cami göstericiler tarafından işgal edilmiş, yaralılara yardım edilmiş orada.
Sayın Vali Mutlu konuşuyordu, ben izin vermeden toplanamazsınız, diyor. Sonra aklına geliyor, Anayasamızda ‘önceden izin almaksızın…’ ibaresi vardır ama yasalarla düzenlenir diye de devam ediyor. Oysa bilirler ki hiçbir yasa anayasanın üstünde değildir.
Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş medyaya endişe içinde buyuruyordu; o yıktığımız köprüyü yeniden yapıyoruz, böylece Taksim’den Maçka’ya kesintisiz yeşilin içinde yürüyebilme imkânı sunuyoruz, diye. Oysa yine herkes bilir ki, bu yıllar önce kabul görmüş ve orada uygulanmış olan İstanbul Nazım Plan müellifi Mimar Henri Prost’un ünlü projesidir. Bunu yok eden de kendileridir. Bize nasıl reva görüyorlar bu düzeysiz açıklamaları, hadi hiç değerimiz yok, diyelim onların indinde. Pekâlâ, bu düzeysizliği kendilerine nasıl reva görüyorlar. Kendi gözlerinde kendi değerlerini de yitirilmişler mi acaba? Belki de Sayın Topbaş’ın Belediye başkanlığı çoktan sona ermiş olmalı, çünkü o işi bir süredir Sayın Başbakan Erdoğan götürüyor. Yüzüne gözüne de bulaştırıyor doğrusu.
Yaşasın hukuk, yaşasın adalet diyecektim… Mahkeme gerekli kararı verdi, Taksim Yayalaştırma Projesi iptal oldu, sorun kalmadı. Yorgan gitti, kavga bitti! Umarım öyledir. İyi de, bu bendeki güvensizlik niye ki?
Evet, proje iptal ama, Taksim Meydanı ameliyat masasında kaldı. Bağrı yarılmış, karnı deşilmiş, içine delici, kesici araçlarla girilmiş, yolları yani damarları parçalanmış ve açıkta bırakılmış, nefes boruları çerçöp ve atıklarla tıkalı kısacası çok yazık durumda. Doktorları küsüp gitmiş, kimbilir hangi operasyonlar peşinde. Taksim’e, yeniden canlansın diye yardım da edilemiyor. Ameliyathane öylece bırakılmış durumda, Taksim teşrihte, uzmanlıkla ilgileri olmayan müsellâh kişilerin de arada bir işgali altında. İş duaya ve Allaha kalmış durumda. İşte belki de bu nedenle şimdi orada cami peşinde koşacaklardır.