AKP'nin Taksim Meydanı'nı dönüştürme projesine destek veren mimarlar, ağız birliği etmişçesine "meydan ideolojiden arındırılmalı" diyor.
Bugün Milliyet gazetesinde Zeynep Özkarkal’ın hazırladığı haberde, Taksim Meydanı projesi hakkında bazı mimarların görüşlerine yer verildi.
Görüşü alınan dört mimardan ikisi, Hakan Kıran ve Sinan Genim, projeyi destekleyen görüşler bildirdi.
Hakan Kıran’ın görüşlerine, muhabir Özkarkal, çok yerinde olarak “İdeolojik sembol oldu” arabaşlığını atmış. Özkarkal’ın projeye karşı çıkmasındaki temel motivasyon, Taksim’in toplumsal geçmişinin hafızalardan silinmesi isteği.
Kıran şöyle diyor: “Bu meydanla ilgili yakın tarihten geleceğe taşınan ideolojik, yapısal, tarihsel ve biraz da egosal bakışlardan derhal kurtulunması ve şehircilik biliminin gerektirdiği kriterlerle konunun analiz edilmesi gerekiyor. (…) Kentin tek meydanı tüm ideolojik yaklaşımların, tüm isyanların, tüm değişimlerin aracı ve sembolü haline getirilmeye çalışılmıştır adeta. Halbuki, bu alan aynı zamanda dev kentin tek önemli meydanıdır. Bu meydanı önemli yapan faktörler birer birer yok edilmiştir.”
Sinan Genim de “İsteyen oturur, alternatif projeler hazırlar. Sadece, ‘yapmayın, yapamazsınız’ demekle hiçbir şey olmaz. İdeolojik bir bakış açısıyla baktığında kimse kimseyi dinlemez” diyor ve projeye karşı çıkan mimarları, “Bu projelere ısrarla karşı çıkanlar bende şu hissi uyandırıyor: ‘Ben niye içinde yokum? Bana niye iş vermiyorsunuz?’ demek istiyorlar aslında” diye itham ediyor.
Proje çok başarılı da, ideoloji nedeniyle mi karşı çıkılıyor?
Kıran ve Genim, meseleye “bilimsel” yaklaşılması gerektiğini söylüyor. Oysa haberde diğer iki mimarın, Korhan Gümüş ve Emre Arolat’ın görüşleri de okunduğunda hemen fark ediliyor ki, zaten projeye karşı çıkan mimarların da şehir planlamacılığı ve mimarcılık açısından önemli itirazlarda bulundukları görülüyor. Şimdiye kadar yapılan tüm itirazlarda da benzer noktalar vardı.
Kentsel mekân, ideolojiden ayrı mıdır?
Bilimsel itirazlar çok önemli elbette. Ama bunlar bir yana, kentsel mekânlar “ideoloji”den, daha doğrusu toplumsal mücadeleler tarihinden ayrı mıdır? Örneğin 1 Mayıslar olmadan, 77 Katliamı olmadan, Taksim Meydanı’nı düşünmek mümkün müdür?
Öte yandan, hemen şunu sormak gerekir: Kimi mimarların “ideolojiden arındırılmalı” diyerek destekledikleri AKP’nin Taksim Projesi de, tam olarak bu yüzden ideolojik bir içeriğe sahip değil mi? Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihiyle bütünleşmiş olan Taksim Meydanı’nda, yeni proje, bu tarihin izlerini de silmeye çalışıyor. Meydana giriş yollarının kısıtlandığı yeni planda, buraya yüz binlerin toplanması imkansızlaşacak. 73 yıldır var olmayan Topçu Kışlası için “koruma” kararı alıp bunu tekrar inşa etme niyeti, meydana bir cami kondurmanın yolunu yapmayla el ele gidiyor.
AKP, meydana tersinden bir ideolojik hava vermeye çalışıyor.
Çünkü bir gerçek orta yerde duruyor: Kentsel mekânları gerçekleştiren, insandır. İnsan ise, toplumsal bir varlıktır. Mekân, sınıf ilişkileri içerisinde biçimlenir.
Meydanın emekçilerden arındırılıp gericileştirilirken, bir yandan da alışveriş merkezi gibi projelerle sermaye sınıfına rant alanı sağlayacak şekilde biçimlendiriliyor olması, bunun apaçık kanıtı değil mi?