22. Kentsel Tasarım Toplantısı: Taksim Meydanı ve Gezi Parkı Kamusal Mekana Müdahale Paneli 13 Ekim Perşembe günü MSGSÜ'de gerçekleşti.
Tarlabaşı Kentsel Dönüşüm Projesi, Taksim Cumhuriyet Meydanı’na cami projesi, AKM’nin “restorasyon” Projesi, Demirören AVM, Emek Sineması, Beyoğlu’ndaki masa kaldırma operasyonları derken geçtiğimiz haftalarda onaylanan 1/5.000 ölçekli Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Plan kararları gündeme damgasını vurdu.
Plan, Taksim Cumhuriyet Meydanı’nı yayalaştırma amacıyla araç trafiğinin yer altına alınmasını öngörüyor. Diğer bir yandan da Başbakanımız tarafından eski Topçu Kışlası’nın tekrar inşa edilmek istenmesi söz konusu. Kentlilerin bu kararlardan haberleri var mı bilmiyoruz ama bu plan geçen haftalarda belediye meclisinden geçti bile. Sıra Koruma Kurulu’nun değerlendirmesinde…
Konuyu ele almak ve “Kamusal mekana ne denli müdahale edilebilir?” sorusuna cevap aramak üzere 13 Ekim Perşembe günü MSGSÜ’de 22. Kentsel Tasarım Paneli gerçekleştirildi.
Panelin ilk bölümünde Aydın Boysan konuk konuşmacı olarak, hayatının mimarlık ve yazarlık dönemlerini esprili bir şekilde dinleyecilere anlattı. Taksim Cumhuriyet Meydanı’nın geçmiş zamanlarda nasıl olduğunu ve ona ne ifade ettiğini dile getirdi. Sözlerini bitirirken de, Taksim Meydanı’nda trafiğin yer altına alınması gerektiğini ve meydanın her daim canlı kalarak, kentin yaşamasına yarar sağlamasının doğru olacağını vurguladı.
Taksim Cumhuriyet Meydanı’nın geçmişten günümüze geçirdiği değişimleri ve Prost’un plan kararları ile nasıl şekillendiğini göstermek amacıyla ODTÜ’den Doç.Dr. Cana Bilsel, meydana ait fotoğraf ve haritalarla keyifli bir sunum gerçekleştirdi. Bilsel, 1936 Prost Planı’nın amacının “Kenti bir omurga çevresinde yeniden yapılandırmak” olduğunu ifade ederek, bu omurganın yeşil alan ve yol sistemi olduğunu söyledi. Prost’un diğer kentler için yapmış olduğu planlarında da yeşil alanın ön planda olduğunu söyleyen Bilsel, Taksim Cumhuriyet Meydanı’ndaki Kışla’nın yıkılmasından sonra alanın yeşil alana dönüştürülmesinin kent açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Bilsel, sunumunu Taksim İnönü Gezi Parkı’nın günümüzde ne durumda olduğunu göstermek amacıyla çekmiş olduğu fotoğrafları izleyicilerle paylaşması ile sona erdi.
Öğleden sonraki oturum ise Prof.Dr. Gülşen Özaydın’ın moderatörlüğünde 2 No’lu Bölge Koruma Kurulu Başkanı Mete Tapan, yazar Tan Oral, sosyolog Begüm Fırat, Prof.Dr. İclal Dinçer, Doç.Dr. Cana Bilsel ve Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Tayfun Kahraman’ın katılımıyla gerçekleşti.
Oturumda ilk olarak söz alan Mete Tapan, Taksim Cumhuriyet Meydanı’nın kamusal bir meydan olarak çok fazla hissettirmediğini, otobüsler durağı olarak gördüğünü söyledi. Plan kararlarından bahseden Tapan, kendilerinden plan öncesinde kısa bir görüş alındığını söylerek, kurul olarak trafiğin yer altına alınmasına sıcak baktıklarını söyledi. Fakat bu durumun nasıl gerçekleşebileceğini de bilmediğini, otellere ve konsolosluklara ulaşımın nasıl sağlanacağı, ağaçların nasıl korunacağı konularında bazı sorunlar olduğunu dile getirdi. Ayrıca Topçu Kışlası’nın rekonstrüksiyonu ile ilgili olarak kendilerine gelmiş bir projenin olmadığını, sadece söylemler olduğunu belirterek, yasaların bu tür projeleri ancak kendi işlevini korumak şartı ile yapılabileceğini öngördüğünü söyledi. Tapan konuşmasını bitirirken, meydanın fiziksel olarak düzenlenmesi gerektiğini ve bunun da uluslararası yarışmalarla değil de, ulusal yarışmalarla yapılması gerektiğini ifade etti.
Yazar Tan Oral ise, Mete Tapan’a katılmadığını vurgulayarak, çözümün yarışmalardan değil, tartışmalardan ortaya çıkması gerektiğini söyledi. “Taksim’i öldürüp, yer altına gömmeye çalışıyorlar!” diyen Oral, tek bir kişinin kararı ile kentlerin değiştirilmemesi gerektiğini ve kimsenin buna izin vermemesi gerektiğinin altını çizdi. Meydanın İstanbul’un en sorunsuz bölgesi olduğunu, arabalarla insanların o alanda barışık olduğunu ve neden bu denli radikal kararların alınmaya çalışıldığını annamadığını ifade ederek, “Siyasetçileri şeytan dürttü herhalde,” dedi.
Tan Oral’dan sonra söz alan sosyolog Begüm Fırat, bu projenin tek başına düşünülmemesi gerektiğini, dönüşüm projeleri, masa kaldırma operasyonları, vb. projelerle bir bütün olarak algılanmasının doğru olacağını açıkladı. Fırat, kamusal mekan, kentli hakkı ve katılım kavramları üzerinde durarak, şimdileri yaşananların demokrasi altında bir “karşı kamusallık” yarattığını vurguladı.
Prof.Dr. İclal Dinçer, konuyu 2 başlık altında ele aldı: “Kamusal mekana müdahale nedir?, Beyoğlu’nda yapılan müdahaleler nelerdir?” Kamusal mekana müdahalenin, iktidarın doğal süreç işlerken karışması ve bununla birlikte karar veren, onaylayan ve uygulayıcının da aynı kişi olması olarak tanımladı. İletişimsel bir planlama anlayışının olması gerektiğini söyleyen Dinçer, günümüzde STK’ların mücadele ettiğini fakat iktidarın yapmak istediğini adım adım gerçekleştirdiğini vurguladı. Begüm Fırat’ın bahsetmiş olduğu gibi Beyoğlu’ndaki projelerin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini söyleyen Dinçer, konuya eleştirel bir açısı sağlamak amacıyla bazı sorular sordu: “Acaba tüm bu projeler birbirini tamamlıyor mu, AVM’ler, marka mağazalar gelecek için ne anlama geliyor, Beyoğlu’nun gelecekteki kimliği ne olacak, Kimler itiraz ediyor, Bu müdahalelerin kamu yararına uygunluğu nedir?” Son olarak da, bu tür projeler ile meydanın aslında “yok mekan” olacağını belirtti.
Doç.Dr. Cana Bilsel, bugün Taksim Cumhuriyet Meydanı’nın ne ifade ettiğinden söz etti. Alanı trafikten arındırmanın mekanı öldüreceğini, arabalarla yayaların artık barışması gerektiğini vurguladı. Kentsel tasarımcıların da artık bunu söylediğinin altını çizdi.
Oturumun son konuşmacısı olan Tayfun Kahraman ise, meydana günümüze kadar olan süreçte yapılan fizik mekandaki yanlış müdahalelerden bahsederek, Başbakan’ın Topçu Kışlası hakkında söylediklerini dile getirdi. Yapılanların seçim öncesi bir gösterme olduğunu söyleyen Kahraman, yapılması düşünülen kışlanın bir perde olduğunu söyleyerek, “Asıl amaç AVM’ler,” dedi.
Konuşmaların ardından 2 No’lu Bölge Koruma Kurulu Başkanı Mete Tapan tekrar söz alarak, yanlış anlaşılmak istemediğini, konuşmacıların fikirlerine katıldığını söyledi.
Panel, dinleyicilerin görüşlerini ve sorularını aktarmalarıyla sona erdi.
2 yorum
Dünya 60lı,70li yıllarda yapılmış benzer yeraltı projelerini yıkıp eski haline getirmeye calışırken, biz, şehrin göbeginde geri dönüşü olmayan denenmiş projeleri halka inandırmakla ugraşıyoruz. Istanbulda düzenlenmesi gereken başka yer kalmamış gibi şimdide birileri Taksim Meydanı ile ugrasıyor.
İzlemek istediğim bir paneldi ve takvimimin uygun olmaması nedeniyle katılamadım, yazıyı kaleme alan Derya’ya teşekkür ederim öncelikle.
Hocamız Mete Bey (Tapan) bunu hep yapıyor demek istiyorum öncelikle. “Mimarlığa Yol Açın” kampanyasında ve biraz da AKM tartışmasında da pozisyon değişiklikleri hatırlıyorum açıkçası. Neden böyle olur bilemiyorum. Eğer sahiden konuşulanlardan ikna olarak fikir değiştiriyorsa bence çok güzel, yok sadece posizyon ve durum korumak için ise hiç de hoş değil bence.
Meydanın yer altına alınması açıkçası bana da çok anlamlı gelmiyor. Ama hemen gelen itirazlar da yıpratıyor insanı açıkçası. “Yer altına alınmaya” ya da “zaten AVM yapacaklar” benzeri söylemler bence sadece mekansal nitelik oluşturma da engel oluşturuyor. Bu yazıda Tan Oral’ın söylediklerine katılabilirim ancak: Nasıl bir Taksim sorusunu tartışmalıyız herhalde, bunu pekçok sorunda beceremedik, Taksim’de becerebilir miyiz? Sanmam.
Yarışmanın ulusal mı uluslararası mı olacağı ise neden gündeme gelmiş anlaması zor, ne önemi var acaba?